Şöyle bir karşılıklı otursak seninle; tek kelime etmeden saatlerce konuşmuş olurduk. İçimizden geçenler kelimelere dökülse yazması günlerce sürerdi.
Kadın, gözlerine bakınca diyorum sözlere gerek kalmıyor diyorum. Sacların bir masal, tenin bir şiir, dudakların bir roman oluverir o anda. Okumayı bilmek gerekmez seni anlamak için; bakmasını bilmek yeter diyorum kadın.
Karşılıklı otursak önce diyorum: Yan yana oturmak sonrası için kaçınılmaz olurdu. Gülüşlerimiz birbirlerine ne kadar yakıştığını fark ederdi, ellerimin ufaklığı anlam kazanırdı; aynı büyüklükte olsalar biri diğerinde kaybolmaz; birbirini tamamlamazdı. Fark ederdik. Zamirler, sıfatların dolaylı tümleçler ile bir araya gelmesiyle dahi anlamından değer kaybetmezdi. Yani diyorum ki kadın: sen, ben, biz; eski, yeni, kısa, uzun, büyük, küçük bizim karşımızda sadece birer süs olur ancak. Biz olabilirsek tabi.
Önce karşılıklı oturup susmamız gerek. Susmadan birinci çoğul şahıs olma şansımız yok kadın. Susmalıyız, gözlerimize müsaade etmeliyiz biraz. Anlatabiliyor muyum kadın?
Bence anlatamıyorum, önce susmamız gerek kadın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sabahın Hayali
RomanceKarşınıza çıkan "Bir Sabahın Hayali" adlı bu kitap, bir süre öncesine kadar benim için de hayaldi. Zamanla, her ne olursa olsun hayallerimden vazgeçmemem gerektiğini anladım. Yaşanan, yarım kalan ve yaşanamayan aşkların hızlandırıp yavaşlattığı bu s...