Sonsuza Düşen Aşk (RAFLARDA)

17. BÖLÜM

Bir sonraki günü herkes sabırsızlıkla bekliyordu. Zümra'nın Melisa'ya söyleyecekleri inandırıcı olacak mıydı? Ne anlatacaktı? Zümra ne söyleyecekti? Merakla Melisa'nın gelmesini bekliyorlarken Zümra göründü. Sonra da Melisa... Herkes "Hoş geldin." dedikten sonra Melisa, 

"Merhaba, hepiniz iyisinizdir umarım?" dedi.

"Seni gördük daha iyi olduk." dedi İsmail. Birbirlerine hal hatır sorduktan sonra Melisa, 

"Önce Âdem ve Havva'dan Hz. İsa'ya kadar olan süreyi kısaca anlatayım. Sonra size İncil'den bahsederim." dedi.

Herkes pür dikkat dinliyordu. Melisa, 

"Semayı ve arzı yaratan Allah birdir, aynı zamanda üçtür. Allah'ın biricik oğlu ve Ruhu'l-Kudüs, dinde birer Allah'tır. Allah, Âdem ve Havva'yı yaratıp cennete koydu, onlara her türlü nimeti verdi. Yalnız bir ağaçtan yememelerini emretti. Şeytan Havva'yı, Havva Âdem'i yanıltarak Allah'ın emirlerine karşı gelmesine neden oldu, o ağacın meyvesinden yediler. Bunun üzerine Allah, onları cennetten çıkardı ve dünyaya gönderdi. Burada onların torunları, çocukları zuhur etti; fakat bunlar, büyük babalarının işlediği günah ile kirlendiler. Hepsi günahkârdır. Bu hal tam altı bin sene devam eti. Nihayet Tanrı, insanlara acıdı ve kendi öz oğlunu onlara göndermekten, günah kefaleti için oğlunu kurban etmekten başka çare bulamadı. İşte o da bizim inandığımız peygamber, Tanrı'nın oğlu Hz. İsa'dır. Arabistan'ın batısında Filistin denilen bir bölgede Kudüs denilen bir şehir vardır. Kudüs'te Celile denilen bir yerdir. Celile'nin de Nasr isimli bir köyü vardır. Bundan asırlar önce bu köyde Meryem adında bir kız bulunuyordu. Bu kız amcasının oğlu Yusuf Neccer ile nişanlı ise de henüz bakireydi. Bir gün tenha bir yerde bulunurken Ruhu'l-Kudüs gelip ona Allah'ın oğlunu müjdeledi. Yani kız bakireyken hamile oldu. Beyt ilminde bir avazda çocuk dünyaya geldi. Allah'ın oğlunu ahırdaki yemlik içine koydular. Şarkta bulunan rahipler onun doğduğunu, gökte birdenbire peyda olan yıldızdan öğrendiler. Onu aramaya çıktılar ve nihayet o ahırda buldular. O'na secde ettiler. İsa denilen Allah'ın oğlu 33 yaşına kadar Allah'ın Melih Kudüs üzerine vaaz etti: 'Ben Allah'ın oğluyum. Bana inanın. Sizi kurtarmaya geldim.' Ve ölüleri diriltmek, âmâların görmesini sağlamak, topalları yürütmek, cüzzamlıları tedavi etmek, denizde fırtınaları durdurmak, iki balıkla on iki bin kişiyi doyurmak, suyu şarap yapmak, kışın meyve vermediği için bir incir ağacını tek işaretiyle kurutmak gibi daha birçok mucizesi olduğu halde çok az insan ona iman etti. Nihayet onu, Romalılara şikâyet ettiler ve onun çarmıha gerilmesine sebep oldular. Buna rağmen o ölümden sonra dirilerek kendisine inananlara göründü. Bundan sonra semaya çıkıp babasının sağ tarafına oturdu. Babası dünyanın bütün işlerini ona verdi. İşte bizim vaaz edeceğimiz dinin esası budur. Buna inananlar cennete, inanmayanlar cehenneme gidecektir."

Ne diyeceğinin merakıyla bir anda gözler Zümra'ya döndü.

"Anlattığın şeylerden bazı sualler sorabilir miyim?" dedi Zümra.

Melisa, kabaran bir eda ile "Elbette!" dedi.

"İlk sualim şu: Sen Allah'a hem bir hem de üç diyorsun; bu iki kere iki, beş eder gibi manasız bir laftır. Bu işin aslını izah eder misin?"

Melisa, cevap veremedi. "Bu, Allah'ın bir sırrıdır, insanların buna aklı ermez."

"Peki, ikinci sualimi sorayım: Yeri göğü bütün âlemi yaratan, çok kudretli olan Allah, kullarından birinin işlediği günah için onun bu işten haberi olmayan bütün sülalesini, nasıl günahkâr sayar? Bunların affı için nasıl olur da kendi oğlunu kurban etmekten başka çare bulamaz. Bu onun büyüklüğüne yakışır mı?"

"Bu da Allah'ın sırlarındandır." dedi sadece.

"Peki, üçüncü sualim: Hz. İsa bir incir ağacından mevsimsiz meyve istemiş. Ağaç veremeyince onu kurutmuş. Mevsimi gelmeden meyve verebilmek ağacın yapacağı bir şey midir? Böyle olduğu halde Hz. İsa'nın buna kızıp ağacı kurutması bir zulüm değil midir? Bir peygamber zalim olur mu?"