"Nazlı! Nazlı uyan. Nazlı, duymuyor musun beni?"
"Yine ne oldu? Ne olur biraz uyuyayım."
"Çocuk ölüyor! Açsana gözlerini!"
Harun'un sertçe dürtüp telaşla bağırmasıyla oflayarak gözlerim yarı açık halde yatakta doğruldum. Harun ne zaman abartmaktan vaz geçecekti acaba?
"Az önce emzirip yatağına yatırdım çocuğu. Gözüm uykuya dalmadı bile. Birkaç dakika içinde ne olabilir acaba?"
"Emzirirken ateşini fark etmedin mi? Çocuk ölüyor diyorum."
"Abartmaktan vazgeç artık. Çocuk böyle..." Derken elimi Yusuf'un alnına koymamla neye uğradığımı şaşırdım. Oğlum ateşler içinde yanıyordu. Bir anda dizlerimin bağı çözülmüştü sanki. Bacaklarım beni taşıyamaz hale gelmişti.
"Alo. Anne yetiş! Yusuf'un çok ateşi var! Ne abartması anne! Oğlum ölüyor diyorum."
"Nazlı kendine gel, çocukla ilgilen. Ne yapılır bu durumda? Nazlı!"
Harun'un sesiyle kendimi toparlarken elim hala oğlumun ateş gibi yanan alnındaydı.
Bebeğimin gözleri açıktı fakat tepkisizdi. Ağlamıyordu. Vücudu kasılıp kalmıştı. Havale geçiriyordu bebeğim.
Önce sakin olmalıydım. Oğlumun iyi olması için önce kendimi toparlamalıydım. Hemen bebeğimin üzerindeki örtüyü açıp kıyafetlerini çıkarmaya başladım. Harun, çalınan kapıya koşarken bebeğimi alıp banyoya koştum. Ilık suyun altına koyarken Gülsüm anne yetişip yardımcı olmuştu hemen.
"Bu çocuk nasıl bu hale geldi? Anlamadınız mı ateşi bu kadar yükselirken?"
"Ben.. ben fark etmedim. Nn..nasıl oldu bilmiyorum." Zoraki konuşurken tüm bedenim titriyordu.
"Harun, ambulansı ara. Hastaneye gidelim hemen. Acele et."
"Aradım, geliyor."
"Kızım düzgün tutsana çocuğu. Elinden kayıp düşecek. Ver bana. Toparla kendini."
Gülsüm anne, bebeğimi odaya götürürken ben hala şaşkın gibiydim. Normalde soğuk kanlı biriydim ama canımın parçası ellerimde can çekişirken nasıl sakin kalabilirdim.
"Nazlı, çocuk havale geçiriyor. Sen bunun okulunu okudun. Bir şeyler yap."
Ben okulda çocuklarla ilgili çok şey öğrenmiştim ama yüreğimin parçası can çekiştiğinde benim canımın daha çok yanacağını öğretmemişlerdi. Elim, ayağım tutmuyordu sanki. Kendimi çok güçsüz hissediyordum.
"Ya Allah." Diyerek kendimi toparlayıp bebeğimi Gülsüm annenin kucağından aldım. Elleri kasılmıştı bebeğimin. Narin parmaklarını incitmemeye çalışarak hareket ettirmeye çalıştım.
Dışardan gelen ambulans siren sesiyle derin bir nefes aldım. Hızla içeri giren ekip, yattığı yerden bebeğime ilk müdahaleyi yapmaya başlamıştı.
Bu manzaraya yüreğim dayanmıyordu. Oğlum, doktorun elinde cansız haldeyken ellerimle gözlerimi kapattım. Belimde hissettiğim dokunuşla Harun'un bana sarıldığını fark edince çaresiz başımı Harun'un omzuna yasladım. Elimden hiçbir şey gelmemesi çok acı vericiydi.
"Hasta havale geçiriyor. Burda daha fazla yapabileceğimiz bir şey yok. Hastaneye götürmemiz gerek."
Doktorlar, bebeğimi alıp ambulansa bindirirken bebeğimin yanında durmak istemiştim fakat izin vermemişlerdi. Kendi çocuğumun yanında bile kalamıyordum.
Harun'un arabasına binerken Ömer abi Harun'un kullanmasına izin vermeyip kendisi geçmişti direksiyona. Gerçekten de Harun, araba kullanacak durumda değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMRE BEDEL
SpiritualBEDEL SERİSİ 2 Biz, hayatımızla ilgili planlarımızı yaparken kaderimizin, bize hiç ummadığımız yollar çizdiğinden habersizdik. Nazlı ve Harun.. Yıllardır birbirilerinden nefret ederken, kaderlerinin birlikte yazıldığından habersizlerdi. Yaşadıkları...