Tutsak

10 3 0
                                    

"Parmaklarımın arası paslanmış,
Göz altlarım fazlasıyla sislenmişti.
Anlamıyordum bazen.
Neden bu kadar çok kırılırdı ki saçlarım?
Sanki Saç tellerimin hepsine bir sabah umut kırıntısı armağan edilmişti.
Sahi?
Bazen içimdeki kırıkların,saçlarıma vurduğunu düşünürdüm."

Sanki İnsanlar yalnızlığımın arasına fazlalık gibi geliyorlardı.
Acılarımı görmeleri sorun teşkil etmiyordu aslında.
Ben sadece sorulacak sorulardan uzaklaşmak istiyordum.
Kendime sorduğum sorularda bile kaybolmuşken,başka bir soruyla yeniden kaybolmayı göze alamazdım değilmi?
Saklanmak için Karanlığa kaçtım.
Galiba bu yüzden, bu kadar çok gecelere sevdalıyım.
Ya da bilmiyorum işte,
Sakindi geceler.
Gereğinden fazla durgun fazlasıyla sessizdi.
Araya sokakları katmak gerekirse anlatılmaz bir yol bilirdim.
'Kaybolmakla başlayıp çıkılmaz bir son olan bir çıkmaz.'
Fakat,Kendimde kaybolmaktansa sokaklar arasında kendimi kaybetmeyi seviyordum.
Çıkış yönüm olmadığını biliyordum elbet.
Fakat ben, kendimde kaybolmayı göze alamıyordum .
Sanki nereye dönsem aynı caddeye çıkıyordu adımlarım.
Kendimi durduramıyordum.
Birşeyler eksik gibi geliyordu.
Sanki canımı burda kaybetmişim gibi hissediyordum.
Anladınmı diye SORAMIYORUM.
Benim tattığım acıyı tattınmı bilemiyorum.
Ama sorularım var biraz.
Aklımı döndüren fakat senin dönmeni sağlamayan sorularım.
İnsanın aklı acırmı hiç?
Acıyormuş işte.
Düşünceler bile insana acı çektire biliyormuş.
Yalnızlık sanki karşıda dikilmiş durmadan beni izliyordu.
Takip ediliyordum.
Yalnızlık hiç peşimi bırakmıyor beni takip edip duruyordu.
Artık duvarlarada sığınamıyordumki.
Sanki çaresizlik akıyordu duvarların üzerinden.
Bütünleşmiş gibi üzerime doğru geliyorlardı.
Gitmelerini söyledim.
Lanet olasıca şu duyguların peşimden def olup gitmesi için bağırdım!
Susmadım bu sefer.
Kaybedebileceğim bir ben bile yoktu.
Koca bir hiçken susamazdım.
Sesleri dinlemek anlamsız geliyordu belki, o yüzden bağırdım.
Ya da gitmeleri için döküldü kelimeler dudaklarımdan.
Belkide kendimden gitmek içindi bütün bu çığlıklar he?
Anlamıyordum bazen.
Belkide anlamak istemiyordum.
Bilmiyordum.
Lanet olsun.
Sen bile benden giderken neden?
Neden ben kendimden gidemiyordum.
Beni bıraktığın gibi neden bende kendimi bırakamıyordum?
Söylesene.
Neden acıtırdı ki bu kadar düşünceler?
Can yakmaktan başka bir bok bilmezmiydi bu sorular?
Ya da neden?
Neden ben?
Sanki kendi kendime sorduğum soruların hepsi, havada asılı kalıyorlardı.
Gökyüzü yarım bırakılan sorularla kaplıydı.
Cevaplarını almayı bekliyorlardı.
Ne garipti değilmi?
Onlarda seni bekliyordu.
Sahi?
Sen beni kendi sokaklarından kovduğunu sandın.
Kendi caddelerinden kaçtığını bilmeden beni bıraktığını sandın.
Sen kendinden kaçtın.
Bilmeden kaçtın.
Sanki beni bıraktığın sokaklar senin senin yolun değilmiş gibi.
Beni kendinde bıraktın.
Sen hangi ana yola sığındın bilmiyorum ama,
Ben hayla bırakıldığım bu sokakta kayıp bir kız çocuğu olarak bekliyorum.
-Bilmediğim ama nereye gitsem aynı yolda olup aynı yolu ilerlediğim bir çıkmaz gibiydin

SolgunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin