Bütün okul bir anda Zümra'nın Meltem'in partisine gideceğini öğrenmiş; kimi şaşırırken kimi de sevinmişti... Ondan güzel olmalıydı kızlar, birbirlerine giysilerini danışmışlardı ilk defa, her şey eksiksiz olmalıydı.
Tarık, Zümra'nın partiye gideceğini duyduğunda şaşkınlıktan içtiği bira boğazına kaçtı. Öksürüklere boğulurken damarlarının aşağıya çekildiğini hissediyordu. Nasıl olurdu? Zümra ve parti... O kızlara mı özenmişti? Onlar gibi mi olmak istiyordu? Kalbi çarptı başı döndü Tarık'ın. Şenol da bir anlam verememişti bu habere çünkü masum bir yer değildi.
Tarık istemeden olur olmaz şeyler düşünmeye başladı. Allah'ım başını açtı mı yoksa? Tabi, diyordu bir yandan. Öyle bir yerde kuşkusuz kapalı olamazdı. Saçlarını görecekler diye düşününce, içini yoğun bir kıskançlık kemirdi. Kendi sorduklarına kendi cevap veriyordu: "Ben değil miydim başını açmasını isteyen?" Sinirleniyordu düşündükçe, deliye dönüyordu. Şenol'a işaret ederek "Hemen gidelim." dedi.
Şenol, "Partiye mi?" diye sorunca Tarık, evet anlamında başını öne eğdi. Şenol ilk defa Tarık'ın renginin böyle attığını görüyordu.
Zümra partiye gitmek için yola çıktığında hâlâ kararsızdı. Meltem'in evinin sokağına gelince dosdoğru yürüdü, sonra ikinci dönemeçte sola sapması gerekiyordu. Evleri şuracıkta iki adımlık yerdeydi; ama birinci dönemece gelince durakladı, düşündü, başka sokağa saptı ve iki cadde öteden dolaşacak biçimde yürüdü. Muhtemelen bunu bir amaç gütmeden yaptı. Birkaç dakika olsun zaman kazanmak için böyle davranmıştı. Yere bakarak yürüyordu. Birden, birinin fısıldadığını duyar gibi oldu, irkildi. Başını kaldırınca kocaman lüks bir apartmanın kapısı önünde durduğunu gördü. Usulca çıktığı merdivenlerden yüksek müzik sesi geliyordu. Kapıyı açan Meltem'in gözlerindeki ışık hemen dikkatini çekti.
Meltem abartılı bir sevinçle "Hoş geldin!" diyerek Zümra'yı içeriye aldı. Hemen ardından da başını açması için ısrar etmeye başladı. İçeriden erkek sesleri geldiği için Zümra Meltem'e aldırmadan hızlıca büyük salona yürüdü. Gördüğü manzarayla yavaşça Meltem'e döndü bakışları.
Meltem hiç bozuntuya vermeden "Bak... Şey... Erkekler de gelmek istedi." diye bahaneler sıralamaya başlayarak odaya doğru onu iteklercesine bir yere oturttu. Zümra çok kısa da olsa odaya göz atmayı başardı.
Oda oldukça büyüktü ama tavanı nedense alçaktı. O kadar ki, hafif ışık altında içeride neler olduğunu kolayca anlamak mümkün olmuyordu. Salonun bir köşesinde çirkin ve uygunsuz denilecek şekilde birbirleriyle yakınlaşmış kızlı erkekli bir grup vardı. Salonun ortasında romantik bir parçayla sarmaş dolaş olmuş gençler, diğer tarafında ise ellerindeki içki kadehlerini tokuşturup içkinin etkisiyle yüksek kahkahalar atan başka bir grup vardı. Hele ki uyuşturucu içtiğini düşündüğü diğer bir guruba bakışları takılı kaldı. Bu gençlerin haline öyle üzülmüştü ki Zümra'nın gözüne bir damla yaş geldi, yine de oturmayı sürdürdü. Bu seviyede ahlaksızlığı normalleştirmek ne acıydı. Şeytanın oyuncağı olmuşlardı çoktan. Nasıl bu duruma gelmişlerdi? Neden bu gençlere ulaşıp Allah'ı anlatamamıştık diye düşünürken kapının tekrar çaldığını duydu... Meltem'i hızla kapıya yöneldiğinde Zümra yeni kendine gelmiş gibiydi. Kapıyı açmasıyla bu sefer şaşıran Meltem olmuştu.
Gelen Tarık'tı. Hızla içeri doğru yönelmesi Meltem'in sevincine sevinç katmıştı. Ama sanki bir şeyler Tarık'ın kalbini kemiriyordu. Ya saçını açtıysa fikri boğuyordu onu. İlk olarak dans edenlere doğru baktı kalbi çarparak. Meltem'in, ona dediği hoş geldin sözlerini duymuyordu bile. Yutamadığı tükürüğü ile boğulacaktı neredeyse. Hissettiklerini bir türlü anlamlandıramıyordu.
