Yola çıkarken aklım hala o mesajdaydı. Bir anlık öfkeyle herşeyi yerle bir etmiştim. Yazdığım mesaj herşeyin sonu olacaktı.
Gün içinde birkaç kez Samet'le konuşup Nazlı'nın durumu hakkında bilgi almıştım. Durumunun daha iyi olduğunu öğrenince rahatlamıştım.
Aileme, İstanbul'a gideceğimi söyleyince şaşırmışlardı. Evden çıkacakken annemin seslenmesiyle yanına gittim.
"Hayırdır inşallah oğlum. Nerden çıktı İstanbul'a gitmek?"
"İşlerim var anne. Halledip döneceğim."
"Harun! Ne işin var orda? Bu moralle İstanbul'a gidişin pek hayra alamet değil."
"Biz Nazlı'yla yapamıyoruz. Bu işi bitirmeye gidiyorum anne. Sakın bir şey söyleme. Başıma musallat eden sensin. Bugün bitmesi gerekiyorsa bitecek."
Annemin birşey söylemesine fırsat vermeden üzgün halde bırakıp hırsla çıktım evden. Kızgındım anneme. Bu işe o sebep olmuştu ve cezasını ben çekiyordum.
İstanbul'a ulaştığımda vakit geç olduğu için ertesi gün gitmiştim Nazlı'nın evine. Kapıyı çaldıktan kısa süre sonra açılmış, karşımda Nazlı'yı görmüştüm. Ama bu gördüğüm Nazlı değildi sanki. Yüzü bembeyaz, gözleri şişmiş ve göz altı morarmıştı. Yüzünde çok yorgun bir hal vardı. Duruşu bile değişmişti. Ayakta duracak hali yoktu.
"Hoşgeldin." Diyerek zoraki bir gülümsemeyle içeri davet etmişti. İçeri girdiğimde annesi "Hoşgeldin oğlum" diyerek öylesine sıcak karşılamıştı ki "Hoşbulduk annem" diye karşılık verdim.
Nazlı yanımda fazla durmadığı için annesiyle sohbet ediyorduk. Durumunu annesinden öğrenmiştim. Evine gelen misafirlerin sözlerine sinirlenip kriz geçirdiğini söylüyordu ama bunda benim de payım olduğunu biliyordum.
Nazlı'ya karşı mahcuptum. Surat ifadesi, mesajımı gördüğünü belli ediyordu. Zaten görmemesi imkansızdı. Kahve yapıp ikram ederken yüzüme bile bakmamıştı. Gözüm eline takılınca afalladım bir anda. Alyansını bile çıkarmıştı parmağından. Daha benle konuşmadan bitirmişti herşeyi. Gerçi konuşsa ne fark edecekti ki. Yaptığım şeyin telafisi yoktu. Nazlı, bunu kaldıramayacak kadar gururlu bir kızdı.
"Kızım kalk hazırlan dışarı çıkın biraz. Hava alırsın." Diyen annesine itiraz etmişti hemen.
"Hiç halim yok anne."
"Kalk diyorsam kalk. İçerde daha beter olacaksın."
"İstemiyorum anne." Deyince annesi ısrar etmekten vazgeçmişti. Madem Nazlı benle konuşmayacak kadar, yüzüme bile bakmayacak kadar bitirmişti, artık burda durmamın anlamı yoktu. Birazdan Samet gelecekti ve onla konuşup gidecektim.
Nihayet çok geçmeden Samet gelmişti. Samet'le konuşurken durumu nasıl anlatacağımı düşünüyordum. Samet te bu işin bitmesini istiyordu ama Nazlı'yı kırdığımı bilse kendisi de kırılırdı bana. Samet Nazlı'yı çağırıp yanıma oturmasını söyleyince Nazlı araya mesafe koyarak oturmuştu yanıma.
"Siz ikiniz de benim kardeşimsiniz. Mutlu olmanızı belki en çok ben isterim. Ama çok acele ettik biz. Harun, kusura bakma kardeşim Nazlı kendini toparlamadan bu evliliğe onay vermemeliydik. Siz isteyince daha iyi olur diye düşündük ama daha kötüye gitti herşey. En iyisi ikiniz de yıpranmadan bu işi bitirmek. Ya da düğünü erteleyelim."
"Siz bilirsiniz." Diyecekken Nazlı atıldı lafa.
"Ne diyorsun abi?"
Nazlı'nın sesini duyunca şaşkın halde yüzüne baktım. Bir anlık bakışmamızın ardından başını eğdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMRE BEDEL
SpiritualeBEDEL SERİSİ 2 Biz, hayatımızla ilgili planlarımızı yaparken kaderimizin, bize hiç ummadığımız yollar çizdiğinden habersizdik. Nazlı ve Harun.. Yıllardır birbirilerinden nefret ederken, kaderlerinin birlikte yazıldığından habersizlerdi. Yaşadıkları...