Her seferinde, sanki O'nu ilk kez görüyormuşum gibi hissediyordum. Saçlarının önüne düşen tutamı rüzgarla birlikte dans ederken, yüzündeki gülümseme ışıltısını hiç kaybetmiyordu. Bu kadar sıcak bir gülümsemeyle nasıl baş edeceğimi bilmiyordum. Özellikle o bir alfayken... Bu, zaten zor olan itirafımı, imkansız boyuta taşıyordu.
Düşüncelerim kafamda birbirleriyle savaşırken, sırtıma bir anda yayılan acıyla istemsizce inledim. Elim sırtıma giderken, Viktor'da olan gözlerim, arka tarafa doğru döndü.
"İnsanları izlemen çok ayıp" Phichit elindeki sandviçi önümde sallayıp açtı. "Özellikle yemek saatinde, aç değil misin yoksa?"
Sandviçe uzandım "Elbette aç...-" Sandviçi önümden çekip ağzına götürünce çenemi kapattım ve üstüne çıkıp ekmeği ısırdım. Phichit ben ısırdığım anda elini biraz daha uzağa götürünce tamamen kucağına uzanmış halde banktan yere bakıyordum.
Kendimi çevirmek için hamle yaptığımda başıma gelebilecek en berbat şey bir anda oluverdi.
Bir kez bile yüzüme bakmayan Viktor, başını çevirip bize baktı. İçinde bulunduğum pozisyonu düşünüp kıpırdayamadım. Yüzüne tam olarak iğrenme olarak tanımlayabileceğim bir ifade yayıldı. Kardeşinin yanından kalkıp bankın üstündeki kitaplarını eline aldı.
Phichit kahkaha atınca, kıpkırmızı kesilmiş yüzümü ona çevirdim. "Sana inanamıyorum! Tam bir pisliksin" üstünden kalkıp kaşlarımı çatarak banka geri oturdum.
"Bahsettiğin kişi Viktor, Yuri" sandviçi ısırdığım yerin yanından ısırdı. "Zaten olmayacağını biliyorsun, değil mi?" Yüzüme bakınca gülümsemesinin yerini şaşkınlık aldı. "Bir saniye, ciddisin, ben dayı olmak için çok gencim Yuri"
"Hala arkadaş olduğumuzu da nereden çıkardın? " sandviçi ondan kapıp yemeye başladım. Ben ekmeği bitirene kadar, yüzündeki ifadeyi değiştirmeden beni izledi, bir şey düşündüğünden emindim ama ne hakkında olduğuna dair bir yorum yapamıyordum.
Nihayetinde zil çalınca ellerini birleştirip yere baktı "Yapma Yuri, bu gerçekten her yönden çok saçma" beraber banktan kalktık. Ellerimi cebime sokup ısıtmaya çalıştım. "Sadık birisi gibi mi gözüküyor sana bilmiyorum, ama sen bir beta olmadığına göre, bu işi bu kadar basite almana izin vermeyeceğim"
O, üst kattaki sınıfına çıkmadan önce ağlamamayı başarabildim ve ona baktım. "Zaten bana bakacak hali yok, endişelenmen çok yersiz"
Omzuma hafifçe vurup gülümsedi ve merdivenlere yürüdü. O gözden kaybolana kadar peşinden bakıp, görme açımdan çıkınca neredeyse düşmek üzere olan göz yaşlarımı sildim.
Sınıfa girip sırama huzursuzca oturdum, Yurio'nun (isimler karışmasın diye yuri yazmıyorum) bakışları meydan okur gibi üzerimde sabitlenmişti. Banktaki halimizi onun da gördüğünü hatırlayınca gözlerimi yere çevirdim. Adeta günahımı hatırlatan bir şeytandı o. Viktor'un gerçek kardeşi olmasa bile, akrabalık bağı yüzünden herhangi bir ortak özellik olması gerekirdi. Yoktu.
Öğretmen sınıfa girince belli belirsiz "Gerzek" dediğini işittim. Bu rahatlatmıştı, konuşmayan hali kesinlikle daha korkutucuydu. Hakaret etmesi, bir şeyin değişmediğini gösteriyordu.
Çıkış zili çaldığında kitabımı yavaşça kapattım ve herkesin çıkışını tek tek izledim. Sınıf boşaldığında elimi çantama atıp ilaçlarımı aramaya başladım. Çevremde kimsenin olmaması gerekiyordu, eğer birisi omega olduğumu öğrenecek olsaydı, geleceğim hakkında kurabileceğim hiçbir güzel hayal kalmazdı.
Belki de anaokulu açacak kadar çocuk sahibi olurdum.
Şişe elime gelmeyince kalbim bir anlığına tekledi. Fermuarları sonuna kadar açıp kitaplarımı yere atarak şişeyi aradım. Sabah, bu göze koyduğumu adım gibi biliyordum. Ama şişeye dair hiçbir şey yoktu.
