Sessizce oturuyorlardı. Sanki saatler su gibi geçiyor, onlar ise susarak her şeyi konuşuyorlardı. Sessizliği bozan Nabila olmuştu.
- Şura, sence Mustafa beni seviyor mudur?
Şura bu soru karşısında şaşkın şaşkın bakakalmıştı, Nabila'nın sevdiğini bilmiyordu, şaşırmıştı.
- Mustafa, üniversite arkadaşımız olan mı Nabiş?
- Evet, O. Her karşılaşmamızda biraz daha âşık oldum ve bir türlü de söyleyemedim, belki de ondan bekledim.
Şura kafasında planlar oluşturmaya başlamıştı bile. Kendini unutmuştu bir an ikisi de aynı durumdaydı.
- Ben Halil'e mektup yazdım.
- Mektup mu yazdın? Hiçte söylemedin bana Halil'i sevdiğini, çok kırıldım şimdi sana.
Şura bir an hastanede olduğunu unutarak kahkaha ile güldü.
- Sanki sen bana söyledin de, kırıldığını söylüyorsun.
Orada bulunan herkes Şura'ya baktı. Şura utancından dışarıya çıktı Nabila da arkasından. Birbirine bakıp gülümsediler sonra sımsıkı sarıldılar.
***
Halil, Mehmet ustaya İzmit'e gideceğini, artık Şura'ya kavuşmak istediğini anlatıyordu. Mehmet usta, acele etmemesini anlatmaya çalışırken, Mustafa göründü uzaktan.
- Selamun aleykum. Ne zamandır seni arıyordum Halil, habersizce gidişlerin bizi üzüyor, haberin olsun.
Halil öylece baktı yüzüne 'Sanki yanınızda olsam ne değişiyor ki' diye içinden geçirdi. Mustafa için düşündükleri aklına geldi ve tam da sırasıydı söylemenin. Hem beraber de gidebilirlerdi İzmit'e.
- Aleykum selam Mustafa Abi, senin için aklımda güzel düşünceler var, dinlemek ister misin?
Mustafa gözlerini kıstı, kaşlarını çattı, aklında ne olabilir diye geçirirken, Halil sözlerine devam ediyordu.
- Ben İzmit'e gideceğim. Şura beni davet etti. Çok heyecanlıyım, ne dersin beraber gidelim mi? Hem Nabila da orada, en yakın arkadaşı Şura'nın, biliyorsun. Sen de O'nu görmüş olursun, belki de O'na açılırsın, ne dersin?
Mustafa'yı heyecan sarmıştı. İçindeki okyanusa fırtına vurmuş kocaman dalgalar gözlerindeki hasreti dışarı çıkıyordu. Ne diyecekti ki 'Ben Nabila'yı seviyorum mu?' hem dese ne olacaktı ki, sanki Nabila sevecek miydi? Mustafa içinden geçirdiği soruları dışarı çıkartmadan Halil sözlerine sertlik kattı.
- Neden olmasın ki Abi. Gidelim konuşalım, belki bekliyordur seni. Ön yargılı olursan, yüreğine haksızlık etmiş olmaz mısın? Hem ne çıkar. Görmüş olursun, konuşmuş olursun.
Halil sanki soruları duymuş gibiydi. Hissetmişti Mustafa'nın duygularını. Çaresiz kabul edecekti, çaresiz kalmıştı Mustafa.
Mehmet usta konuşulanları dinliyor kâh gülüyor kâh duygulanıp ağlıyordu. Gençleri uğurladıktan sonra ocağın altını kapattı, evin yolunu tutmuştu oda. Kendi kendine konuşuyor, bir şeyler mırıldanıyordu.
Halil ile Mustafa yan yana giderken yürekleri konuşuyordu. Biri Şura diğeri Nabila diyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzun Bir Hikaye
Teen Fictionİnsan bazen şiir yazmaz Seni seviyorum da demez Şiir yazamaz belki insan Seni özledim de diyemez İnsanın bazen dili tutulur Konuşamaz Kalbi konuşur Susturamaz Şimdi başlarsanız okumaya bir an da bitirirsiniz. Uzun bir hikaye dedik ama siz uzuuuunca...