3

55.1K 1.8K 417
                                    

Medyaya koyduğum videoyu izleyerek, bölümde neyden bahsettiğimi anlayabilirsiniz. Bölümü onu dinleyerek yazmaya çalıştım ama tek yaptığım şey videoyu izlemek oldu, o yüzden dinlerken okumak nasıl olur emin değilim. İyi okumalar! 🌹
✨✨✨

"Merhaba, dün gelemediğimiz için üzgünüm. Ufak bir aksilik çıktı." Mikrofonun ardında duran adamın sesi oldukça tanıdıktı. Ama miyop olmam işleri zorlaştırıyordu. Gözlerimi kısarak tekrar baktım.

Ekim.

"Bu şarkı seks hakkında, sizin favoriniz." Kıkırdayarak gitarıyla eşlik ettiği şarkıyı söylemeye başladı. Şaşkınlıkla tabureme oturdum. Sesi benimle konuşurken bile tok ve etkileyiciydi ama böylesine bir sesi olmasını beklemiyordum.

"Ne oldu?" Cemre, sesini duyurabilmek için kulağıma eğildiğinde gözlerimi kırpıştırarak kendime gelmeye çalıştım.

"Hiç... Hiçbir şey." Cemre'ye bakmadan Ekim'e bakmaya devam ettim. Elindeki gitar ve önündeki mikrofonlar birleşen sesi, bir ilaha aitmiş gibiydi. Aslında onunla tanıştığım için kendimi şanslı hissettirmişti. Söylediği şarkıyı biliyordum ve o, bir şarkının ancak ne kadar muhteşem söylenebileceğini kanıtlamak istiyor gibi görünüyordu.

Yüzümün nasıl bir ifade aldığını bilmiyordum ama Cemre elime bir bardak su tutuşturmuştu. Kendime gelmek amacıyla başımı iki yana salladım ve bakışlarımı Ekim'in üzerinden çekip elimdeki bardağa odaklandım. Tek seferde suyu içtikten sonra sadece sesini dinleyerek, ona bakmadan Cemre'ye döndüm. Bana bakmayı kesmiş, sevgilisiyle ilgileniyordu.

"Güzel müzik, değil mi?" Alıştığım içki kokusu kendini hissettirerek daha yoğun bir şekilde burnuma geldiğinde Okan'a döndüm. Birazdan uyuyacak gibi duruyordu ama hâlâ konuşuyordu.

"Evet." Kısaca cevap verdiğimde şarkı da bitmişti ve Ekim'in kıkırtısı kulağıma dolduğunda istemsiz olarak tekrar sahneye döndüm. Etrafındaki insanlara bakarak gülen Ekim, hissetmiş gibi bakışlarını bar tezgahına yönelttiğinde, yanaklarıma hücum eden kanı ne yazık ki durduramamıştım. Yani, daha dün gece ucuz atlatmıştım ve bu gece yine buradaydım.

"Teşekkürler." Kısaca teşekkür edip sahneden indiğinde etrafına doluşan kızlara sadece gülümseyerek bar tezgahına ulaşmayı başardı. "Sarp, bunun senin işin olmadığını umuyorum." Sarp'la konuşurken gözlerinin üzerimde olması "bu" dediği şeyin ben olduğumu gösteriyordu.

"H-hayır tanımıyorum." Sarp hiç beklemeden beni satarken şokla açılan gözlerimle ona döndüm. Sarp bana bakmıyor, sadece stresle Ekim'e bakıyordu ve Cemre de yüzünü gizlemek için başını önüne eğip saçlarıyla yüzünü örtmüştü. Sikeyim.

"Buraya nasıl girdin?" Az önce şarkı söylerken ilaha benzettiğim sesi şu an beni korkutmaktan başka hiçbir şey yapmıyordu. Sarp'a kaçamak bir bakış attığımda gözlerini kocaman açmış olduğunu gördüm ve Ekim'e döndüm. Ekim, Sarp'ın patronuydu yani onu kollasam iyi olurdu. Benim kaybedecek pek bir şeyim yoktu. Sadece olay anneme giderse oldukça kötü olabilirdi.

"Sadece, bir grubun arasına kaynadım." Sesimin titremesine lanet ederken Ekim kaşlarını havaya kaldırdı ve dikkatimi dağıtarak dudaklarını yaladı. Dudaklarını gördüğümde aklım sadece onu düşünmekle meşgul oluyordu ve bu şu an yapmam gereken en son şeydi. Gözlerimi kırpıştırıp, dudaklarından çektim koyu renk gözlerine çıkardım.

"Benimle gel." Bunu söyleyip çıkışa doğru ilerlemeye başladığında itaat ederek peşinden gittim. Etrafına sürekli insanlar -özellikle kızlar- üşüşüyordu ama o bir şekilde onlardan kurtulup ilerliyordu. Ben ise sürekli birilerini iterek kendime yol açıyordum. Ama gelip gelmediğimi kontrol etmek için bile arkasına bakmıyordu, geleceğimden fazlasıyla emindi.

