10,Bölüm

560 30 3
                                    

Gün boyu onu düşünmüş,geceleri onu  düşlemiştim. Tek bir an dahi terk etmemişti gülüşü zihnimi.Neydi bu peki? Okumadığım kitaplar da ki izlemediğim filimler de ki aşk mıydı? Neydi? Bir adı varmıydı? Kimdi?

Onu tanıdığım kadarıyla peşime düşecek ve yine beni bulacaktı. Yine o lanet yatağa girip beynimi patlatacaktım.

Ağır adımlarla okulun bahçesinde  ilerliyordum.Her zaman ki gibi gözler benim üstümdeydi. Ucube geçiyor hadi gözümüzü dikip ona bakalım! Ah artık bakışları umurum da değildi. Bana laf atacak kadar cesaretli olmadıkları için de rahattım. Birbirlerinin kulaklarına fısıldaşıyorlardı. Yani o sikik rüyadaki gibi bir şey olma ihtimali yoktu. Ben sert kızdım insanlar benden korkardı. Korkmasalar bile çekinirlerdi.

Rüya...Umut...

Bir dakika bana sinirli sinirli gelen Umut muydu? Hasiktir vallaha Umut. Görmemiş gibi yap, devam et. Yürü! Yürü! 

Ona bakmadan karşıya doğru yürüyordum. Amacım hızlıca yanından geçmekti. Tabi ki böyle bir şey olmadı. Kolumdan tutup beni durdurdu.

'Ne?' dedim sinirle kolumu sıktı. Dişlerinin arasından.

'Ne mi?' dedi

'Evet ne?' derin bir nefes aldı.

'Neden gittin?' dedi sakince. Çenemi kapatmam gerektiğini biliyordum. Onca insanın için de bağırmam gerektiğini biliyordum. Sonuçlarını biliyordum ama yine de o lanet çenemi açtım.

'Sen kimsin? Ben senin neyinim?' diye bağırdığımda bahçedeki herkes bize dönmüştü,fısıldaşmalar başlamıştı. Tahmin ettiğim gibi.

'Senin yatağın da ne işim var:' dedim sessizce. Kolumu bıraktı verecek bir cevabı yoktu.Ne diyebilirdi ki SENİ SEVİYORUM MU? Ahahahaha hayal gücüme hayranım!

Gitmek için adım attığımda belime sarıldı ve dudaklarıma yapıştı.Neye uğradığımı şaşırmıştım. Bahçeden bir 'Ooo' çıkmıştı.Lanet olsun.Lanet olsun.Lanet olsun!

Alt dudağımı,dudaklarının arasına aldığı zaman ona karşılık verdim.Artık geri dönüşüm yoktu. Olan olmuştu değil mi? Sıcak dudaklarının tadını çıkarmalıydım. 

Ellerimi göğüsü'nün üstüne koydum.Geri çekildiğin de nefes nefese kalmıştım.Anlını anlıma dayadı.

'Bu...ne...demek?' 

'Artık elimi tutacaksın demek.'

***

Evet resmen boku yedim. Okulun önünde onunla öpüşmüştüm. Dedikodum başlamıştı şimdiye kadar bütün okulun haberi olmuştur. Yarın çeneleri açılacak ah...Şu anda bunu düşünmek istemiyorum. O elimi tutarken düşünemem. Evet evet  elimi tutuyordu.

Yine o koca  Range Rover la gelmişti. Kapımı açtı bindiğim zaman da kemerimi taktı. İstemsizce gülümsemiştim.

'Buna alışma.' kapımı kapatıp sürücü koltuğuna geçti. Arabayı çalıştırdığına kollarımı göğüsüm de kavuşturmuş dışarıyı izliyordum.

'Sevgilim.' dedi. İçimde uçuşan kelebekleri öldürüp,

'Bana sevgilim deme.' dedim sinirle.

'Ne diyeyim bebeğim.' dedi sırıtırken. Gözlerimi devirmekle yetindim. Kendimi iyice koltuğa gömdüm.

'Seni tanımıyorum nasıl sevgilim oluyorsun?' dedim o piç gülüşünü yaptı.

'Ben seni tanıyorum.' tek kaşımı kaldırdım.

'Öyle mi?' Bana bir bakış attıktan sonra yolla geri döndü.

'Mesela sinirlendiğin zaman ağzından çıkanları kontrol edemiyorsun. Sigara içiyorsun. Metalci olmana rağmen yeşil rengini seviyorsun...'

'Sen-sen onu nereden biliyorsun?' gülmeye başladı.

'Her gördüğün ağaca yeşil diye bağırıyorsun Mina. Bunu görmemek için aptal olmak gerekir.'

'Bağırmıyorum.' dedim sessizce.

'Duyabileceğim düzeyde sesli.'

'Ben seni tanımıyorum.' dedim koltuğa biraz daha gömülürken, tabi ki kemerim buna engel oluyordu.

'Tanımaya çalışmıyorsun ki.' biraz düşündükten sonra.

'Kaç yaşındasın?'

'17.' yani benden bir yaş büyüktü.

'Yani ehliyetin yok.' güldü.

'Yok.'

'Ya polis çevirse ne yapacaksın?' bir kahkaha attı.

'Beraber kaçacağız bebeğim.' gülerken kafamı iki yana salladım.

'Okuyor  musun?'

'Maalesef.'

'Baban...'

'Serkan bey.' diye düzeltti.

'Serkan bey ne iş yapıyor? Geçen geldiğim de evdeydi.

'İkisi de öğretmen 2 de dersleri bitiyor yani sürekli dibimdeler.' dedi düz bir sesle. Biraz daha düşündüm.

'Neden sevgilin olmamı istiyorsun?' bu soruyu beklemiyormuş gibi afallamış bir şekilde bana baktı. Yola döndüğün de

'Bu sorunun beni tanımana yardımcı olacağını sanmıyorum.' dedi

'Yani bir cevabın yok.' bir süre konuşmadı.

'Bir cevabım var ama zamanı geldiği zaman sana söyleyeceğim.' arabayı durdurduğun da eve geldiğimizi anladım. Onun cennetinden ayrılıp bu cehenneme...siktir nasıl bir cümle kurdum ben. Torpido gözünden bir telefon çıkartıp bana uzattı.

'Bu ne?'

'Neye benziyor?'

'Bunu alamam.'

'Senin için değil zaten.' tek kaşımı kaldırdım. 'Bu benim için, istediğim zaman sana ulaşabilmem için.' ona boş gözlerle baktım.

'Al şunu Mina.' elime alıp hemen çantama attım. Kemerimi açtım. Kapıyı da açmak üzereyken beni durdurdu.

'Bir şey unutmadın mı?' dedi ona döndüm.

'Sanmıyorum' gülümsedi.Kemerini açtı.İki elinde oturduğum koltuğa yerleştirdi.Dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdı.Aramız da bir nefes mesafe vardı.

'Öpücük vermeyi unuttun.' siktir yine mi beni öpecek? Belki de izin vermemeliyim...Kalp atışlarım hızlanmıştı.Midemden yukarı bir sıcaklık yükseliyordu. Mesafeyi açmadan dudaklarını yukarı doğru çıkardı.Elmacık kemiğimi öptü.

'Şimdi gidebilirsin.' tenime üfleyerek konuştuktan sonra geri çekildi. Hemen aramadan indim. Nefes almayı unutmuştum...ahh Umut...

Hızlı adımlarla eve doğru ilerledim kapıya ulaşınca arkama baktım. Daha gitmemişti.Ona el salladığım da gitti.

Eve girdiğim de o huysuz karı sinirle bana bakıyordu.

'Ne?' dedim.

'Kim o çocuk?'

'Hangi çocuk?' dedim anlamazlıktan gelerek.

'Dün seni sırtında götüren çocuk,kıyafetlerine parfümünü bulaştıran çocuk.' diye kükredi.

'Sana ne?' hızla odama girip kapıyı sertçe kapattım.Gözlerimi tavana diktim.Neden mutlu olmama izin vermiyorsun.Lanet karı kapımı yumruklamaya başladı.

'Koskoca iki yıl Mina.Beni nasıl annen olarak görmezsin?' bir hışımla kapıyı açıp avazım çıktığı kadar bağırdım. Lanet iki yıldır soramadığım soruyu sordum.

'KOSKOCA DOKUZ YIL NEREDEYDİN?'

Bir Umut OlmalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin