Umut sırtı dönük bir şekil de uyuyordu.Bu sayede sırtında ki derin yaraları açıkça görebiliyordum. Bodrum kata indiğimiz gün geldi aklıma. Bu yaraların üstünden geçerken benim canım acımıştı.
'Eğer yetimhane de büyürsen böyle izlerin oluyor.' demişti. Yetimhane de çocuklara bunları mı yapıyorlar? Yoka çocuklar mı birbirine bunları yapıyor? Kötü bir çocukluk geçirdiğimi düşünürdüm hep. Ama daha kötüleri de varmış. Fiziksel acıya maruz kalanlarda varmış. Ruhsal acılarından bahis dahi edemiyorum.
Bel boşluğun da ki yarasının üstünde parmaklarımı dolaştırdım. Pürüzlüydü. Kötü gözükmüyorlardı. Aksine Umut u daha çekici kılıyorlardı.
'Mmm.' diye bir ses çıkardı. Kıkırdamamı bastıramadım. Parmaklarımı tekrar dolaştırdığım da yine aynı sesi çıkardı. Yavru kedi gibiydi. Bu sefer parmaklarım yerine dudaklarımı kullandım. Yukarı çıkarken inledi. Resmen İNLEDİ. Hemen geri çekildim. Kocaman kahkaha attı. Manyak herif. Bana döndüğün de o piç gülüşlerinden birini yapıyordu. Dudaklarıma yumuşak bir buse bıraktı.
'Günaydın bebeğim.'
'Günaydın...Seninle uyanmak güzelmiş.' ilk defa uyandığım da yanımdaydı. Bu...mutluluk verici.
'Artık hep böyle.Alışsan iyi olu.' Beni kollarının arasına çekti. Saçlarıma öpücük kondurup, sıkıca sarmaladı bedenimi. Gerçek sevgililer gibi davranıyorduk artık. Tamam gerçekten sevgiliydik ama öyle davranmıyorduk. Şimdi ise yanında rahatça çocuklaşa biliyordum. Bana sevgi sözcükleri sarf ediyordu. Onu sevdiğimi kabullenmiştim. Kafamı çıplak göğüsüne yasladım. Harika bir duyguydu. 'Sana bir şey sorabilir miyim?'
'Tabi ki güzelim.' Aslında sorup sormamak arasın da kalmıştım. Şu an mutluyduk ve canını sıkmak istemiyordum. Ah...
'Dinliyorum.' dedi ısrarcı bir şekilde.
'Şey...'
'Ney!'
'Sırtında ki iz...'
'Evet.' dedi sabırsızca.
'Nasıl olduğunu bana anlatmak ister misin?' Lütfen ters bir cevap verme. Lütfen ters bir cevap verme. Lütfen ters bir cevap verme.
'Aaa... 12 yaşıma geldiğim zaman beni başka koğuşa aldılar. Orada benden büyüklerde vardı. Yeni olduğum için hep ezilirdim. Dayak yerdim.' daha sıkı sarıldım oda aynı şekilde karşılık verdi. 'Çocuklardan biri kolyemi gördü.Benden almak istediler...Annemin tek hatırasını onlara vermezdim...' Kendini sıkmaya başladığında sinirlendiğini anladım. Kolunu okşadım. Bi nebze olsun sakinleşmişiti.
'Beni yere yatırdılar. Çakıyla vücuduma o izleri bıraktılar. Kaç dikiş atıldığını ben bile bilmiyorum.' histerik bir kahkaha attı.
'Özür dilerim.' dedim mahcup bir şekilde. Birden sertleşti.
'Neden?'
'Sana bunları hatırlattığım için.'
'Unuttura bilirsin.' Her şey çok hızlı gelişmişti.Gözümü açıp kapadığım da Umut un altındaydım.
'U-Umut.'
'Hmm.' bana arzu dolu bakışlar atıyordu. Hasiktir. Saçlarıma geriye doğru attı. Eğilip boynumu öpmeye başladı. Ufak bir inilti çıkardım. Gülümsediğini hissede biliyordum. Elini tişörtmün altına soktu. Tenimi okşuyordu.
'O kadar güzelsin ki. Ah bebeğim bunu itiraf etmek zorundayım. Seni se...' kapı sert bir şekilde çalınmaya başladı.
