YYK - sandal
Çoktan pencerenin dibinde olan mindere oturmuş kollarını dizlerinin üstüne koymuş gökyüzüne bakıyordu.
Onu bir süre daha izledikten sonra bana dönmesi ile yorganımı daha da yukarı çekip gözlerimi kapattım.Fark etmemiş olacak ki sesini çıkarmamıştı.
Saçlarımda hissettiğim eller ile gözlerimi daha da sıkı kapattım."Heayoung,dünya acımasızca değil mi ? Adaletsizce, Eşitsizlik var, hiçbir şey adil değil insanlar haketmediğini yaşıyor sürekli." sıkıca yumduğum göz kapaklarım dedikleriyle gevşerken uyuyor nuöarası yapmaya devam ettim.
Evet haklısın Jimin. hiçbir şey yerli yerinde değil.
Herkes yaşamaması gerektiğini yaşıyor."Heayoung sen bana güven veriyorsun seni daha bir iki gündür tanısamda ne bileyim sanki bir kaç yıldır tanıyormuşum gibiyim.Bugün sizin evinizde olmamın sebebi bir kadın, senin annen. Bizim şirkete gelip müdüre yakınlaşmaya çalışıyordu. Geçen gün çekmeceden şirketin para kasasının anahtarını almış,anahtarı arıyordum. Anahtarlıkta, anahtarın yanında başka bir de yanında çakısı vardı papatya desenli, müdüre ben hediye etmiştim fakat bulamadım."
Benim kollarıma çizik attığı canımı delicesine yaktığı her banyoya girişimde yaralarımın cayır cayır alevlenmesiyle çığırdığım buna sebep olanı, arkadaşına o hediye etmişti.
"Çok konuştum." dedikten sonra gülüp konuşmasının başından beri saçlarımı okşadığı elini çekti ve anladığım kadarıyla yatağın bir köşesinin yükselmesi ile yataktan kalkmıştı.
"Yarın görüşmek üzere Heayoung "
gözlerimden akan yaşlarla kapı kapanma sesini dinleyip kolumla yastığı ıslatan ıslaklığı sildim.
Kimsin sen Park Jimin ?...
Yüzüme güneş ışığı felan vurmadı saçmalamayın lütfen veya horoz sesiyle cıvıl cıvıl kuşlarla uyanmadım.
"Uyandın mı ? Evde pek yiyecek bir şey yok, kafeye gidelim giyin üstünü."
Kapının peevazından bana doğru baktığında yerimde doğrularak gözlerimi ovuşturdum ve üstümden yorganı sağ tarafa doğru itledim.
"Gerek yok, zaten kahvaltı yapmayı sevmem." yanımda bir kuruş param yoktu ona daha da borçlanmak istemiyordum, aslında işe de girsem çok daha iyi olurdu.
O ise bana tuhaf bir bakış attıktan sonra içeriyi süzdü."Pekala madem kahvaltı yapmaya değil senin üstüne bir kaç parça şey alalım."
Kafamı olumsuz anlamında yine salladığımda beyaz çarşafın üstünden yatakta kayıp bileğimdeki tokayla saçlarımı tepeden topuz yapmış kulaklarımın yanlarından bir tutam saç çıkarmıştım.
"Gerçekten gerek yok eve dönüp aldıktan sonra geri gelirim." tam yanından geçip lavaboya girecektim ki önümü kapattı."Ben giderim yakalanırsın sen birde, başımıza bela almayalım." Bunu bana geçen gece yakalan birisi mi söylüyordu be.
.
.
.