*Buraya Yurio ve Victor'un üvey kardeşler olduğunu tekrar belirterek başlıyorum*
Shin, tren garından amcasının evine yürürken, kalbi ağzında atıyordu. Yeni kuzenini görmek için oraya gitmesi gerekiyordu, çocuk iki aylık olmuştu ama hala gitmemişti.
Çünkü ne zaman oraya gitse Haru onu kenara sıkıştırıyordu.
Bahçeyi geçip kapının önüne geldiğinde tereddütle zile bastı ve çantasının askılarını tuttu. İçeriden konuşma ve adım sesleri kulağına çalınıyordu.
Yurio kapıyı yüzünde kocaman bir gülümseme eşliğinde açtı. "Shinobu! Kaybolduğunu düşünmüştük." Gülüp kollarını çocuğa sardı, Shin hafifçe gülümseyip karşılık verdi. Başı amcasının boynundayken gözleri, duvara yaslanıp kollarını birleştirmiş Haru'ya ilişmişti.
Geri çekilip gülümseyerek eve girdi. Otabek tek koluyla Hiro'yu tutarken diğeriyle Shin'in sırtını sıvazlamıştı. "Hoşgeldin ufaklık"
Hiro, Shin'e bakıp birkaç kere göz kırpıştırdı ve insanlığın görebileceği en masumane gülümsemelerden birini ona bahşetti.
"Ne kadar şirin" Shin gözlerini ondan alamayarak mırıldandı. "Aynı amcama benziyor"
Dakikalardır sessiz duran Haru tek kaşını kaldırmıştı.
Otabek güldü. "Sen de şirinsin Haru, tek suçun bana benzemek"
Shin gülüp Hiro'nun elini tuttu. "Chiyo yok mu? Onu da görmek istiyordum"
"Chiyo mu?" Haru babasının konuşmasına izin vermeden araya girmişti. "Ben bile abla diyorken sen nasıl sadece adıyla seslenebiliyorsun?"
Yurio bıkkın ifadesiyle Haru'ya baktı. "Bugün bu huysuzluğun nereden geliyor Haru? Boş konuşacağına ablanın odasına dağıttığın dergileri topla! Senin olduğunu bilmiyorum mu sanıyorsun?"
Otabek emziği yüzüncü kez Hiro'nun ağzına sokarken tek kaşını kaldırdı. "Ne dergisi?"
❄❄❄❄❄❄❄
Shin sadece rüya gördüğünü düşünmek istiyordu, daha önce de böyle rüyalar gördüğü olmuştu, bunun da onlardan biri olmasını diledi.
Fakat gözlerini aralayıp Haru'yu üstünde görünce kitlendi. Haru korkunç bir şekilde kırmızıya çalan gözleriyle Shin'e bakıyordu. Parmağını dudağına koyup fısıldadı. "Sesini çıkarırsan... Öldürürüm seni..."
Shin'in aldığı koku kesinlikle Haru'nun kendi kokusu değildi. Gözlerinin kırmızılığı bile onun rutta olduğunu söylemeye yetiyordu.
Haru'nun eli onun pijamasına kayınca Shin nihayet kendine gelmiş ve çığlık atacak gücü kendinde bulmuştu.
Haru'nun eli sertçe Shin'in ağzına kapanırken, ağzının sol tarafı seyirmişti. "Sus demiştim... Sanırım anlamadın" bunu o kadar yavaş ve düz bir sesle söylemişti ki Shin korkudan ölecekti. Haru durup dururken gülüp birden bağırdı. "Öldüreceğim seni!"
Shin kendisini soyan Haru'ya engel olmak için çırpınsa da gücü onunla yarışamazdı, alfa olmaması bile onu güçsüz kılıyordu.
Yurio aniden uyanıp Otabek'i dürttü. "Kalk, çocukları kontrol et"
Otabek homurdanıp ona sırtını döndü.
"Otabek duymuyor musun!? Kalksana!"
Otabek tepinerek doğrulup Yurio'ya baktı. Yurio sabahlığını üstüne geçirip Otabek'i beklemeden sesin geldiği odaya koştu. Kapıyı açmak için kolunu indirdiğinde kilitli kapı açılmamıştı. Yurio içeriden gelen boğuk sesleri duyuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Light Pours In | Victuuri & Otayuri ✓
FanfictionTamamlandı √ +18, Yaoi, Omegaverse, Mpreg