22. Bölüm

572 54 45
                                    

Yoongi

"Hey."

Zorlukla gözlerimi açıp bana seslenen kişiye baktım. Başımı döndürürken bile canım yanıyordu. Fena halde dayak yemiştim, bir de üstüne bir kriz daha geçirince acım neredeyse ikiye katlanmıştı. Buradan kurtulduğumda iyi şeyler olacağını düşünmüyordum. Hayatıma kaldığım yerden devam edemeyebilirdim.

"Bak, sana önemli bir şey söylemem lazım Yoongi."

Önüme bir sandalye çekti ve yaslanma yerini öne getirerek oturdu. "Yoon Ji üzülmesin diye senin biraz daha az hırpalanmış halinin resmini attım ama bilirsin kardeş işte. Burnun kanasa bile aynı tepkiyi verecekti. Ha bu arada beni başkası sanıyor ve inanabiliyor musun? Sorgusuz sualsiz buraya geliyor." Alayla gülerek yüzüme baktığında sinirle yumruklarımı sıktım ama bu hiçbir işe yaramazdı. Şu an esir konumunda olan bendim, o ise serbest olan taraftı.

"Hatta, Yoon Ji'ye benimle görüşmemesi gerektiğine dair bir konuşma yapmışsın. Aslında bir kız kardeşim olsa ben de senin yaptığını yapardım. Yani düşünsene Yoongi, kim kız kardeşinin bir pislik ile olmasını ister ki? Şahsen ben istemezdim."

"Yoon Ji'yi bulaştırma bu işe!"

"Bingo. Bir şeyi daha bilmiyormuşsun. Baban bize geldiğinde parayı ödemezse eğer istediğimiz şeyi almakta özgür olduğumuzu söylemiştik ve baban da kabul etmişti."

"Sen de Yoon Ji'yi seçtin, öyle mi?"

Sinirle sorduğum soruya karşımdaki gevşek sakince cevap verdi. Ben, kardeşimi, annemi, arkadaşlarımı ve sevgilimi bu işten korumaya çalıştıkça iyice batıyordum. Yapılan bir hatanın bedeli bu kadar ağır olmamalıydı.

"Yani, öyle de denebilir. Babanı takip ederken Yoon Ji'ye denk geldim ve dedim ki: "Ne kadar hoş bir kız." Anlayacağın Yoongi, Yoon Ji hoşuma giden birisi."

"Sakın!" Canımın yanmasına rağmen bağırmıştım. Kardeşim hakkında konuşamazdı. "Sakın, Yoon Ji'nin adını ağzına alma."

"Sanırım artık çok geç. Kardeşin kendi ayağıyla buraya gelecek Yoongi."

"Paranı getirdim. Al ve git."

Hyun Woo sertçe çenemi tuttuğunda bedenim kasılsa da sakin kalmaya çalıştım. Ben sakin kalmayı denedikçe bedenim benden bağımsız çalışıyor ve çok fazla titriyordu. Zamanında o psikolog işini kabul etmeliydim.

"Artık derdim para olmaktan çıktı. Hani hatırlıyor musun? Barda senden fena dayak yemiştim. Barın sahibini, çalışanlarının önünde rezil etmiştin. O zamandan beri belki birazcık sana kin besliyor olabilirim."

"Kaşınmıştın."

Sesim titrese de sorun etmedim. Tanımadığım birisi çenemi sıkıca kavramışken ve ben fobim yüzünden deli gibi titrerken en fazla bu kadar iyi olabilirdi ses tonum.

"O zaman ben bir şey yapmamıştım Yoongi. Kız kardeşin kendisi gelmişti bana. Hatırla. Bir-iki öper bırakırdım ama Yoongi sen orada gururumu yerle bir etmişken seni bırakamazdım."

Hyun Woo hâlâ elini çekmezken bir tık daha artan titremem yüzünden cevap vermeyi es geçtim.

"Sonra fark ettim ki sen babama gelen adamlardan birinin oğlusun. Böylece sana ulaşmak biraz daha kolay oldu. Tamam bakma öyle, çok kolay oldu."

"Elini çek!"

"Ah, pardon. Senin şu adını söyleyemediğim fobin vardı, değil mi?"

Hyun Woo elini çektiğinde gözlerimi kapatıp derin derin nefes almaya başladım. Ciğerlerime çektiğim hava sakinleşmeme yetmiyordu. Sanki her an patlamaya hazır bir bomba gibiydi krizim.

HaptofobiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin