Öğle arasıydı. Aklım hala sabahki olanlardaydı. Babamın burda ne işi vardı? Neden bu okuldaydı?
"Çubuğu değil önündekileri yemen gerekiyor."
Lisa'ya baktığımda yüzünde hiçbir ifade yoktu. Dakikalardır ısırdığım çubuğu çekerek bir şeyler yemeye başladım. Haberde duyduğum babamın ismiyle kafamı kaldırarak televizyona baktım. Okulun tapusunu aldığı ile ilgili habere çıkmıştı.
Lisa da ağzı açık bir şekilde haberi dinliyordu.
"Woah... Gerçekten çok zengin biri olmalı."
Lisa'ya bakarak iç çektim. Zengindi ama kalpten ve duygulardan yoksun biriydi.
"Herkes oğlu için bu okulun tapusunu almış diyorlar.. Okul oyuncak mı? Şu saçmalığa bak."
Gülümseyerek onayladım.
"Bencede öyle. Neden oğlu için bunları yapıyor ki."
Yemeği bitirdiğimizde geriye yaslanarak Lisa'ya baktım.
"Lisa."
"Huh?"
"Çıkışta ramen yiyelim."
"Bu kadar yemekten sonra yiyebilecek misin cidden?"
Karnımı ovuşturarak etrafa bakındım.
"Tabiki de. Ne sandın?"
*.*.*.*
Söylediğim gibi ramen yemeye gitmiştik. Ben çoktan bitirmiştim ama o daha yarısındaydı.
"Eğer bitiremezsen ben yerim."
Kaşlarını çatarak bana döndü.
"Ben senin kadar hızlı yiyemiyorum. Bu yüzden beklemek zorundasın."
Kendi ramen tabağımı çöpe bırakarak tekrar Lisa'nın yanına oturdum. Gerçekten yavaş yiyordu. İnsanı deli edercesine ... bilerek yapıyordu sanki.
"Ağzını biraz daha açarak yemeye çalış."
"Nasıl?"
Ona gösterdiğimde anladığını söyleyerek ramenini karıştırdı. Daha fazla dolayarak ağzına almıştı ama üzerine damlatmıştı.
"Ahhh çocuk gibisin."
Peçete alarak fiyatını ödedim. Lisayı kendime çevirerek yakasına damlayan sosu silmeye çalıştım. Güzel bir boynu vardı. Bembeyaz ve kusursuzdu. Parlıyor gibiydi.
Gözlerimi kaçırarak annesine söylediğim sözleri hatırladım. O benim sadece arkadaşımdı. Çocukken varlığından bile haberim olmayan çocukluk arkadaşımdı.
Sildikten sonra boğazımı temizleyerek önüme döndüm. Böyle yapmamam gerekiyordu. Çünkü bu saçmaydı. Onun ve benim iyiliğim için bu en iyisiydi.
Ramenini bitirmesine şükrederek marketten çıktık. Artık kasiyer bile bize farklı bir gözle bakıyordu. Dışarıdan sevgili gibi görünüyorduk sanırım. Soğuktan titreyen Lisa'ya bakarak iç çektim.
"Şu kaşkolunu bir kere olsun doğru bağla!"
Durdu ve mahcup bir şekilde yüzüme baktı.
"Bana bağırma."
Yine çok masum görünüyordu gözüme. Kaşkolunu çözerek montunun fermuarını sonuna kadar gelecek şekilde yukarı doğru çektim. Kaşkolu boynuna sarana kadar gözlerini üzerimden bir an olsun ayırmamıştı.
Geri çekilerek saçlarını okşadım.
"Özür dilerim.. Hadi gidelim."
Eve gidene kadar farklı farklı şeylerden bahsetmişti. Okuldan , arkadaşlarından... Konu ailesine geldiğinde duraklamıştı.
"Anlatmak zorunda gibi hissetme kendini. İstemiyorsan anlatmayabilirsin."
Bir süre oluşan sessizlikten sonra konuşmaya başladı.
"Babamı iş kazası sonucu kaybettik. On yaşlarındaydım. O zamandan beri annemle yaşıyorum. Zor olmalı onun için. Bana hem baba hem de anne gibi davranıp korumaya çalışıyor."
Evin önüne geldiğimizde durdum ve Lisa'ya döndüm.
"Yine de seni seven ve yanında olan annen var.. Şanslısın."
Gülümsedi ve saçlarımı okşadı. Bunu hep ben yapardım. Bu yüzden garibime gitmişti. Evine doğru giderken arkasından seslendim.
"Yarın beni bekle beraber gidelim."
"Peki."
"Görüşürüz." El sallayarak ordan ayrıldım. Kendi evimin önüne geldiğimde anahtarı kapıya sokmak için çantamdan çıkardım. Kapının anahtarına tam sokacakken kapı açılmıştı.
Ağır adımlarla içeri girdiğimde odamın lambasının yandığını fark ettim. Odama doğru ilerlediğimde içeriden takırtılar geliyordu. Kapıyı iterek kim olduğuna baktığımda babamla karşılaşmayı beklemiyordum. Kitaplığın önündeydi ve elinde kitaplardan biri vardı.
"Ne işin var burda?"
Kitabı yerine koyarak bana doğru döndü.
"Seni kiracı sanıyorlar. Nasıl olurda hatırlatmalar seni? Bu sence de ilginç değil mi?"
"Neden geldin bilmiyorum. Umrumda da değil. Şimdi gider misin?"
"Gideceğim. Hatta gidiyorum."
Gülerek kapıya doğru ilerlerken tekrar konuştum.
"Sadece bu evden değil. Bu ülkeden git. Amerikaya geri dön."
"Bu.. Sanıyorum ki beni ilgilendirir."
Bana döndü ve tepkisiz bir bakış sundu. Bu bakışlarından nefret ediyordum.
"Okulun tapusunu almanın amacı neydi? Valiliğe bırakılan bir tapu bu sonuçta. İsteyerek vermedikleri kesin öyle değil mi?"
"Bu hayatta paranın işlemediği yer yok Jungkook. Bu arada şu kız? Lisa mıydı adı?"
Ellerimi yumruk yaparak dişlerimi sıktım. Konuşmadan beklemeye devam ettim.
"AeRa ile evlenmekten vazgeçmeni anlarım. Ama umarım benim oğlum gönlünü böyle bir kıza kaptırmıyordur."
Her zamanki gibi itici gülümsemesiyle yüzüme deler gibi baktı. Odadan çıktığında dış kapının sesini duymamla yatağa oturdum ve ellerimle yüzümü kapadım.
Ondan nefret ediyordum.
Fazlasıyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PLATONİK :LisKook:
FanfictionPlatonik olmak değil seninle olmak istiyorum. Aslında bakarsan ben seni istiyorum.. ⇀16.12.2017 23.01.2018↼