☀ 2

6.9K 309 249
                                    

Yurio

"Nereye bakıyorsun sen?" Viktor, yemek çubuklarını bırakıp baktığım yere dönmeye yeltelenince, elimdeki elmayı aceleyle tepsiye attım ve kolundan tutup gerisin geri kendime çevirdim. 

"Yemek yerken seni izleyecek halim yok ya! Etrafa bakıyorum" gözleri elmayla benim aramda mekik dokurken boğazımdan yukarıya acı bir tat yükseldi. "Ayrıca bu soruyu sorması gereken ben değil miyim? Bütün yemek boyunca şu budalayı izlemek zorunda mısın? Midemi kaldırıyor..."

Göz ucuyla Otabek'e baktıktan sonra çubuklarının ucunu emerek temizledi. Sandalyeden kalkıp tepsisini aldığında yüzüne bilmiş bir gülümseme yerleştirmeyi unutmamıştı "Ben de Viktor'sam, O çocuğu senin yanına yaklaştırmam Yurio. Uzak duracaksın."

Ağzımda neredeyse püreye çevirdiğim son lokmamın boğazımdan geçmediğini hissettim. 

  ❄ ❄ ❄ ❄ ❄ ❄ ❄ ❄ 

"Yurio! Viktor çıkmadı mı?" Mila, elindeki çerez paketini ikram etmek için uzattı. Elimi daldırıp birkaçını avucumda toplarken başımı iki yana salladım. 

"Bu gün etütte kalacak"

Kaşlarını çatıp ses tonunu bütün bahçede duyulacak kadar yükseltti "Ne demek etüte kalacak!? Hokey maçı için bize söz vermişti!" öfkeli konuşmasının yerini mırıldanma aldı "Otabek çok sinirlenecek. Bu saatten sonra nereden bulacağım oyuncuyu?"

Yanaklarım birden ısınmaya başladı "Ben hokey oynamayı biliyorum. Geleceğim" dedim kabul etmesini bile beklemeden. "Hadi gidelim" kolunu sıkıca tutup otoparka yürüdüm. Mila arkamdan birkaç şey söylendi ama nihayetinde benim oynamamı kabullendi. Onu çekiştirdiğim kolunu silkeleyip benden kurtuldu ve arabasının anahtarını çıkarıp bana uzattı.

"Sen bin, ben içecek bir şeyler alıp geleceğim şimdi"

Başımla onaylayıp otoparktaki mavi arabaya yürüdüm ve günün yorgunluğuyla kendimi arka koltuğa attım. Tanrı biliyordu, hokey oynayacak halim yoktu. Gözlerimi kapatıp esnedim.

"Bir yere girdiğinde selam verme adetin yok mudur senin?"

Arabada yalnız olduğumu düşündüğümden sesle zıpladım. Otabek ön kotukta oturuyordu. Bana dönüp sırıttı. "Geç döneceğiz, abin izin verecek mi bizimle kalmana?"

"Hah" dedim koltukta rahat bir pozisyon ararken. "Çocuk değilim ben"

"Elbette değilsin..." 

Mila arabaya binince önüne dönüp içecek poşetlerini aldı ve kendi ayak ucuna koydu. Mila'nın yüzünü inceledim. Otabek'e bakarken yüzünün ne kadar aydınlık göründüğünü, yüzünde istemeden oluşan o gülümsemeyi...

O gülümsemeyi o an, orada yok etmeyi istedim.

"Gitmiyor muyduk?" homurdanarak Mila'nın koltuğunu tekmeledim. 

❄ ❄ ❄ ❄ ❄ ❄ ❄ ❄ 

Oyunun bitmesine neredeyse on beş dakika vardı. Sopayı önümde duran paka her vuruşum daha da sinirlenmeme neden oluyordu. Mila, Otabek'e öyle bakamazdı. Onun hakkında hayaller kuramazdı. Bunların tamamı benim hakkımdı. Onu yeni tanımaya başlayan bir kıza, Otabek'imi vermeyecektim.

Sopayı paka daha sertçe vurup kaleye attım. 

"Aynı abisi!" dedi birisi. Sesin geldiği yere bakmayıp hızlıca kendi yerime kaydım. Bir an önce rinkten çıkıp eve dönmek istiyordum. 

Kaleye dönüp, pakın kendi oyun alanıma gelmesini bekledim. Top yaklaşınca patenimi kontrol edip hızla oraya doğru ilerledim. O kadar hızlı ilerliyordum ki bir an nasıl duracağımı düşünmek aklıma geldi. 

"Yurio!"

Arka ayağımı sürterek durmaya çalıştım ama bu sadece sendeleyip dengemi kaybetmeme ve sertçe çarpmama neden oldu.

Otabek'in kollarının arasına...

"Yurio! Aklını mı kaçırdın!" 

Üstünde yatarken koşarcasına atan kalbim yüzünden ağlamak istedim.

"Yurio!" Önce kendi başındaki kaskı, sonra benimkini çıkardı. "Bir şeyin var mı? Canın acıyor mu?"

Ayak bileğimdeki keskin acıyı hissetsem de başımı iki yana salladım ve doğrulmaya çalıştım. 

"Beraber çıkalım" dedi önden kendisi doğrularak. Elini bileğime dolayıp beni yerden kaldırdı. Bileğimdeki acıyla beraber yüzümü ekşittim. Dikkatlice bana baktı. "Kenarda kontrol ederiz bir şeyin olup olmadığını"

Başımla onaylayıp ondan destek alarak rinkten çıktım. Kenara tutunmamı sağlayıp önümde eğildi ve patenlerimi çözmeye başladı. Dudağımı ısırdım. Gözlerimi ondan alamıyordum.

Beraber soyunma odalarına gittik. Beni banka oturtup omuzluğunu çıkarırken söylendi. "Neden o kadar dikkatsiz oynarsın ki? Arkandan atlı kovalamıyordu"

Üstümdeki korumaları çıkardım. "Kızmayı kes, kimse gel tut beni demedi"

Tişörtünü çıkarıp o kadar ters bir bakış attı ki sesimi kestim. "Kızdığımı mı sanıyorsun? Ah çıldıracağım" Çöp kutusunu tekmeleyip dondurucuyu açtı ve buzları buz torbasına doldurdu. Yanıma yürürken mahcup hissediyordum ama bunu söyleyecek yüzüm yoktu.

Yanıma oturup bacağımı kendi bacağının üstüne koydu. "Bu bileğini mi incittin?"

Başımı salladım. Çorabımı çıkarıp eliyle kontrol etti. Bağırmamak için kendimi zor tuttum.  "Kırsaydın Yakov seni parçalardı... Viktor da beni. Düşünmesi bile korkutucu" Torbayı bileğime koyup iç çekti.

"Mila'yla aranda ne var?"

"Ha?" beklemediği bir yerden sormuştum belli ki. Yüzü tanımlanamaz bir ifade aldı. "Neyden bahsediyorsun?"

"Neyden bahsettiğimi biliyorsun. Söylemeye getireceğim yer, hiç yakışmıyorsunuz. Nasıl desem çok yapay anlarsın ya, sanki annen anlaşmış da sana görücü usulü bulmuş gi...-"

Yüzünü bir nefes uzağımda olacak kadar yaklaştırınca söyleyeceğimi de unuttum.

"Sözüne devam et Plisetsky?"

"Dediğim gibi işte..." ağzımın içinde geveledim. Duyduğu bile muammaydı.

"O kadar mı çirkin buluyorsun beni?"

"Hayır! Sen harikasın! Yani kızlara göre... ve erkeklere... Omegalara... ve Betalara..." saçmalamaya devam ederken parmağını dudağıma koydu. 

"Dinlemeyi istedim ama aynı dili konuştuğumuza şüphe ettim bir an Yurio..." gülüp saçımı karıştırarak okşadı. "Seni evine bırakmalıyım."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Light Pours In | Victuuri & Otayuri ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin