Nayeon'un Ağzından
Çatı katından onun cevabı yüzünden kalbim çok hızlı atarken çıkmıştım. Hala onun fısıldaması yüzünden kulaklarımı sıcak hissediyordum.
"Seni ağlatmayacak olan kişi benim." Alt dudağımı ısırırken söyledim ve tüm endişeli hislerimi bir kenara atmaya çalışıyordum.
Biliyorum bunu teklif etmek için çok rezildim çünkü onu kendime bağlamıştım. Onu bağlamıştım böylece başkasına gidemeyecekti.
Aşkım diğerlerininki gibi peri masalı ya da saf ve masum değildi. Benim aşkım bencil ve sahip çıkıcıydı. Bu ona ne kadar ileri gittiğimdi, onurumdan ve namusumdan vazgeçmeye bu kadar istekliydim.
Salaktım ama şimdiki gibi hiç olmamıştım. Biliyordum ama duramıyordum.
Jeongyeon bana kafası karışmış bir şekilde bakmıştı. Bir süreliğine birbirimize bakarken aniden kapıdan bir ses geldi ve açıldı. Sana gözükmüştü, "Siz çocuklar şimdi iyi misiniz?"
Bunu dedikten sonra diğer üyelerin çatı katına gelirkenki kahkaha seslerini duymuştuk. Başımızı salladık ve onlara gülümsedik.
"Kabul ediyorsan bana söyle." Ayağa kalkarken söyledim, dizlerim zayıflamıştı ama havalı davranmaya çalışıyordum. Üyeler arkalarını dönmüştü ve bize aşağı inmemizi işaret ediyorlardı, saat çoktan 12.00'i geçmişti.
Ondan birkaç adım uzağa yürümek çok endişe vericiyken birden bileğimi tutmuştu. Suratı yakınıma geliyordu, kulağıma eğildi.
"O zaman farklı bir sözleşme yapalım." Dudakları neredeyse kulağıma dokunmak üzereydi, nefesini hissedebiliyordum ve bu gıdıklıyordu. Yanaklarım kızarmıştı ve midem bulanıyormuş gibi hissettim.
"Ya, bu kırmızı surat ne?" Jihyo merdivenlerden inerken benimle dalga geçti.
Hayatım boyunca 3 tane endişe verici kaza yaşamıştım, birincisi JYP seçmelerimdi, ikincisi Sixteen'deykendi ve üçüncüsü de buydu. Hala fısıldadığı zamanki sıcaklığı hissettiğimden kulağımı ovuşturdum. Hatırlayınca kalbim hızlanıyordu.
Sonunda restoranttan çıkmıştık. Tüm üyeler yan yana yürüyordu. Sonra aniden Sana'nın arkada, Tzuyu'nunda önde yürüdüğünü fark ettim, konuşmuyorlardı bile.
"Tzuyu-ah, sorun ne?" Chaeyoung gidip onun koluna girdi. O sırada Minari'nin iç çektiğini duydum.
Tzuyu kafasını salladı ve dedi, "Bir şey yok, Chaeyoungie."
Sana yürürken hüzünlü gözüküyordu, Jihyo yanına gitti ve onu sakinleştirmeye çalıştı. Ne olmuştu? Demin iyi görünüyorlardı.
Tüm üyeler önümüzde yürürken aniden elimde sıcak bir dokunuş hissettim. Yanıma bakınca Jeongyeon olduğunu gördüm.
Kalp atışlarım durmaksızın atarken suratımın kızardığını hissetmiştim, bir şey diyememiştim ve ona bakmaya devam ettim.
"Neden bana öyle bakıyorsun?" Gülerek söyledi.
"Hiç." Dudaklarımda bir gülümseme belirirken söyledim, sadece ondan gözlerimi alamıyordum.
"Bakmayı kes." Gözlerimi kapatıp söyledi.
"Wae?!" Ellerini itmeye çalışırken gülüyordum.
"Kızarıyorum." Kıkırdarken söyledi.
Bu doğruydu, kızarmıştı. Bu alkol yüzünden miydi?
"Sorun değil, sana bakacağım." Gülerek söyledim.
"Hayır bakma." Ciddi bir şekilde söyledi ve yine gözlerimi kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Contract
FanfictionNayeon'un kalbi kırıktı ve Jeongyeon aniden onu hazırlıksız yakalayarak bir sözleşme yapmayı teklif etmişti. İkisinin de arasındaki her şeyi değiştirebilecek bir sözleşme. Bu nasıl olacaktı? İzin alınmıştır. Orj: https://www.wattpad.com/story/822532...