"Oğlunuz çok hareketli. Gelişimi de gayet iyi." Sesiyle Harun'un fal taşı gibi açılmış gözleri, gözlerimi buldu.
Oğlum olacaktı benim. Bedenimde taşıdığım minicik can, bana şimdiye kadar hiç tatmadığım duygular yaşatıyordu. Kulaklarıma dolan kalp atışının sesi, dünyanın en güzel melodisiydi.
Bebeğimin sağlıklı olması önceliğimdi ama ilk bebeğimin kız olması isteği vardı hep içimde. Fakat şimdi, oğlumun kalp atışlarını duyunca anlıyordum ki ikisinin de hiç farkı yok. Zaten iki kızım vardı benim. İkinci oğlum dünyaya gelecekti.
Harun'un yüzünde sevinç beklerken bana boş boş bakması tuhaftı. Hiçbir ifade yoktu yüzünde. Ne sevinç ne heyecan... Sadece boş bakışlar.
Bir anda arkasını dönüp kendini odadan dışarı atmasıyla neye uğradığımı şaşırdım. Hızla çıkıp gitmişti. Hiçbir şey söylemeden. Hiç tepki vermeden.
Harun, sınırı aşmıştı artık. Bu kadarı fazlaydı. Hayatımızın en özel anlarından birini yaşarken tepkisi bu olmamalıydı. Bu anımı zehir etmeye hakkı yoktu. Sevincimi bile yaşayamıyordum onun yüzünden.
Yerimden kalkıp toparlandıktan sonra bebeğimin durumu hakkında doktorla konuşmaya başladım. Bebeğimin durumu, gelişimi, dikkat etmem gereken şeyler...
Harun'un da baba olarak dinlemesi gereken şeyler vardı fakat o, beni bu durumda yalnız bırakmayı tercih etmişti. Doktorla konuşurken aklım başka yerdeydi. Yanımda olmayan adamda.
Odadan çıktığımda etrafta görememiştim Harun'u. Aramayacaktım. Etrafta göremesem kendi imkanımla eve dönmeyi bilirdim. Etrafa bakınarak dışarı çıktığımda bankta oturmuş halde gördüm. Elindeki sigarayı görünce şaşkın halde bakakaldım.
Sigara içmeye başlamış olamazdı. Sinirlerim gittikçe gerilmeye başlamıştı. Yaptıklarına tahammül edemiyordum artık.
Hızla yanına yürüyüp elindeki sigarayı çekmemle afalladı bir anda. Sigarayı ayağımla ezdikten sonra hırsla arabaya doğru yürürken arkamdan geldiğini fark ediyordum. Arabaya yaklaşırken anahtarı çıkarıp kilidi açtığını görünce sinirle elinden çektim anahtarı.
"Ne yapıyorsun? Ver şunu." Deyişine aldırmadan arabanın kapısını açıp sürücü koltuğuna oturdum. Kapıyı kapatacakken Harun'un eli engel oldu kapatmama.
"Ne yapmaya çalışıyorsun? İn şurdan."
"Sen yan tarafa oturacaksın."
"Nazlı, beni delirtme. Kalk diyorum."
"Biraz da sen delir. Ya binersin ya da ben, tek başıma gidiyorum!"
"Kullanmayı bile bilmiyorsun."
Ne kadar ciddi olduğumu anlayınca söylenerek diğer tarafa binip sertçe kapıyı kapattı. Arabayı çalıştırıp yola çıkarken uzun süredir kullanmadığım için zorlanıyordum biraz. Bekarken abimin arabasını kullanırdım arada bir.
Harun'un ne yapmaya çalıştığını öğrenecektim. Beyza'yla ilgili bir durum olduğunu düşünsem de emin olmak istiyordum. Bunu, Harun'dan duymak istiyordum. Yalan söylemezdi bana, söyleyemezdi.
Eğer sorun Beyza ise bir daha görüşmemek üzere hayatından çıkacaktım. İhanet dışında başka bir sorunu varsa birlikte çözecektik. Bu belirsizlikle yaşayıp kendimi harap etmekten yorulmuştum artık.
"Daha araba kullanmayı bilmiyor, yaptığı hareketlere bak. İn aşağı, ben kullanayım." Diye söylenmesini umursamıyordum bile. Elimden geldiğince dikkatli kullanmaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMRE BEDEL
SpiritualBEDEL SERİSİ 2 Biz, hayatımızla ilgili planlarımızı yaparken kaderimizin, bize hiç ummadığımız yollar çizdiğinden habersizdik. Nazlı ve Harun.. Yıllardır birbirilerinden nefret ederken, kaderlerinin birlikte yazıldığından habersizlerdi. Yaşadıkları...