Ağzım kapalıyken aklımdan onlarca şey geçiyordu. Ama en çok bebeğimi düşünüyordum. Bana ne zarar gelirse gelsin, bebeğime bir şey olmasın.
"Sakin ol hatunum. Bağırma benim."
Harun'un sesini duyunca derin bir nefes aldım. Bir nebze olsun rahatlamıştım ama karnımdaki kasılma devam ediyordu. Elimi karnıma koyup iki büklüm eğilirken acı içinde inledim.
"Ahh! Ne yaptığını sanıyorsun sen? Kafayı mı yedin?"
"Peşinden geliyordum. Sana dokunmamla çığlık attın. Bağırma diye öyle şey ettim ben. Hatunum! Ne oldu, neyin var?"
"Be... bebeğim... karnım! Ahh!"
Acı içinde inleyişimle Harun, belime sarılıp kaldırıma oturttu beni. Az önce benim bağırmamam için ağzımı kapatmıştı ama şimdi kendisi telaşla bağırıyordu.
"Nazlı, bebeğim! Kimse yok mu? Polis! Ambulans! Yardım edin!"
Harun telaş içinde çırpınırken, kendi acımı bırakıp onu sakinleştirmeye çalışıyordum. Acı çeken bendim ama bağıran oydu.
"Bağırma, sakin ol! Evi ara."
"Tamam! Ev... abim!"
Harun, titreyen elleriyle zorla aramaya çalışırken ağrım ara ara şiddetlenip azalıyordu. Harun telefonu kapattıktan kısa süre sonra Ömer abi ve Gülsüm anne arabayla yanımıza gelmişti.
"Nazlı! Ne oldu kızım, neyin var?"
"Bebeğime bir şey oldu anne." Diyebildim ağlamaklı sesimle.
"Kalk hastaneye gidelim hemen. Korkma kızım. Allah'ın izniyle hiçbir şey olmaz."
Hastaneye doğru yola çıkarken ağrım hafiflese de yüreğim acıyordu. Henüz bedenimde varlığını bile hissedemeyeceğim kadar az yer kaplayan bebeğim, yüreğimde kocaman bir yere sahip olmuş. Öylesine benimsemişim ki, şimdi yokluğunu hissetmek çok canımı yakıyordu.
Nihayet hastaneye ulaştığımızda acil müdahale odasına aldılar beni. Harun, doktora bilgi verdikten sonra dışarı çıkarmışlardı onu. Elimi sardığı elini çekeren gözleri dolu doluydu.
Doktor, bana sorular sorarken muayene ediyordu. Muayeneden sonra ultrason cihazıyla karnıma bakarken ekrandaki görüntüye dikkat kesildim.
"Allahım, bebeğimi bana bağışla. Onu benden alma. Gitme bebeğim. Anneni bırakma."
"Bebeğiniz burda işte. Hem de gayet sağlıklı. Korkacak bir şey yok." Diyen doktorun yüzüne bakarken söylediklerini idrak etmeye çalıştım. Yanlış duymuş olmalıydım. Fakat kafamı ekrana çevirdiğimde, doktorun gösterdiği yerdeki minicik canım karşımdaydı. Ordaydı işte. Bırakmamıştı bebeğim beni.
"Allah'ım sana şükürler olsun. Şükürler olsun Rabbim."
"Gerçekten iyi mi bebeğim? Bir sorun yok değil mi? Sağlığı nasıl?"
"Herşey yolunda görünüyor. Korktuğunuz için vücudunuz kasılmış sadece. Babamızı da çağıralım. Daha fazla merakta bırakmayalım."
Hemşire kapıyı açar açmaz Harun göründü kapıda. Onu ilk kez böyle endişeli görüyordum. Yanıma gelince hemen elime sarıldı.
"Özür dilerim. Herşey benim yüzümden oldu. Kendini çok üzme hatunum. Yine bebeğimiz olur. Veren de Allah, alan da. Yeterki sen iyi ol."
"Uzun süre bebek istemiyorum. Çok ağır gelir, kaldıramam." Deyişimle mahcup bir tavırla başını eğdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMRE BEDEL
SpiritualBEDEL SERİSİ 2 Biz, hayatımızla ilgili planlarımızı yaparken kaderimizin, bize hiç ummadığımız yollar çizdiğinden habersizdik. Nazlı ve Harun.. Yıllardır birbirilerinden nefret ederken, kaderlerinin birlikte yazıldığından habersizlerdi. Yaşadıkları...