Gelen yorumlardan anlaşıldığı kadarıyla artık Nazlı ve Harun'u okumak istiyorsunuz. O yüzden Harun'un geçmişini elimden geldiğince kısa tuttum bu bölümde. Artık Nazlı ve Harun'u okuma zamanı.
"Seni seviyorum Beyza."
Beyza karşımda sessiz kalırken ben başımı kaldırıp bakmaya çekiniyordum.
"Harun... ben... ben ne diyeceğimi bilmiyorum."
"Bir şey söylemene gerek yok. Ben senden cevap beklemiyorum. Sadece bil istedim. Karşılık vermek zorunda değilsin. Beni sevmek zorunda değilsin."
Beyza, sessizce yanımdan kalkıp gitmişti. Tek kelime etmeden. Ne diyeceğini bilmiyordu çünkü. "Seviyorum" dese yalan söyleyecekti, "Sevmiyorum" dese kalbimi kırmak istemezdi. O yüzden sessiz kalmayı tercih etti.
Günlerce sürdü sessizliği. Ne ben yaklaşmaya cesaret edebildim, ne de o benle konuşmaya. Sadece mesafeli bir "Merhaba" geçiyordu aramızda.
Sonra birgün geldi bana. "Seviyorum" dedi. Yalan söyledi. Gözleri avaz avaz "Sevmiyorum" diye haykırırken, sözleri aksini iddia ediyordu. Ama bu bile mutlu etmeye yetmişti beni. Bana gelmişti. Sevmeye karar vermişti. Belki zamanla sevecekti. Belki zamanla yüreği de sevecekti beni, gözleri de.
Mutluydum onun yanında, mutluyduk. Onun elini tutunca hayata tutunduğumu hissederdim, ona sarılınca dünyayı kucaklamış gibi hissederdim kendimi.
***
Aradan geçen iki yılda o kadar çok alıştım ki varlığına, beni sevmediğini bile unuttum. Görmek istediğimi görüyordum gözlerinde. Gerçeklere kör bakıyordu gözlerim. Tatlı sözleriyle bir masal gibi uyutuyordu beni.
Sadece sevgili değildim Beyza'ya. Yeri geldiğinde dosttum; her sıkıntısını dinleyen, sorunlarını çözmek için elimden gelmeyeni dahi yapmaktan çekinmeyen bir dost. Yeri geldiğinde bir abi, bir baba şefkatiyle yaklaştım. Ailesiyle sorun yaşamaması için hiç dışarda buluşmadım onla. Okulda birlikte vakit geçirmekle yetiniyordum. Birlikte dışarı çıkmak, elele gezmek, sinemaya gitmek hep hayal olarak kalmıştı bende.
Öpmedim hiç onu. Kıyamadım dokunmaya. Ellerini bile tutarken incitmekten çekindim. Dokunarak değil, yüreğimle sevdim onu, gözlerimle sevdim.
Herkese ondan bahsediyordum. Ailemdeki herkes biliyordu. Okulumuz bitince evlenmek istiyordum ama Beyza, bunun için erken olduğunu söylüyordu. Bana göre çok geç kalınmıştı yüzük takmak için. Evlenince belki daha çok severdi beni. Belki sonuna kadar açardı yüreğini.
Ve gün geldi herşey bitti.. Beyza bitti.. Hayat bitti, güneş bir daha doğmamak üzere battı, hiç bahara ermeyecek bir hazan mevsimine erdim.
İlk kez bana gerçeği söyledi. "Sevmiyorum" dedi "SEVMİYORUM." Gözleri, ağzından çıkanları onaylarcasına yabancıydı. Ağzından çıkan her harf, tek tek beynime kazınmıştı. Gözlerimin içine bakarak söylediği sözleri unutamıyordum.
"Harun, sen gerçekten çok iyi birisin. Gerçek mutluluğu hak ediyorsun ama bunu sana ben veremem. Ben seni mutlu edemem. Denedim, çabaladım ama sevemedim seni. Arkadaş olarak, insan olarak çok sevdim ama yüreğime kabullenemedim. Seni daha fazla üzmeye hakkım yok."
Bana, sevdiğini söylediği zamanlarda hep gözlerini kaçırırken, şimdi gözlerimin derinliklerine kadar işliyordu gözleri. Oysaki ben o gözlerde aşkı bulacağım günü bekliyordum. Ben, bütün hayallerimi, geleceğimi Beyza'yla süslerken, Beyza bütün hayallerimi, geleceğimi, umutlarımı alıp gitmişti.
İzin verdim gitmesine. Mutlu olmasına izin verdim. Bende bulamadığı mutluluğu başka yerde aramasına izin verdim. Çünkü sevmek, onun mutlu olması için yeri geldiğinde kendi hayatından vazgeçmekti. Ben de vazgeçmiştim işte. Hayatımdan vazgeçmiştim. Beyza'dan vazgeçmiştim. Çaresizce vazgeçmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMRE BEDEL
SpiritualBEDEL SERİSİ 2 Biz, hayatımızla ilgili planlarımızı yaparken kaderimizin, bize hiç ummadığımız yollar çizdiğinden habersizdik. Nazlı ve Harun.. Yıllardır birbirilerinden nefret ederken, kaderlerinin birlikte yazıldığından habersizlerdi. Yaşadıkları...