Sonunda çıkış kapısına ulaştığımızda onu yakalamak için daha hızlı davrandım ve birlikte kapıdan çıktık. Dışarıda da insanlar vardı ama içerisi kadar baymıyordu. Azalan içki kokusuna karşılık derin bir nefes alırken Ekim'in kaşları çatık bir şekilde bana baktığını fark ettim.

"İki gece buraya araya kaynarak mı girdin yani?" Yutkunup yalanımın anlaşılmaması için omuz silktim. Ama beynimi görebiliyormuş gibi gözlerimin içine bakan gözleri, beni tedirgin ediyordu.

"Evet, yani kalabalık bir grubun arasında dikkat çekmiyorum." Çatık olan kaşları havalandığında büyük alnında bir-iki çizgi belirdi.

"Burası küçük kızlara uygun bir yer değil. Daha dün gece ne atlattığını sana anlattım." Ellerini göğsünün altında birleştirip sağ omzunu yanımızdaki duvara yasladı. "Hiç akıllanmaz mısın sen?" Derin bir nefes alarak onun yaptığını yaptım ve sol omzumu duvara yasladım.

"Aslına bakarsan kaç yaşında olduğumu bilmiyorsun."

"Yüzün bana 16'dan büyük olmadığını söylüyor." Kaşlarımı şaşkınlıkla havaya kaldırdım.

"Yüzümü inceleyip kaç yaşında olduğumu düşünmeni bir iltifat olarak alıyorum ama on yedi yaşındayım." Yine, yine, yine dudağının kenarı yukarı kıvrıldığında nefesimi tutarak oraya bakmamaya çalıştım.

"Demek on yedi. Öyleyse önümüzdeki sene seni burada ağırlamak isterim, ama şimdi evine gitsen iyi olur." Omzunu duvardan çekip çevredeki taksilerden birine el işareti yaptı.

"En azından içerden çantamı alabilir miyim?" Tek kaşını kaldırıp ayaklarımdan yüzüme kadar beni süzdüğünde vücudumun verdiği tek tepki yanaklarımın kızarması oldu.

"Burada bekle." Başımla onayladığımda önümden geçerek bana parfümünün kokusunu bıraktı ve içeri girdi. Bu... İçkiyle karışık vanilya gibiydi. İstemsizce gülümseyerek sırtımı duvara yasladım. Bu korumacı tavırlar saçma bir şekilde hoşuma gidiyordu. Yani, dün bundan daha erken bir saatte gelmiştik buraya, daha erken olmasına rağmen oldukça kalabalıktı ama kimse yaşımı sorgulayıp burada olmamam gerektiğini söylememişti.

Sanırım sadece dün değil, bundan önceki hayatımda da herhangi bir şekilde korunduğumu hissetmemiştim. Kendimi korumak zorundaydım. Ama Ekim saçma bir şekilde güven hissi yayıyordu etrafa.

"Boşluğa bakıp gülümsemek ne demek?" Aniden Ekim'in sesini duyduğunda sessiz bir çığlık atarak yerimden sıçradım.

"H-hiç." Kalkık kaşları ve dudağında muzip bir gülümsemeyle bana bakarken yalnızca yutkundum ve kafamdaki düşüncelerden kurtulmaya çalıştım. Çantamı elime verdikten sonra hâlâ bana bakmaya devam ettiğini gördüğümde kaşlarımı çattım. "Yüzümde bir şey mi var yine?" Elimle yüzümü yoklarken kıkırtısı kulağıma doldu ve ben sadece donakaldım. Bu sesin gerçekten bir insana ait olması düşüncesi tuhaftı.

Ekim eliyle tam önümdeki taksiyi işaret ettiğinde alnıma hafifçe vurdum. Kim bilir o taksi ne zamandır oradaydı! Hızla kapısını açtım ve tam içine girecekken duraksadım.

"Şey, ben, teşekkür ederim." Bu kez kaşlarını çattı.

"Ne için? Çünkü az önce seni bir eğlence mekanından kovdum." Konuştuğunda gülümseyip omuz silktim.

"Hiç, öylesine." Yüzüne bakmamaya özen gösterek arka koltuğa bindim ve kapımı kapattım. Ekim ise yolcu koltuğunun camından başını uzattı.

"Eve girdiğinden emin olun." Aramızda koltuk olduğu için beni göremeyeceğini biliyordum ama yine de göz devirdim. Tamam, koruması iyiydi ama ne yapacağıma o karar vermemeliydi.

"Aslına bakarsan eve gitmeyeceğim, başka planlarım var." Söylediklerim üzerine Ekim camla koltuk arasındaki o küçük aradan bana baktı.

"Buraya geldiğini ailenin öğrenmesini ister misin?" Gözlerindeki tehditkâr parıltıyı görebiliyordum.

"Eve girdiğimden emin olun lütfen."

Underage | Daddy IssuesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin