***Bi önceki bölümü okumadıysanız önce onu okuyun. Ayrıca "BENİM KORKUNÇ MELEĞİM" adlı bölümü okumadıysanız bu bölümü anlamazsınız. ***
***( Zoey, zoey diye değil "zui" şeklinde okunuyor. Yanlış okunmasını istemem)***
Zoey hayatıma girdikten sonra, hayatımda bazı şeyler bariz bir şekilde değişmeye başladı. Aldığım her kararda, söylediğim her sözde ve her davranışımda artık Zoey de söz sahibi olmaya başlamıştı ve bunun önüne geçemiyordum. Aslında geçmeye çalışmıyordum da. İhtiyacım vardı çünkü birilerinin ne yapmam gerektiği konusunda bana bir şeyler söylemesine... Ben de ona neredeyse sınırsız bi hak verdim ve "Yanımda olup bana yardım ettiğin sürece seni dinlemeye çalışacağım" dedim. O da öyle yaptı. Hep zihnimin içinde kaldı.
Hep yanımdaydı.
Hiç gitmedi.
Hala da burda.
İlk başlarda ondan korkuyordum. Çünkü "delirdim mi ben acaba ?" dememe sebep oluyordu.
Sonra ona alıştım. Onun varlığına alıştım.
Onun fısıltılarına alıştım. Benimle konuşmasına alıştım.Ve onu sevmeye başladım.
Ama gerçek olmayan biri bile olsa, birine alışmak ve birini sevmek her zaman risklidir. Çünkü birilerini severek onlara kalbimizi açarız ve "Al bak, bu benim kalbim. Artık sen de içindesin." der ve kalbimizi kırabilmeleri için onlara izin vermiş oluruz...
Unutmayın, SEVMEDİĞİMİZ İNSANLAR ASLA KALBİMİZİ KIRAMAZLAR. Sinirimizi bozabilirler, canımızı sıkabilirler, günümüzü mahvedebilirler hatta bizi aptallıklarıyla delirtebilirler. Ama onlar asla kalbimizi kıramazlar. Kalplerimizde yerleri yok ki. Onlara kalbimizi vermedik ki.Onlara kalbimizi açmadık ki. Nasıl kırsınlar onu ?
Bende Zoeyi severek ona bi şans verdiğimi biliyordum. Artık onu seviyordum ve o da artık kalbimi kırabilirdi. Canımı çok yakabilirdi. Saatlerce ağlayıp kriz geçirmeme sebep olabilirdi...
Öyle de yaptı.
Aynı gerçek insanlar gibi...
Duymak istemediğim şeyleri bana fısıldamaya başladı. Kendime bile itiraf edemediğim korkunç gerçekleri bana hiç korkmadan açıkça söyledi durdu. Duymaya korktuğum ve kabullenemediğim ne varsa hepsini yüzüme vurdu hep. Sus dememe rağmen dinlemedi. Konuştu...Hep konuştu...
Sonra sesini yükseltmeye başladı...
Güçlenmeye başladı...
"Kendi" zihnimin içinde "kendi iç sesimden" daha güçlü ve daha baskın bi iç ses ortaya çıkmıştı resmen...
Bense bi başıma onu susturamıyordum.
Onun için bi delilik yaptım.
2 yeni ses daha yarattım zihnimin içinde, Zoey ile mücadele edebilmek ve onun sesini biraz olsun kısabilmek için...
Birinin adı "wendy", diğerinin adı "anna" oldu. Ama yine ben seçmedim isimlerini. Zihnimde oluşmaya başladıkları ilk andan itibaren isimleri böyleydi. Ben de değiştirmedim hiç.
Sonra günlerce merak ettim nerden çıktı bu isimler diye. Düşündüm. Daha çok düşündüm. Daha da çok düşündüm. Zihnimi zorladım.
Ve buldum.
Wendy, içimdeki hiç büyümeyen "o" çocuğu temsil ediyordu resmen. Kız giydirmeceli bilgisayar oyunları oynamayı seven, barbie bebeklere fazlasıyla ilgili, çocuklarla anlaşabilen, çizgi filmleri diğer dizi ve filmlere tercih eden, ufacık şeylere alınıp ağlayabilen, çok hassas, çok duygusal, bebe bisküvisine bayılan, winx club ve barbie hayranı birisi yani adeta bir "kız çocuğuydu" Wendy.
Çaktınız mı bağlantıyı ?
Hani Peter Pan❤ vardır ya. Bilirsiniz, "Hiç büyümeyen çocuk". İşte onun aşkının adıydı "Wendy"... Yani oldukça mantıklıydı bu iç sesin adının, hiç büyümeyen bi masal karakterinin aşkıyla aynı ad olması...
Peki ya "Anna" ?? O nerden çıkmıştı ??
Onu da buldum.
