Sera'da otururken Maçin gevşekçe arkasına yaslandı. Bu kafeyi her zaman çok rahatlatıcı bulmuştum ama Maçin beni gerim gerim gerdiği için kafenin temasına odaklanamıyordum.
"Söyleyecek misin artık?" Maçin beni duymazdan gelerek garsona Türk olduğunu belli eder bir hareketle işaret etti.
"Bir sade kahve." Garson Maçin'i başıyla onaylayıp bana döndüğünde bir şey istemediğimi belli edercesine başımı iki yana salladım.
"Teşekkürler." Garson arkasını döndüğünde Maçin altında sinsilik yatan bir gülümsemeyle baktı.
"Neler olduğunu Ekim'e sormak yerine benimle geldiğine göre ona çok da güvenmiyorsun." Kaşlarımı çattım. Okulun önünde Maçin'le konuşurken Ekim'le bir an göz göze gelebilmiştim ve sonra da Ekim gitmişti. Bir bakıma Maçin'le konuşmaktan başka seçeneğim yoktu, şimdilik.
"Sadece bana şu Ekim ve küçük kızlar olayını anlat." Yine beni duymazdan gelip sigarasını yaktığında sakinleşmek için birkaç saniye gözlerimi kapattım. "Neden benden nefret ediyorsun, sadece söyle işte." Maçin ağzındaki dumanı verirken kaşlarını çattı.
"Senden nefret etmek için sadece adını bilmem yeterli değil." Bir nefes daha alıp duraksadı. "Sadece biraz eğleniyorum durumu dramatize etmesen olmaz mı?" Gözlerimi devirip arkama yaslandığımda Maçin'in kahvesi de gelmişti. Boğazını temizleyip oturuşunu dikleştirdiğin de ben de refleksle düzgün oturdum.
"Senden önce bir kızı daha hatırlıyorum." Yeni gelen kahvesinden bir yudum alıp dudaklarına tehditkâr bir gülümseme yerleştirdi. "Sanırım 15-16 yaşlarında. Çok da güzeldi." Nefes alılverişlerim sıklaşırken Maçin bundan keyif alıyormuş gibi görünüyordu.
"Belki..." Çatallaşmış sesimi düzeltmek için öksürdüm. "Sadece tanıdığı falandır?" Maçin kıkırdayıp sigarasına odaklandı.
"Sen tanıdıklarınla her gece aynı odada mı olursun?" Söyledikleri üzerimde şok etkisi yaratırken oturduğum yerden sertçe kalkıp çantamı omzuma aldım.
"Sen-" bağırarak başladığım cümlem, Maçin tek kaşını kaldırıp ciddi bir bakış atmasıyla son buldu. "Yine de, teşekkürler." Omuz silkip başını dışarıya çevirdiğinde ben de arkamı dönüp çıkmak için ilerlemeye başladım.
"Bizi takip etmiş." Maçinin kahkahasıyla tekrar arkamı dönüp ona baktım. "Belki de senin için çok geçtir. Ekim istediğini alır." Kaşlarımı çatarak kafenin camından baktığımda Ekim'in arabasınu gördüm. Bir derece miyop olduğum için arabanın içinde ne olduğunu görmem imkansızdı. Omzumdaki çantama daha sıkı tutunup Maçin'e döndüm.
"Onunla konuşmaya hazır değilim." Maçin umursamaz tavrını bozmasan kahvesinden son yudumu aldı ve ayağa kalktı.
"O zaman, seni eve bırakıyorum." Bunu söyleyip gülümsediğinde istemsizce gülümsedim. Eve burakmaktan kasıt birlikte tramvaya binmek olsa da, şu an için Ekim'le konuşmaktan daha iyiydi.
***"Ekim'in artık seninle ilgilemeceğini sanmıyorum, güvendesin."
"Neden birden güvende oldum?" Sorduğum soruya karşılık Maçin omuz silkti.
"Onu gördüğün halde benimle yoluna devam ettin. Ben olsam ben de seninle daha fazla ilgilenmezdim." Nedendir bilmem, kalbimin üstünde bir ağırlık oluştuğunu hissetsem de Maçin'e belli etmemek için gülümsedim.
"Teşekkürler." Maçin tek kaşını kaldırdı.
"Sana iyilik yapmadım. Benim de işime gelen bir şey var."
***Yapmam gereken tek şey sakin ve yapmam gereken şeyi yaptığım için rahat olmaktı. Ama ben sadece odamın içinde dönüp dolaşıyor ve bara gitmemek için kendimi zor tutuyordum. O 15-16 yaşlarındaki kızın kim olduğunu tam olarak öğrenmem gerekiyordu. Hatta belki o kızla iletişime bile geçebilirdim. Ancak o zaman tam olarak Ekim'in "öyle biri" olduğuna emin olabilirdim. Ama bu şüphe üstümdeyken, Ekim'le konuşabileceğimi sanmıyordum
Ve bana yardımcı olabilecek tek bir kişi tanıyordum. O da Okan'dı
Hızla montumu üzerime geçirdim ve annemin -yine- evde olmamasından yararlanarak evden çıktım.
Barın olduğu sokağa geldiğimde o sokağa ait nedensiz kasvetli havayı umursamadan küçük küçük adımlar atmaya başladım. Ekim'in beni görmesi dünyanın en büyük rezilliği olurdu. Ve Okan onu görmek istemediğim zamanlarda sürekli karşıma çıkarken, şu an çıkmamış olması canımı sıkıyordu.
İstikrarımı kaybetmeden barın önüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve omuzlarımı dikleştirip içeri girmek için bir hamle yaptım.
Planımda asla unutulmaması gereken bir şeyi unuttuğumu fark etmiştim. Hâli hazırda kolumdan tutmuş olan güvenlik görevlisini.
"Benimle geliyorsunuz." Gözlerimi kocaman açıp bütün gücümle adamı itmeye başladım.
"Gideceğim bırak beni!"
"Gitmeniz bu kadar kolay değil. Burası on sekiz yaş üstü bir mekan."
"Kimliğimi göstereceğim! On sekiz yaşındayım!" Çırpınmayı bırakıp adama baktığımda adam tek kaşını kaldırdı.
"Sizi tanıyorum, Güneş hanım." Adam tuttuğu kolumu bırakmadan barın karşısına geçti. Diğer eliyle telefonu çıkardığında, her şeyi batırdığımı biliyordum. "Ekim bey, Güneş hanım burada. Söylediğiniz gibi içeri girmesine izin vermedim."
Kafamı duvarlara vurma isteğim her geçen saniye artıyordu. Tek yapmam gereken beni idare etmesi için Sarp'a haber vermekti ama ben rezil olmayı tercih etmiştim.
"Ben hallederim." Ekim'in sesi düşüncelerimi uzaklaştırırken gözlerimi güvenlikten çekip Ekim'e döndüm. Adamın hâlâ kolumdan tuttuğunu Ekim bakışlarını oraya sabitlediğinde anlamıştım. "Bırak artık." Adam beni bırakıp barın girişine doğru giderken Ekim de bana yaklaşıyordu.
"Ben-"
"Seninle bu konuyu konuştuk. Bu bara girmen tehlikeli. Ne zaman on sekiz olursan, o zaman gelirsin." Bunları söyleyip arkasına dönmek için yeltendiğinde ağzımı açtım.
"Okan'ın numarasını verir misin? Buraya onun için geldim." Kaşlarını çatarak tekrar bana döndüğünde ben de tek kaşımı kaldırmıştım.
"Okan'dan kaçtığını sanıyordum." Kollarımı göğsümün altında birleştirdim ve Ekim'in büyülü güzelliğine aldırmamaya çalıştım. Gözlerimin dudaklarına kayması olayını durdurmakta zorluk çekiyordum.
"Değişti."
"Okan da senin için tehlikeli."
"Ve sen değil misin?" Sorduğum soruyla kaşlarını çattı.
"Ne demek istiyorsun?"
"Okan tehlikeli ve sen değil misin?"
"Sana kötü bir şey yaptım mı?" Sorduğu soruyla yutkundum. "Kötü bir şey söylediğimi bile duydun mu? Sana zorla bir şey yaptırmaya çalıştım mı?" Aniden gelen ağlama isteğimi göndermek için kaşlarımı çattığımda Ekim bir adım geriledi. "Ama sanırım haklısın. Sonuçta iyiliğini düşünmem bile yasa dışı sayılır, değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Underage | Daddy Issues
ChickLitGenç Kız Edebiyatı - #1 Daddy Issues - #1 Romantizm - #10 "Doğduğum yıldan on yıl önce doğsaydım sevgilim olabilirdi, on yıl sonra doğsaydım babam olabilirdi. Ama o şimdiki halimizle hem babam hem sevgilim oldu. Ben acılarımdan kaçıp ona sığındım, o...