'Oda servisi!' dünkü fahişe nin sesiydi bu. Kaltak romantik anımı bozmuştu. Tam da bana bir şey söylüyordu. Umut bir küfür mırıldanıp üstümden kalktı.
'Ben açarım.' dedim yataktan inerken.
'Böyle mi?' üstüme baktım. Umut un mavi tişörtü vardı.
'Böyle.'kapıyı açtım. 'Evet.' sürtük karı elin de bir tepsiyle karşımda duruyordu. Beni baştan aşağı süzdü.
'Yiyecek getirdim.' dedi alaycı bir tonda.
'Biz istemedik.'
'Öyle mi?' içeri bakma çalıştı.'Umut bey yok mu?'
'Yok. Başka bir şey var mı?'
'Yok ama...' kapıyı hızla çarptım.Aptal sürtük.Arkamı döndüğüm de Umut kaşlarını kaldırmış gülmemeye çalışıyordu.
'Cidden kıskançsın.'
'Değilim!'. Kafasını iki yana sallayıp yatağa oturdu. Bende kucağına oturdum. Kaşlarını kaldırdı, birden yapınca şaşırmıştı. Bende şaşırmıştım. Ne zaman bu kadar rahat oldum?
'Sen bir şey söylüyordun.' kalçamı sıktı. Utanmıştım. Piç bilerek yapıyordu.
'Hmm şu an hatırlayamadım.'
***
Sahil de yavaş adımlarla yürüyorduk. Rüzgarın yüzümüzü yalamasına izin vermiştik. İlk günümüzü Umut un ısrarı üzerine odamız da geçirmiştik. Ve bilin bakalım yiyeceklerimiz hangi sürtük getiriyordu. Resepsiyon da çalışıyorsun lan. Sen niye getiriyorsun! Tamam sakinim. Etrafa bakınmaya başladım. Çok fazla kişi yoktu. Kaçamak yapmaya gelen bizim gibi gençler vardı ama çoğunluğu yaşlı çiftler oluşturuyordu.
'Sevgilim.' dedi Umut muzipçe. Kıkırdadım.
'Efendim sevgilim.' Ben ne dedim biraz önce? Umut hayretle bana baktı.
'Ne!'
'Hiç. Sadece sen duymaya alışık olmadığım şeyler.'
'Tamam bir daha söylemem.' beni kolunun altına alıp sıkıca sarmaladı.
'Nasıl rahat ediyorsan öyle seslen bebeğim.' ona biraz daha sokuldum. Ben-ben bu herifi seviyorum.
Sahilin sonunda ki salaş bir balıkçıya gelmiştik. Gerçekten hoş bir mekandı. Tahta masalar dışın da hiç bir şey yoktu.Arka fonda ise ortama uygun olarak Sıla çalıyordu. Denize bakan en köşede ki masa ya geçtik.
'Balık seviyor sundur umarım.'
'Severim.' Elimi tutup şefkatle okşadı.Bu hallerini seviyordum tabi onu da. Her neyse.
'Ooo Umut hoş geldin.'Derin mavi gözleri ve beyaz sakalları olan bir adamdı.
'Hoş bulduk Ufuk abi.' sertçe tokalaştılar.
'Küçük hanım kim?' elimi uzattım. Gülümseyip tuttu.
'Mina.' dedim. 'Kız arkadaşım.'
'Vay anası. Ben yalnız öleceğim sanırım.' küçük çaplı bir gülüşme oldu. Adam babacan bir tavırla elni Umut un omuzuna koydu
.'Ben balıkları getireyim.' Ufuk abi yanımızdan uzaklaştığı zaman Umut tekrar elimi tuttu. Bir süre anlamlı anlamlı baktı. Ne kadar da tatlısın sen öyle. Bu gün az daha sevişeceğimiz aklıma gelince kızardım. Gerçekten bakiriyetimi ona mı verecektim? Doğru kişi o muydu? Biliyorum. Hiç bir şeyden emin olamıyordum.Ama... onu seviyorum. Evet artık kendime de itiraf edebiliyorum. Onu seviyorum. Beni düşüncelerimden ayıran şey önümüze konulan balıklardı. Ve rakı.
![](https://img.wattpad.com/cover/14208189-288-k218168.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Umut Olmalı
Romanceİntihar 'a meyilli iki gencin şans eseri ortaya çıkan aşkı neleri doğurabilir?