Resimde Aslı denen cadı ve Güney sarmaş dolaş ve dudak dudağaydı.
"Yazıklar olsun sana!"
Güney şaşkınlıkla resme bakarken Güneş'i aldığım gibi evden çıktım.
Kucağımda Güneş'le sahilde ağlıyordum. Güneş kucağımda uyumuştu. Üstümdeki hırkayı Güneş'in üstüne örttüm.
Nereye gideceğimi ne yapacağımı ne hissedeceğimi bilmiyordum. Bana en son ihanet edeceğini düşündüğüm kişi Güney'di ve o bana ihanet etmişti.
Karnımı okşadım. "Ben sana çok iyi bakacağım bebeğim. Babanın yokluğunu hissetmeyeceksin."
"İyi misiniz?"
Duyduğum sesle sıçrayıp sesin geldiği tarafa döndüm. Uzun boylu esmer biri bana bakıyordu.
"İ... iyiyim." deyip önüme döndüm.
"Yanlış anlamayın. Ben ağladığınızı görünce yardımcı olmak istedim. Adım Yiğit."
Yiğit (Berk Oktay) 👇
"Songül..." diye mırıldandım.
Yiğit yanıma oturmuştu. "Kızınız mı?" dedi Güneş'e bakarak.
"Evet... Güneş."
Yiğit:"Çok tatlıymış. :)"
Güneş Yiğit'e gitmeye çalışıyordu.
Yiğit:"İzin verirseniz kucağıma alabilir miyim?"
"Şey... biz gidiyorduk zaten." dedim ve gözümdeki yaşları silerek ayağa kalktım.
Yiğit:"Kalacak yeriniz var mı?"
"Var.... yani yok ama ben bulurum bir yer."
Yiğit:"Bak ne olur yanlış anlamayın beni. Kızınızla sokakta dolaşmayın bu saatte. Ben şurdaki otelin sahibiyim. Orda kalabilirsiniz."
Nedense Yiğit'in kötü biri olduğunu düşünmüyordum. Kucağımda Güneş uyurken fazla dolaşamazdım. Hem zaten bir otelde kalmayı düşünüyordum.