Boğazımdan yukarıya bir yanma hissi tırmandı. Ne yapacağımdan pek emin olamadım, büyük ihtimalle yapabileceğim en iyi şey eve doğru koşmaktı. İlaç almadığım tek günde kızgınlığa girmeyeceğimi umuyordum.
Bu kadar uzun süre baskılamışken, kızgınlığa girmek imkansız görünmüyordu.
Kitapları apar topar çantama atıp fermuarı çektim. Bütün gücümle eve koşarken yer, ayaklarımın altından kayıyor gibi hissettiriyordu.
Eve gitmek istiyorum, bu korkutucu. Etrafta alfalar var, hissediyorum
Gerçekten alfaları hissediyordum. Bu normalde olmaması gereken bir şeydi. Korkudan nefesim sıkışmaya başladı. Kaldırıma oturup hızlıca telefonumu elime aldım ve annemin numarasını çevirdim.
Beni vaktinde almaya gelemeyeceğini biliyordum, ama en azından sesini duymak iyi hissettirecekti.
Birkaç ötüşten sonra açılınca alt dudağımı ısırdım. "Anne..." elimle gözlerimi sildim. "Çok kötü bir şey oldu... "
"Yuri?" annemin sesi telaşlı gelince, benim telaşım da arttı. Dudağımı ısıran dişlerim artık dudağımı kemirmeye başlamıştı. Pantolonumun kumaşını avucuma toplayıp sıktım.
"Anne ben, okulun yakınındayım... En kısa sürede...-" üstüme çöken gölgeyi hissedince bir anlığına susup gözlerimi büyüttüm "...geleceğim"
Telefona bakmadan kapatıp gözlerimi Viktor'a diktim "Senpai..."
Elindeki şişeyi bana uzattı. "Bunu Yurio'nun çantasında buldum, kusuruna bakma, seni çok zor bir duruma sokmuş olmalı, değil mi?" Böyle bir şey yaşamak için nasıl bir iyilik yapmıştım bilmiyordum, şişeye bakıp her şeyin yolunda olduğunu kendime hatırlattım. Viktor çantasındaki suyu da peşinden verip ben ilacı içene kadar yanımdan ayrılmadı. "Hala titriyorsun... Bir şeyler yemek ister misin? Kendini iyi hissettirir eminim"
Başımı hızlıca iki yana salladım. Önümde onun duruyor olması hayal gibiydi ama hala eve gitmek istiyordum.
Uzun parmakları bileğimi tuttu "Sadece bir saat, özür olarak, sonra seni hemen evine bırakırım" gülümseyince nasıl hayır diyebilirim ki diye düşündüm.
❄ ❄ ❄ ❄ ❄ ❄ ❄ ❄
"Demek ikinizin de ismi Yuri ha? Harika!" Yurio'yu dürtüp tavuğunu yemeye başladı. Sadece yüzüne bakarak bile Yurio'nun burada bulunmaktan, doğrusu burada benimle bulunmaktan ne kadar huzursuz olduğunu anlayabilirdiniz.
"Kes şöyle davranmayı Viktor, komik oluyorsun" dedi Yurio koltukta bizden en uzak köşeye kayarken. O uzağa kayınca Viktor'la baş başa yemek yiyor gibi hissettim. Uzun süren bir sessizlik oturduğumuz köşeye hakim oldu.
"Neden bu kadar sessizsin? Korkuyor musun benden?" Viktor, daha dokunmadığım çorbaya bakıp somurttu. Aklımdan geçen düşünceleri okuyabilseydi, büyük ihtimalle benden korkan taraf o olurdu.
Başımı iki yana sallayıp çorbayı yudumladım. "Sadece... hala çok iyi hissetmiyorum"
"Seni zorlamakla hata mı ettim?"
Ona bakıp kırılmış yüz ifadesini görünce pişman oldum. Gözlerini gözlerimden çekip yemeğine geri döndü. Belli ki sorusunun cevabını beklemiyordu. Moralini bozmak istememiştim, böyle bir şeye bozulabileceğini de düşünmemiştim.
"Önceki halime göre daha iyiyim, minnettarım senpai"
Gülümseyip başını yana eğdi. "Öyleyse sorun yok"
Gülmeme engel olamadım. "Hayır, yok"
❄ ❄ ❄ ❄ ❄ ❄
Sokağın köşesinde durup Viktor'a baktım. Ne söyleyeceğimi toparlamak çok zordu. Eğer Yurio eve dönmüş olmasaydı, hakaret edip durumu daha kolay bir hale sokardı. Ama Viktor da sessizce bana bakınca, yaz bile olsa tüylerim diken diken oluyordu.
"Görüşü...-"
"Hoşça...-"
İkimiz de aynı anda konuşunca karşılıklı gülüştük. Beni kendine çekip sarıldı. "Görüşürüz Yuuuri" el sallayıp geldiğimiz yöne geri yürümeye başladı.
Şaşkınca peşinden bakakalmışken duymayacağını bilsem de "Görüşürüz senpai" diye mırıldandım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Light Pours In | Victuuri & Otayuri ✓
FanficTamamlandı √ +18, Yaoi, Omegaverse, Mpreg