Hızlıca salonu taradı gözleri, Zümra'nın gençlere şaşkınlıkla baktığını görünce kendi de sebebini bilmese de şükretti, başını açmamıştı. Hissettiği rahatlamayla gözleri doldu sevinçten, bir oh çekerek ilk gördüğü koltuğa yavaşça oturdu. Kendine öyle şaşıyordu ki nasıl bir insan olmuştu? Neler gelmişti aklına? Zümra hayatında bildiği her şeyi altüst etmişti.
O sırada Çetin'in içkili haliyle Zümra'ya yaklaşıp "Gözlerimi kamaştırıyorsun." demesi, Tarık'ın sinirlerini hoplattı. Tam müdahale edecekti ki Zümra daha önce davrandı. Gözleri dolmuş, dişlerini sıkmış bir halde ayağa kalktı. Ortamda kargaşa oluşunca müzik kapatıldı. Zümra Meltem'e dönerek, "Size ne söyleyeyim bilemiyorum; ama bilmeliydim ki çöplüğün üzerinde sadece sinek olur."
Meltem başta anlamsız bir kahkaha atıverdi, ne demek istemişti, sinek mi? Ona sinek mi demişti? O herhangi bir cevap veremeden Zümra çoktan çıkmıştı evden. Tarık adını koyamadığı bir mutluluk yaşıyordu. Şenol ve o suratlarında anlamsız bir gülümsemeyle Zümra'nın peşinden bakıyorlardı.
Meltem sinirini göstermek istemese de "Sana gününü göstereceğim." diye fısıldadı. Bu lafı duyan Tarık kolundan sertçe tuttu: "Sakın o kızla uğraşma Meltem, karşında beni bulursun." demesine Meltem donup kaldı. Tarık o örümcekten hoşlanıyor olamazdı değil mi? Kendini zora ki toparladı ve
"Aşk olsun!" diyerek hemen geri adım attı. "Yanlış anladın. Biz onu aramıza almak, arkadaş olmak istedik." diye ekledi hızlıca. Sonra kaşlarını çatarak "Anlaşılan o istemiyor." dedi.
Tarık acı bir gülümsemeyle Meltem'e son bir bakış atıp evden çıktı.
Onun çıkışıyla Meltem çıldırmış gibi "Sinek ha sinek..." deyip derin derin soludu. "Eğer benim adım Meltem ise sen bittin kızım." diye fısıldayarak hayal kırıklığını arkadaşlarından sakladı. Yüzüne bu olanlara hiç aldırmıyorum bakışını takıp müziğin sesini açmaya gitti.
O sırada Zümra üzüntüden kendini kaybetmişti. Nasıl olup da kendini sokakta bulduğunu anlaması çok zamanını aldı. Yavaş yavaş kendine geldiğinde akşam iyice ilerlemişti. Karanlık gittikçe koyulaşıyordu. Yusyuvarlak ay gittikçe daha parlak bir ışıkla ortalığı aydınlatıyordu ama hava çok boğucu idi. Yollarda hâlâ kalabalık bir insan seli akıyordu. Dalgın, tasalı bir halde yürümeye başladı. Oyalanıyordu; çünkü annesine başına gelenlerden bahsetmek istemiyordu. İyi geçti, diye geçiştirmeye karar verdi. Onu da üzmeye gerek yoktu.
Zümra soluk bir yüzle eve gitmesine rağmen annesine gülümseyebilmiş "Pazartesi çok önemli sınavım var." diyerek konuyu değiştirmiş ve "Pervin öğretmen bana takıntılı, çok çalışmam lazım" diye ekleyerek odasına çekilmeyi başarmıştı
O akşam olanları düşünürken o kadar çok dua etti ki sonunda içi ferahladı. "Bana onlara seni anlatabilme fırsatı ver Allah'ım!" diyerek bitirdi bütün dualarını Zümra.
Daha sonra ders çalışırken birden aklına Tarık'ın ona olan bakışları geldi. Nasıl da ona hayran hayran bakıyordu. Ne kadar da yakışıklı... "Ben neler düşünüyorum?" Rahatsız olmuştu onu bu şekilde düşünmekten; ama nedense engel olamamıştı. Çünkü uzun zamandır onda ki bakışların farkındaydı. Hemen duaya sığındı her zaman olduğu gibi.
Hafta sonu geçmiş, pazartesi kalkar kalkmaz okula gitmek istemişti; ama annesi onu kahvaltı yapmaya zorlamıştı... Çıkarken "Anne dua et, bu öğretmen benden nefret ediyor desem mübalağa etmiş olmam inan." dedi.
Fatma Hanım güldü. "Allah yardımcın olsun." diyerek uğurladı kızını. Saat okul için erkendi ama kendisinin de işleri vardı, bu yüzden kızının erkenden gitmesine ses çıkarmamıştı. Ayrıca Zümra'nın okulda daha çok arkadaş edinmesini istiyordu, bu da ancak ders dışı zamanlarda okulda olursa gerçekleşebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuza Düşen Aşk (RAFLARDA)
Storie d'amoreFarklı dünyalara sahip,iki insanı birleştiren tek nokta sevgi olmalıydı. Çünkü kalpleri açacak dokunuşun anahtarıydı. Sırlarla dolu bir yaşam öyküsünü ortak kılan tek şey, yüreklerindeki inanç ve azmin bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiydi. Romanı ok...