8. BÖLÜM

548 15 7
                                    

Tarık, İstanbul'a ayak bastığında Kanada'ya giderken ki olduğundan daha sıkıntılı görünüyordu. Karmakarışıktı düşünceleri. Boğuluyordu çözümsüzlüğünü fark ettikçe. Çaresizlik, hiç yaşamadığı bir duyguydu daha önce; en azından bu kadar yoğun yaşadığını hiç hatırlamıyordu. Her şeyi planlanmıştı, okuyacağı okuldan çalışacağı işe kadar, daha önce karşılaştığı problemler de ailesinin maddi gücüyle çözülmüştü. "İnsan hep çareyi bilir aslında..." diye düşündü ama doğru olanı kabullenmek istemez. Zümra'nın sözleri aklına geldi "İnsanın nefsi, doğruyu güzeli bazen kendine yük olarak görür. Hâlbuki gerçek mutluluk nefsinde, huzuru hakkın kabulündedir. Keyif için de helâl dairesi insana yeter." Ruhunda fırtınalar koparken, dilinde sessizlik hâkimdi. Eve gider gitmez odasına kapandı. Zoraki sarılmıştı ailesine. Sabahı zor etmişti. Onu kuşatan buhran gittikçe artıyordu. Kimseye görünmeden üniversiteye gitti.

Amfi de Zümra, Tarık'ı görünce kalbi öyle bir attı ki bir an duracağını sandı. Niye böyle olmuştu ki şimdi diye düşüncelerini bir kenara iterek "Yoktun nerelerdeydin?" diye sordu cılız çıkan sesiyle ve çekinerek.

Tarık, oldukça soğuktu. "Kuzenimin yanına gittim." dedi buz gibi bir sesle.

Soğuk olması Zümra'yı buruklaştırmıştı. O arada Şenol geldi, ilk iş olarak Tarık'a sarıldı. "İnan boşluğun belli oluyor, sensiz olmuyor oğlum." dedi içten bir şekilde.

"Ben de sizi çok aradım. Ben yokken neler oldu, ne var ne yok?" dedi konuyu değiştirmek istercesine.

"Haberler pekiyi değil. Jale'nin babası öldü." dedi Şenol.

"Ya! Çok üzgündür. Ailesinden bir tek babası kalmıştı. Şimdi nerede? Hemen gidip görelim." dedi Tarık. Zümra orada yokmuş gibi davranarak.

"Zümra'lar da kalıyor." 

Gözler Zümra'ya döndü. O izin vermezse gidemezler gibi hissetmişlerdi.

"Lütfen, gidin tabi. Hem Jale'ye iyi gelir. Pek iyi durum da değil." dedi. Sonra da adresi bir kâğıda yazıp onlara teslim etti.

Şenol, Tarık'a bakarken gülümsüyordu, arkadaşını çok özlemişti. Zümralara doğru yola çıktılar. Tarık elinde ki adres yazılı kâğıdı, hiç bakmadan buruşturup attı. Bilmiyordu elbet bir şişe şarapla birçok gece kapısında sabahladığını. Kapının önüne geldiklerinde zile basan Şenol oldu. Kapıyı cana yakın hali ve güler yüzlülüğüyle Fatma Hanım açmıştı. Gözlerinin içi parlıyordu.

Onları "Buyurun, buyurun. Hoş geldiniz çocuklar." diyerek içeri davet etti. Tarık ve Şenol nasıl olduğunu anlamadan önlerine çay ve kurabiyeler gelmişti. "Zümra yaptı." demeyi ihmal etmemişti Fatma Hanım. Tarık şaşkınca kadını izliyordu. Gidip gelirken Jale'ye sarılıp teselli etmeye çalışmasından çok etkilenmişti.

Evlerini son derece sade buldu. Uyumlu birkaç eşyadan ibaret olan salonu; duvarı boydan boya, içi tıkış tıkış kitap dolu, eski bir kitaplığın kaplaması dikkat çekiciydi.

Fatma Hanım, sonunda yanlarında oturup "Zümra'nın arkadaşlarıyla hep tanışmak istemişimdir. Kısmet bu zamanaymış." diyerek sessizce ağlayan Jale'ye şefkatle sarıldı. Acılarını iyileştirmek istercesine "Allah bana bir kız daha verdi." dedi gülümseyerek.

Jale kendini zorlayarak da olsa gülümsedi ve hepsine teşekkür etti. Söylenecek çok fazla şey yoktu, sözlerin çok fazla teselli olamayacağı bir durumdu bu. Sessizce oturmayı tercih etmişlerdi. Şenol ile Tarık bir süre sonra tekrar başsağlığı ve sabır dileyerek birkaç teselli edici söz söyleyip çıktılar.

Uzun bir sessizliğin ardından "Hayırdır?" dedi Şenol "Kanada'da birini buldun herhalde. Zümra'ya karşı çok soğuktun."

"Başka bir kız oldu. Onun yerini tutar sandım."

Sonsuza Düşen Aşk (RAFLARDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin