Okul sahile yakındı, Zümra okula gitmeden önce sahilde bir kayada oturup denizi izlemeye karar vermişti. Ağır adımlarla yürürken rüzgârın savurduğu bir kâğıt parçası ayağına takıldı. Eğilip aldığında, kâğıdı gözleri ile takip eden Jale'yi gördü. Jale hıçkırıklarla ağlıyordu. Kâğıda şöyle bir göz gezdirdiğinde bir çeşit intihar mektubu olduğunu anlaması uzun sürmedi. Mektubun sonundaki ismin Jale olduğunu görünce de ona doğru adımlarını hızlandırdı.
Yanına yaklaşmadan önce tereddüt etti bir an. Jale'yi hep Meltem'in yanında görüyordu çünkü. "Beni tersler muhtemelen..." dedi kendince ama bir yandan da cesaretle yürüdü yanına doğru. Yeleğinin ceplerini karıştırdı. Temiz bir mendil bularak Jale'ye uzattı. Jale yüzünü ona çevirdiğinde daha çok hıçkırıklara boğuldu. Zümra en sonunda yanına oturdu, mendili tekrar uzatınca Jale bu sefer aldı mendili, bunun üzerine "İyi misin?" diye sordu Zümra ama iyi olmadığı görülüyordu. Yine de konuşmaya başlamak için iyi bir yoldu.
Jale, "Ölmek isteyen birine ne güzel soru..." dedi.
Zümra onu incitme korkusuyla hafifçe kekeleyerek "Yardım edebileceğim bir konuysa..." diyebildi.
Jale acının, kahkahanın ve ağlamanın bir arada olduğu bir sesle, "Sen mi yardım edeceksin? Herkes bana sırtını dönmüşken sen mi?" diye ısrarla sordu.
Bu sözle onun yalnız kaldığını anlayan Zümra birden bire ona tüm samimiyetiyle sarıldı ve "Bu dünya imtihan yeri, acıların en ağırını da çeksen, hasretin en derinine de düşsen Allah'tan ümidini kesmemelisin. Er geç vesile olur, dileklerine kavuşursun." demesiyle Jale de, Zümra'ya sımsıkı sarıldı. Öyle çaresizdi ki...
Gitgide fazlalaşan ağlamasını durdurmaya çalışarak "Ben..." dedi "Ben mahvoldum. Ölmekten başka çarem yok..." Ağladığı için sözleri zor anlaşılıyordu. "Ben çok büyük bir günah işledim. Ne Allah beni affeder ne de babam." diye ekledi.
Zümra'nın kafası karışmıştı. Teselli de etmek istiyordu. "Tekrar yapmamak üzere tövbe edildiği zaman Allah bağışlayıcıdır. Affetmeyi seven, tövbeleri kabul edendir."
Jale'nin, umutsuzca "Bu durumdan geri dönüş yok ki. Ben hamileyim." derken ağlaması daha da şiddetlendi.
Deminden beri Zümra'nın kafasında kavuran bir çöl rüzgârı esmişti. Şimdi de bir kasırga vardı. Benliğini kuşatan bu kasırga kendini benliğinden ayırıyor sonra da sürükleyen bir etki yapıyordu. Hayat ile arasında büyük bir mesafe vardı. Uçurum olduğunu düşünüyor, kendini saran şeylerin gerçekliğini kabullenmek için zihnini zorlaması gerekiyordu. Jale henüz çok gençti. Sahnelenen bir tiyatro oyununu izler gibi bizzat kendi felaketini izliyordu. Korkunç bir isyanın egemenliği altında idi. Jale'de olan bütün girdaplar onun da ruhunda açıldı.
Jale bütün azalarıyla yalvarıyordu sanki
"Ne olur bana yardım et."
Zümra'nın söyleyecekleri, her yeri uçurum gibi görünen bu olaya nasıl yardım edebilirdi ki?
Jale, "Arkamdan babamın ölmeyeceğini bilsem intihar edeceğim. Babam bu lekeyi hiç hak etmedi."
Zümra geçirdiği şokla büyüyen gözleriyle "Ne yapabilirim ki?" dedi.
"Yanımda ol lütfen, çok yalnızım." dedi, sonra heyecanla ekledi, "Bu, bu çocuğu aldırmam lazım!" Bunu söylerken Zümra'nın omuzlarını sıkıyordu telaşla.
Zümra, "Olmaz. O bir can bunu yapamayız. Babası..."
Jale "O, bu çocuğu istemiyor, beni de istemiyor. Evlenme vaatleriyle beni kandırdı. Ben de ona inanmak istedim; çünkü istediğim her şey onda vardı. Her çağırdığında ona gittim. Beni sevdiğinden o kadar emindim ki. Hamileliğimi duyunca sevineceğini düşünecek kadar aptalmışım. 'Kim bilir kimden peydahladın!' diyerek kovdu beni. Ben de Meltem'e gittim, o da 'Senle uğraşamam' deyip kapıyı yüzüme çarptı. Hiç gücüm kalmadı." Sonra ağlayarak sözlerine devam etti. "Babam duyarsa ölür. Eğer bana yardım edemezsen öldüreceğim kendimi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuza Düşen Aşk (RAFLARDA)
RomansaFarklı dünyalara sahip,iki insanı birleştiren tek nokta sevgi olmalıydı. Çünkü kalpleri açacak dokunuşun anahtarıydı. Sırlarla dolu bir yaşam öyküsünü ortak kılan tek şey, yüreklerindeki inanç ve azmin bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiydi. Romanı ok...