17. Bölüm

710 57 29
                                    

Rose'un elini tutarak yürüyordum. Böyle kendimi huzurlu hissetmek yorgun bedenimin dinlenmesine olanak sağlıyordu ve Rose'un elini tutarken içimde filizlenen duygular beni rahatlatıyordu.

"Ne yapalım?" diye sordum.

"Bilmem, ne yapalım?"

Rose dönüp bana baktığında ben de ona baktım.

"Han Nehri'ne yürüyelim mi?"

"Olur."

Beraber Han Nehri'ne doğru yürümeye başladığımızda uzun zamandır böyle huzurlu hissetmediğimi fark ettim.

"Hâlâ seni okulda rahatsız ediyorlar mı Rose?"

Rose başını sağa sola sallayıp, "Etseler de eskisi kadar değil. Seninle olduğumu duyduklarından bu yana daha rahatım," dedi.

"İstersen Rose, onlara hadlerini bildirebilirim."

"Benim yüzümden daha fazla şeyle uğraşmanı istemiyorum, sen benimle ilgilen yeter o bana Yoongi."

Şu anlık bir şey demesem de birkaç gün içinde birileriyle kavga edeceğimden gayet emindim. Sadece o gün haptofobimin beni zor durumda bırakmamasını umuyordum. Çünkü haptofobim devreye girdiğinde korkak birisi gibi görünüyordum veya güçten yoksun biri gibi ve böyle görünmek emin olun kimsenin istemeyeceği bir şeydi.

"Bir şey olursa sakın bana söylememezlik yapma."

"Söyleyeceğim, sen merak etme."

Söyleyeceğinden pek emin olmasam da onaylar biçimde başımı salladım.

"Yoongi, telefon alacak mısın? Sesini duymak istediğimde telefonunun olmayışı can sıkıcı."

"Bu aralar zor Rose, durumlarımı hallettiğimde kendime güzel bir telefon alacağım."

"O günü iple çekiyorum diyebilirim."

Bende Rose ile toz pembe hayat yaşayan bir çift olmak isterdim lakin hayat öyle değildi. Beklemediğiniz anlarda size muhteşem sürprizler yapabiliyordu. Ya da hayat, acı gerçekleri bir tokat misali suratınıza çarpmaktan da geri kalmıyordu.

"Böyle sakin sakin yürümek gerçekten huzurlu hissettiriyor," diye fısıldadım. Hayatım günlük rutinler içindeyken birden hareketlenmişti ve uyum sağlamam çok zordu.

"Yoongi."

Rose'un adımı söylemesiyle bakışlarımı ona çevirdim.

"Yaklaşsana sana bir şey söyleyeceğim."

Rose'un dediğine uyarak kulağımı Rose'a yaklaştırdım. Rose'da bana yaklaşarak, "Seni seviyorum," dedikten sonra yanağıma masumane bir öpücük kondurmuş ve elini, elimden kurtarıp koşturmaya başlamıştı. Birkaç dakikalığına şaşkınlıkla nehre doğru koşan Rose'un arkasından bakakalmıştım.

"Yoongi, öyle duracağına yakalasana beni."

"Bu çok çocukça," diye seslendiğimde Rose derin bir nefes alıp yere eğilerek eline orta boylarda bir taş aldı.

"Yakalıyor musun yakalamıyor musun beni?"

"Yakalamıyorum," dedikten birkaç saniye sonra Rose taşı kafama fırlatmış ve yeniden koşmaya başlamıştı. Başımın acısıyla yüzümü buruşturdum ve Rose'un sözlerine uyarak peşinden koşmaya başladım. Saat çok geç değildi ve birkaç çift dışarıda el ele geziyordu. Biz ise koşturuyorduk. Bu komik gelmişti bana.

"Rose," diye seslendim. "Durmayı düşünmüyor musun?"

"Sen beni yakalamadan durmayacağım Yoongi."

HaptofobiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin