O sabah Tarık, erkenden kapısına gittiği Şenol'u apar topar evden çıkarmıştı. Şenol mahmur gözlerle Tarık'a "Ne oldu?" der gibi bakarken bir yandan da esniyordu. Tarık dün yaşadıklarını en ince noktasına kadar anlatırken "Bu gece hiç uyuyamadım. Asıl işin kötü tarafı anneme Zümra'dan bahsettim."
Şenol şok geçirerek kocaman bir "Nee!" dedi.
"Zümra'dan herkese bahsetmek istiyorum. İçimde tuttuğum yetmez mi?"
"Annen nasıl karşıladı peki?"
"Bağırdı durdu. Denize gideceklermiş. Gelini kapalı, kendi mayo ile olur muymuş? Elâleme rezil olurmuşuz."
Derince nefes alarak devam etti. "Aslında ben de bu kadar yükün altından kalkabilir miyim, bilmiyorum. Annemin düşüncesini mantıklı bulmuyor değilim ama içimdeki yangın beni bitiriyor. Gözlerim ondan başkasını görmüyor."
Tarık aslında hayalinin asla gerçekleşmeyecek olduğunu apaçık anlıyordu. Kafasında kararsızlığın verdiği ağırlık sarhoşluğuyla birleşince perişan olmuştu. Elleriyle kafasını sıkarak "Belki de Emir'in yanına gitsem iyi olur." dedi.
"Bence de git; çünkü saçma sapan düşüncelerle uğraşıyorsun, ortada fol yok yumurta yok. Diyelim ki evlendin. Kabul etmez ya, onunla bu yaşam içinde mutlu olacağını mı sanıyorsun? Ha evlenirim, hislerim biter, ayrılırım diyorsan onu bilemem."
"Neden beni kabul etmesin ki?.."
"İşte bunu anlamıyorsun, Zümra için yakışıklılık ve para dininden sonra geliyor olmalı. Seni kabul etmesi için önce Allah'a iyi bir kul olman gerekecek muhtemelen. Hem güzellikse güzellik, zekâ ve iyilik de cabası... Peşinde birçok kişi var, onlardan birini de kabul edemez mi? Ve artısı var. Allah'a kulluğu var, bizim yapamadığımızı yapıyor."
Şenol ilk defa Tarık'a bu kadar sert bir cevap vermişti... Tarık, Şenol'un sözleriyle düşüncelere gömüldü. Arkadaşının haklı olduğunu içten içe o da biliyordu. Uzaklaşması belki de gerçekten iyi olacaktı. Fısıldar gibi "Haklısın!" dedi.
"Bak Zümra'yı gerçekten seviyorsan, onun hayatına saygılı olmak adına ilk iş İslamiyet'i öğrenmen ve karar vermen gerek. Seni bu şekilde kabul etmez. Etse de sen mutlu olamazsın. Bir zaman sonra mutsuzluğundan dolayı ayrılık çanları çalmaya başlar."
"Kafam çok karışık. Peki! Başlayalım Kur'an mealine ne dersin? Okudun mu daha önce?"
"Hayır, okumadım..." derken utanmıştı. "Ve Müslüman'ız diyoruz, Hayyam'ın dediği gibi:
Bir elimizde şarap bir elimizde Kur'an,
Bir helaldir işimiz bir haram,
Şu yarım yamalak dünyada
Ne tam kâfiriz ne tam Müslüman..."
Tarık şiiri düşünürken birden "Bugün Zümra bize katılacak. Ondan da çok şey öğrenebiliriz." diyerek yüzünde bir gülümseme belirdi Tarık'ın. Şenol'la birlikte okula gittiler.
***
Bugün Zümra ile ilk defa aynı masaya oturacaktı. Heyecandan girdiği ders bir türlü bitmek bilmiyordu. Ders çıkışı arkadaşlarını toplayıp uyarmayı ihmal etmedi. Saygılı olmanızı özellikle istiyorum, demişti. Onlar da bu fikirden nedense hoşlanmışlardı.
Tarık, Zümra'yı karşıdan görür görmez nefesi kesildi. "Yoksa düş mü görüyorum?" diye düşünüp ürperdi. Yok, bu böyle olmayacak, kendimi toparlamalıyım. Bu kızdan az da olsa soğumalıyım. Sonra kendine telkin verdi. "Artık tanışıp konuşacağın için hayranlığın elbet bir az olsun azalacak!" diye düşünceleriyle boğuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuza Düşen Aşk (RAFLARDA)
RomanceFarklı dünyalara sahip,iki insanı birleştiren tek nokta sevgi olmalıydı. Çünkü kalpleri açacak dokunuşun anahtarıydı. Sırlarla dolu bir yaşam öyküsünü ortak kılan tek şey, yüreklerindeki inanç ve azmin bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiydi. Romanı ok...