Haydi bakalım doğum günüme bölüm yazarak girdim. Benden canlarıma hediye. Sizlerin de hediyesi oylarınız ve yorumlarınız olsun.
Kimdi bu yanımdaki adam? Benim, yıllardır tanıdığım Harun kimdi? Yoksa yeni mi tanımaya başlıyordum onu? Harun'a karşı sevgiyle atan yüreğim, yine onun tarafından paramparçaydı.
Bu sözler değildi duymak istediğim. Bunları söyleyen Harun olamazdı. Oysaki duymayı beklediğim sözler bambaşkaydı. "Özledim seni hatunum. Sensiz o ev bomboş. Seni özlüyorum. Son bulsun bu ayrılık."
Hayal kırıklığı içinde başımı omzundan kaldırıp yüzüne baktım. Gözlerime baksın istedim. Uzun zamandan sonra derinden baksın gözlerimin içine. Kaybolayım bakışlarında. Böyle gözlerini kaçırmasından nefret ediyordum.
"O herif bana baktı diye gelmemi istiyorsun öyle mi? Evli olduğumuz için, beni özlediğin için, yanında olmam gerektiği için değil. Sadece o herif için."
"Seni burda bırakamam. Yanımda olman gerek. Evinde olman gerek."
"Zamanında bırakmayacaktın. Madem geri götürmek istiyorsun, o halde sebebin bu olmamalıydı."
Daha fazla Harun'u dinlemek istemiyordum. Onu bu kadar özlerken, artık yanıma yaklaşmasını bile istemiyordum. Çocukları alıp eve giderken ikimizin de ağzından tek kelime çıkmamıştı. Bizi eve bırakırken Ravza'yı yukarı çıkarıp içeri girmeden tekrar gitmişti.
***
Dört gün geçmişti aradan. Harun'la aynı şehirde, fakat birbirimizle hiçbir şekilde muhatap olmadığımız dört gün. Lunaparktan döndükten sonra ne beni ne de çocukları hiç arayıp sormamıştı. Duyduğuma göre halasında kalıyordu ve gün içinde, İstanbul'da iş yaptıkları firmalarla çalışmalar yapıyordu.
Harun, genç yaşına rağmen iş alanında başarılıydı. İnsanlarla iletişimi iyiydi ve insanlara kendini sevdirmeyi başarıyordu. Bu durumu işinde kullanmayı da iyi biliyordu.
Çocukların, İstanbul'da son günüydü. Ertesi gün Harun'la birlikte eve döneceklerdi. Ailelelerimiz, benim de eve dönmem için ısrar ettiği halde ikna edememişlerdi beni. Harun bana sorununu anlatıp dönmem için gerekli bir mazeret bulmadığı takdirde dönmeyecektim.
Telefonun çalınma sesiyle Harun'un aradığını görünce açmadan Eyüp'ün eline verdim telefonu. Muhtemelen yarın gidecekleri için, bilgi vermek amaçlı aramıştı. Dört gündür ilk kez arıyordu. Eyüp, kısa bir konuşmanın ardından telefonu kapatıp bana uzatmıştı yeniden.
"Uçağımız yarın öğlen kalkıyormuş teyze. Öğleden önce gelip bizi alacakmış amcam. Sen neden gelmiyorsun teyze?"
"Ben bir süre daha burda kalacağım. Tatile geldim. Biraz kalayım burda."
"Biz de tatile geldik ama birkaç günde dönüyoruz. Sen çoktandır burdasın. Biz, seni çok özlüyoruz. Daha ne kadar kalacaksın?"
Eyüp'e laf yetiştirmek zordu. Neyseki çalan telefonun sesiyle ısrarından vazgeçmişti. Arayan Gülsüm anneydi. Eyüp'ten kaçarken Gülsüm anneye yakalanmıştım.
"Kızım, daha ne kadar sürecek bu böyle? Neyin inatlaşması bu?"
"İnat değil anne. Biraz ayrı kalmak ikimize de iyi gelecek."
"Sana iyi geliyor mu bilmiyorum ama Harun'a hiç iyi gelmiyor bu ayrılık. Çocuklar da seni istiyor. Evde o kadar insan var ama yine de teyzeyi arıyorlar. Hiç birini düşünmüyorsan karnındaki bebeğini düşün."
"Onlara faydalı olabilmem için, önce kendimi toparlamam lazım. Üstelik yabancı yerde değilim ben, ailemin yanındayım. Bebeğim için zararlı bir durum yok burda. Bir süre yalnız kalmak Harun'a da iyi gelir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMRE BEDEL
EspiritualBEDEL SERİSİ 2 Biz, hayatımızla ilgili planlarımızı yaparken kaderimizin, bize hiç ummadığımız yollar çizdiğinden habersizdik. Nazlı ve Harun.. Yıllardır birbirilerinden nefret ederken, kaderlerinin birlikte yazıldığından habersizlerdi. Yaşadıkları...