Anna, iyimserdi. Ölümüne iyimserdi hemde.
Kötü hiçbir şeyi gözü görmüyordu resmen. Her şeyin içinde iyi olan bir şey mutlaka buluyordu... Çok azimliydi, çok güçlüydü. Her şeyi başarabilirdi eğer isterse... Hayat enerjisiyle doluydu çünkü. Pozitifliği ve iyimserliği ona güç veriyordu... Gerçekten kötü bir şeyler olsa bile iyimserliğini hiç bozmuyor ve en azından hala sahip olduğu şeyler için mutlu olmaya devam ediyordu.Peki bu size kimi hatırlattı ??
Tabikiii,
Kahkaha makinesiiii
Sabaaa Tümeeerrr !!!
Hfhdjdhh. Yok la yok. Dalga geçiyom.
Bu şahsiyet iyimserliği salaklık boyutuna ulaşmış meşhur masal kahramanı "Pollyanna" ydı adeta...
Resmen zihnimin içinde bi Pollyanna vardı.
"Anna" ise Pollyanna nın kısaltması olarak zihnimde yer edinmişti işte...Bu 2 ses, Zoeyi bastırma ve onun sesini kısma konusunda bana yardımcı oldular.
Olaylar karşısında daha iyimser olmama sebep oldular. Bana hep " bir gün her şey düzelecek" dediler. Hıçkıra hıçkıra ağlarken birden bağıra çağıra şarkılar söylememi sağladılar. Gülümsettiler bazen beni. Güç verdiler bana. Hele de ygs-lys zamanlarımda ders çalışabilmemi sağlayan tek şey onların varlıkları ve bana verdikleri güçtü...Zoey ile her laf dalaşına girmemde ve onunla her tartışmamda onlar da konuşup olaya dahil oldular ve onun sesini kısıp rahatlamamda yardım ettiler bana. "Sakin ol" dediler. "Gör bak, yarın iyi bir şeyler olucak" dediler...
Zoey onlardan nefret etti tabiki. Çünkü ilk defa hakimiyetini kaybediyor, üzerimdeki etkisini yavaş yavaş yitiriyordu.
Bana bağıra çağıra söylediği gelecekle ilgili tüm o kötü ihtimaller beni o kadar korkutamıyordu artık... Çünkü Zoey ne zaman bana bu "gelecekte gerçekleşebilecek kötü ihtimallerden" bahsetse Anna ve Wendy araya girip her şeyin düzeleceğini söylüyor, bana yeniden umut veriyorlardı.
Bu ise zihnimin çok "gürültülü" olmasına sebep olmaya başlamıştı... Eskiden bi tek kendi iç sesim varken önce Zoey, sonra da Anna ve Wendy ortaya çıkmış, zihnimi adeta "kimsenin kimseyi dinlemediği, anca herkesin konuşmaya çalıştığı tartışma programlarına" döndürmüşlerdi. Gürültü ve kargaşa içinden çıkılmaz bir hal alıyordu bazen...
Ama bu çok uzun sürmedi...
Çünkü çok ama çok kötü bir şey yaşadım... Zihnimi allak bullak eden, beni beynimden vurulmuşa döndüren çok kötü bi olay...
Bu olayın ardından Anna ve Wendyi zihnimin en karanlık ve en ücra köşelerine göndermek zorunda kaldım...Çünkü onlara çok ama çok kızgındım... Sadece kızgın da değil aynı zamanda oldukça kırgındım da...
Çünkü bana aylarca boşa ümit vermiş, boşu boşuna hiç gerçekleşmeyecek güzel şeylerin hayalini kurdurmuşlardı...
Onların boş ve güzel şeyler vaadeden lafları, hissettiğim acıyı arttırmıştı. Çünkü onlar yüzünden acıma bir de hayal kırıklığı eklenmişti...
Bugün, onların zihnimin en karanlık köşelerine çekilmelerinin üzerinden tam 2 ay geçti... Onun için onları anlattım bu yazımda...
Artık yoklar.
Bazen hala varlıklarını hissediyorum. Ama eskisi gibi konuşmuyorlar artık...
Zoey ile başbaşa kaldım yine...
Yine sadece "o" ve "ben" varız...Okuduğunuz için teşekkürler.
Oylarsanız daha çok insana ulaşmamı kolaylaştırırsınız. (Takipçilerime dememe gerek yok heralde :D )
Devamı gelecek.
Geçmişten geleceğe selamlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIRDA
No FicciónSadece 1 haftada kurgu olmayanda 155.sıraya yükseldi. 16.09.2017 (çok teşekkürler) Kurgu olmayanda #99 oldu !! -- 30.09.2017 Hiç gerçek bir sınırda (borderline) kişilik hastasının kitabını okudunuz mu ? Üstelik sadece sınırda kişilik bozukluğuyla...