Okunan Mektup

22 2 0
                                    

Mektup emin ellerdeydi. Sahibini özlemiş, artık okunmak istiyordu, tir tir titriyordu. Isınmak istiyordu sahibinin nefesiyle. Halil her zaman olduğu gibi, yalnız başına oturuyordu çay ocağının sahile bakan tarafında, kendi masasında. Her yudumda 'of' çekiyor, sonra 'estağfurullah' deyip af çekiyordu.

Şura'nın kokusu geliyordu sanki burnuna, tam arkasındaymış gibi döndü, baktı, ama kimsecikler yoktu. Kendini kaybettiği bir sırada 'Şura' diye bağırdı, oraya yığıldı. Çay ocağında bulunan herkes Halil'in başına toplanmışlardı. Mehmet Usta, kalabalığı görünce koşar adımlarla geldi. Herkese açılmasını söyledi. Halil'i görünce ağlamaya başladı hıçkıra hıçkıra. Halil'i bulunduğu yerden kaldırmış, içeride bulunan odasına almıştı. Mektubu da tam göğsüne bırakmış, dışarıya çıkmıştı usta, artık uyanmasını bekliyordu. Gelip gidip kontrol ediyordu. Bir ara gözlerini açtı, iki damla gözyaşı bıraktı, yanaklarından aşağı. Gözleri mektuba takıldı, hemen kalkıp zarfı kokladı. Şura'nın kokusunu ciğerlerine, bütün bedenine çekti. Hasret, acı, hüzün, ne varsa bitmişti sanki. Sanki mektupta yazanları biliyor gibiydi, ya da öyle hissediyordu.

Kırıştırmadan açtı zarfı, mektubu çıkardı. Önce göz gezdirdi, noktasına virgülüne varana kadar, sonra bağrına bastı, kokladı gül yapraklarını, gözlerine daldı gözleri;

'Bakışlarını serp yüreğime, yüreğim sevda bulsun

Tut kalbimden!

Tut ki, kalbimden kalbine yolum olsun.'

Dilinden sessizce döktü harfleri. Artık mektubu okuyacaktı.

'Sana dair söylüyor yüreğim
Yetişemiyor kalem seni yazmaya


Gözlerinden başlıyorum ilkin
Zerre zerre yazılıyor kara, zerrin Gözlerin

Yüreğime düşüyor her bakışın

Gönlüme akışın

Beni hepten yakışın

Saçların savruluyor rüzgârda
Tel tel oluyorum sonra
Bir bir dökülüyorum kâğıda

Her harfinde Sen oluyorum

Seni söylüyor

Seni okuyorum

Ellerin!
Nasılda sallanıyor boşlukta,
Zaman duruyor sanki
Tık tık atarken saniyeler.
Zamanda kayboluyorum

Birden soluyor,

Elini kaldırıp 'Selam' deyince

Aydınlanıyorum


Ayaklarına takılıyor gözlerim
Adım adım takip ediyorum
Her adımda kendimden geçiyorum

Senin oluyor

Sana doğuyorum


İliklerime kadar seninle doluyorum sonra
Vakit geçiyor, zaman duruyor gözlerinde
Her kapanış bir saniye sürüyor

Dakikaları gözlerinde sayıyorum

Köşe başından dönüyorsun
Ben sana bakıyorum
Kapanıyor gözlerim sana
Sonra kayboluyorsun
Ben ölüyorum sana!

Gidişinin ardından yetim kalan çocuklar gibi,
Yoksul kalıyor yüreğim,
Sensizlik zor geliyor kalbime,
Atmak istemiyor zaman zaman.
Yarın olsa da aynı yerde görsem
Ölmeden sana ersem diyorum

Vakti geldi de geçiyor vuslatın
Neredesin zerrin gözlüm
Hadi zamanımı durdur bir daha
Çöllerde bulunan vaha
Gel beni bir kere daha yaz
Söyle yaptığın nedir ki bu naz!

Bekleyişlerle geçiyor hayatım
Vuslata ermeden bitecek mi bahtım
Bekliyorum!
Bir gelsen diyorum.'

Son satırına kadar gözyaşları içerisinde okudu mektubu. Son satırlarını birkaç kez okudu, bu bir davetti.

Şura bekleyişlerini hızlandırmış, hasretiyle aşk demliyordu Halil'ine, artık gelse de birleşse ruhumuz aynı bedende ve sonsuzluğa adım atsak beraberce.

Hastane penceresinden bakıyordu, dışarısı bir hayli soğuktu. İki gündür buradaydılar ama bir ses yoktu Ayşe teyzeden. Nabila'nın yanına gitmiş, bir iki kelam etmek niyetindeydi.

- Nabiş nasılsın, hiç konuşamıyoruz eskisi gibi. Ne yapıyorsun görüşmeyeli.

Nabila sessizce oturuyordu. Çok severlerdi Ayşe teyzeyi hepsi. Şura ile aynı okulda okumuşlardı. Halil ve Şura Sınıf arkadaşıydı. Halil'i çok iyi tanıyordu. Şura'nın niyetinde Halil hakkında konuşmak vardı. Nabila'da ise Mustafa.

Uzun Bir HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin