"Jinja, babanın karşısında kendimi rezil ettim." İç çekerek söyledim. İkimizinde elinde bir fincan kahve vardı ve verandada oturuyorduk. Jeongyeon kahveyi benim için yapmıştı, tadını tam olarak nasıl istediğimi biliyordu.
"Sorun değil. Seni sevmişe benziyor." Jeongyeon ince dudaklarında bir gülümseme belirirken söyledi, "Senin gibi bir kızının olmasını istediğini söyledi." Yanaklarım kızarırken kıvılcımların geldiğini hissetmiştim.
Onun kızı mı? Bu şu anlama mı geliyor? Gelecekte Yoo Nayeon olabilecek miydim? Tanrım, ne düşünüyorum ben?! Aniden söylediğim şeylerden dolayı utandım.
"Kızardın mı?" Suratını önümde görünce korktum. Gözleri bendeydi. Kalp atışlarım hızlanmıştı. Birden tüm nefesimi almış gibi hissetmiştim.
"Ouch!" Kahveyi üstüne dökünce bağırdı. Lanet! Neden bu kadar sakarım?!
"Özür dilerim Jeongie!" Elim ağzımdayken şaşkınlıkla söyledim. Endişeli bir şekilde tişörtünü silmek için etrafta bir şeyler aramaya başladım. Ama bulamamıştım o yüzden panikle ellerimi kullanarak silmeye başladım.
"Ya. Nereye dokunduğunu sanıyorsun?" Ellerimi tutarken güldü. Aniden onun göğsünü sildiğimi fark etmiştim. Utançtan dolayı tüm suratım kızarmıştı.
Jeongyeon'a baktım, ıslanmıştı ve ıslak kıyafetleri hatlarını belirginleştirmişti. O kesinlikle bir kızdı. Hatta bir kadın. Ama neden hala ellerimi tutarken kalbimin çok hızlı attığını hissediyorum? Neden onu seviyorum? Birbirimize bakarken parmaklarımızı kenetlemişti ve bu kalp atışlarımı inanılmaz bir şekilde hızlandırmıştı.
Suratını bana eğdi ve ellerimi omzuna koydu, beni beklentili yapmıştı, beni daha da gergin yapmıştı. Kalp atışlarım çok hızlanmıştı neredeyse patlamak üzereydi...Kenetlenmiş parmaklarımız daha da ısınmıştı nefesini hissedince, kalbinin yüksek atış seslerini duyunca ve onun gül kokusu...kendimden geçmiştim. O an ikimizde bir olmuştuk. Tüm vücudum zayıflamış ve uyuşmuştu.
Küçük mesafe biraz daha kapanmıştı ama birbirimize değecek kadar değildi, tenine değince beklentili ve sabırsız hissetmiştim, kolum ve ensesi birbirine değmişti...
Biraz daha yakınına çekti, neredeyse birbirimize değecektik...
"Unnie!" Chaeyoung aniden verandaya gelince ayrılmıştık.
Ne yapacağız? Kendimi düzeltmeye çalışırken kalbim hala çok hızlı atıyordu. Chaeyoung bir şey hakkında tavsiye istiyormuş gibi yanımıza oturmuştu.
Oh, doğru. Mina ve o pek iyi değiller. Şu an Mina'nın kafasında bir sürü şey vardı.
"Sorun ne Chae?" Jeongyeon dongsaenginin kafasını okşarken sordu.
"Pekala, bu Mina hakkında---"
"Bu dağınıklıkta ne Jeongyeon?" Momo verandaya gelince Chaeyoung'un sözü kesilmişti, kıyafetlerini işaret ediyordu. Aman Tanrım, unutmuşum!
"Hiçbir şey." Jeongyeon ayağa kalkıp söyledi ve kıyafetlerini değiştirmeye gitti.
"Yanlışlıkla üstüne döktüm." Hayatımda hiç bu kadar salak hissetmemişken söyledim.
"Unnie, çok salaksın." Dahyun iç çekerek dedi.
"Ve Jeongyeon'un tepkisi neydi? Kesin ölmüşsündür." Momo dilini şaklatarak söyledi.
"Hiçbir şey." Kaşlarım çatılırken söyledim.
"Jeongyeon cidden adaletsiz. Birisi dağınıklık yaptığında çok korkunç oluyor ama sana gelince bununla bir sorunu olmuyor." Momo gülerek söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Contract
FanfictionNayeon'un kalbi kırıktı ve Jeongyeon aniden onu hazırlıksız yakalayarak bir sözleşme yapmayı teklif etmişti. İkisinin de arasındaki her şeyi değiştirebilecek bir sözleşme. Bu nasıl olacaktı? İzin alınmıştır. Orj: https://www.wattpad.com/story/822532...