11. Bölüm

957 79 36
                                        

Dudaklarımı, Rose'un dudaklarından ayırdığımda Rose gözlerini kapalı tutmaya devam etti. Şaşırdığını biliyordum, aynı benim şaşırdığım gibi. Çünkü ben de kendimden böyle bir atak beklemiyordum. Yine de, içimde herhangi bir pişmanlık yoktu.

"Bu neydi şimdi?"

Rose'un sözleriyle dalıp gittiğim alemden sıyrılarak gözlerinin içine bakmaya başladım.

"Senden hoşlanıyorum," dediğimde Rose yine şaşırmıştı. Ben de şaşırıyordum. Ne ara ondan hoşlanmıştım ya da ne ara ona karşı duygular beslemeye başlamıştım hiçbir fikrim yoktu. Sadece oluşmaya başladıklarını anlamıştım, gerisi önemli değildi.

"Şey, Yoongi..."

Rose dudaklarını birbirine bastırınca daha fazla bir şey diyemeyeceğini anladım.

"Sende sevmeyi denersin," dedim hafifçe gülümseyerek. Rose da benim gibi gülümseyerek başıyla beni onayladı ve hâlâ tutmaya devam ettiğim elini, elimden kurtarıp serçe parmağını bana doğru uzattı.

"Söz veriyorum deneyeceğim."

Diş etlerim görünecek şekilde büyüyen gülümsememin eşliğinde Rose'un serçe parmağını kendi serçe parmağım ile kavrayıp başparmaklarımızı birleştirdim. Ardından tekrar Rose'un elini kavradım ve önüme dönerek yürümeye başladım.

"Nereye gidiyoruz?"

"Bilmem," dedim omuz silkerek. "Sen nereye gitmek isterdin?"

Rose birkaç saniye duraksadığında elini sallayarak düşünmeye başladı. Elimi tuttuğu elini salladığı için benimde elim sallanıyordu.

"Parka gitsek olur mu?"

"Elbette," diyerek adımlarımı en yakındaki parka çevirdim. Şu anlık birazcık ruhsal olarak rahatlamaya ihtiyacım vardı ve Rose yanımda olarak hem beni yalnızlıktan kurtarıyordu hem de beni ruhsal anlamda rahatlatıyordu.

Parka geldiğimizde Rose elimi bırakarak kaydıraklara koşmaya başladı, peşinden de ben. Şu anda ailemin veya Jimin ile Jungkook'un beni araması umurumda değildi. Yorulmuştum fazlasıyla, fiziksel yorgunluğum ruhsal olanın yanında bir hiç gibiydi. Dinlenmeye ihtiyacım vardı.

Rose toplamda yedi tane olan merdivenleri çıkarak kaydırağa oturup bacaklarını uzattı ve kaydı. Ben ise salıncakların demir sütunlarına yaslanmış bir şekilde Rose'un gülümseyen yüzünü inceliyordum. Rose tekrardan merdivenleri aşıp yukarıya çıkarak bana seslendi.

"Sen de gelsene Yoongi."

Çocuk gibi mutlu olan Rose'a baktım ve başımı olumsuz manada salladım.

"Böyle iyi."

Rose, "Bekle," dedikten sonra kaydıraktan kayıp hızlıca yanıma geldi ve göğsümde çaprazladığım kollarımı ayırarak sağ bileğimden tutup beni çekiştirmeye başladı. İtiraz etmedim yaptığına. Sadece beni sürüklemesine izin verdim. Merdivenlerden çıktıktan sonra Rose beni sırtımdan iterek kaydırağa oturttu ve sertçe itti. Kaydırak fazla yüksek değildi çünkü burayı küçük çocuklar kullanıyordu, küçük dediğimde gerçekten küçük çocuklardı, iki-üç yaşındaki çocuklar.

Rose'da benim peşimden kaymıştı ama ben fark etmediğim için zamanında kaydıraktan kalkmamış ve Rose'un bana çarpmasına sebep olmuştum. Bana çarpınca da kaydıraktan yere düşmüştüm haliyle.

"İyi misin?"

Birkaç saniyenin ardından gülmeye başladığımda Rose da endişeden dolayı çatılan kaşlarını düzeltip gülmeye başladı. Oturduğum yerden ellerimin yardımı ile ayaklanıp üzerimi silkeleyerek Rose'a, "Seni sallama mı ister misin?" diye sordum. Rose olumlu manada başını sallayıp kaydıraktan kalktı ve salıncağa giderek oturdu. Ben de peşinden giderek yavaşça sallamaya başladım.

HaptofobiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin