Neden böyle hissediyordum? Ellerim ceplerimde başımı eğmiş bir şekilde ilerliyordum.
"Biraz gezelim mi?"
Bir şey dememe izin vermeden elimden tutarak ilerlemişti. En azından cevap vermemi beklemeliydi!
Her ne kadar yanımda Jungkook olsa da gezdiğimiz yer güzeldi. Etrafta ellerinde pamuk şekerleriyle gezen çocuklar ve aileleri vardı. Daha önce buraya geldiğimi hatırlamıyordum.
"Bugün benim için çok anlamlı bir gün olacak."
"Neden ki?"
Cevap vermedi ve sadece gülümsedi. Köprünün olduğu yere doğru ilerledik. Hava soğuk olsa da köprünün altından akan su insanın içini ısıtıyordu.
Ona doğru bakamıyordum. Ama o bana bakabilmek için elinden geleni yapıyordu. Kızardığına emin olduğum yanaklarım ve titreyen ellerim kendini fazlasıyla belli ediyordu.
"Senden hoşlandığımı söylesem ne yapardın?"
Neden birden böyle konuşmaya başlamıştı ki..
"Ne?"
"Duyduğuna eminim Lisa."
Cevap vermedim ve aşağıda akan suyu izlemeye devam ettim. Jungkook'la göz göze gelmekten korkuyordum.
"Neden? Hoşlanamaz mıyım?"
"Hayır! Yani Jungkook..."
"Sorun yok. Ben artık bu hislerin ne olduğunu biliyorum. Yani çoktan cevabı buldum."
Söyledikleri aklımı karıştırırken birden yüzüme eğilmesiyle yutkundum.
"Oh! Birileri kızarmış gibi?"
Ellerimle yanaklarımı kapattım.
"Hiçte bile!"
Gülerek beni kendine yaklaştırdı.
"Suyu değil beni izle Lisa."
Ellerimi indirerek kendi ellerini yanaklarıma yerleştirdi.
"Ben sanırım senden çok etkileniyorum Lisa."
Dudaklarıma doğru eğildiğinde hiçbir şey yapmadan bekliyordum. Kar üzerimize yağarken Jungkook'un sıcak dudaklarını hissediyordum. Köprünün lambaları birer birer açılmıştı. Saat çoktan 00.00 olmuştu sanırım.
Geri çekildiğinde tek yaptığım hızlı hızlı nefes almaktı.
"Ya.. Sakin ol. Sadece küçük bir öpücüktü."
Gözlerimi hızlı hızlı kırpıyor ve Jungkook'a bakıyordum. Endişelenmiş gibiydi.
Dudaklarımı kapatarak kaşlarımı çattım.
"Ama ben.. platonik.."
"Ne?"
Geri çekildim ve Jungkook'un yüzüne baktım.
"Bir daha haber vermeden böyle bir şey yapma!"
"Yani bir kez daha yapabilirim?"
"Hayır yani hiç yapma demiyorum yapabilirsin.."
Güldü ve ilerledi.
"Nereye? Beni de bekle!"
Arkasından ilerleyerek yanan ışıkları inceliyordum. Fazlasıyla güzellerdi. Rengarenk çiçeklerle etrafı süslemişlerdi. Herkes çiçekli taçlardan takmıştı.
Birine çarpmamla durdum. Etrafı incelerken önüme bakmayarak Jungkook'a çarpmıştım.
"Bana da öyle bak."
"Ne?"
"Seni öptükten sonra bana böyle bakmamıştın! Benim dudaklarım daha mükemmel oysa ki."
Bağırdığı için bize bakıyorlardı. Satıcılar gülümseyerek bizi inceliyorlardı.
Utanmıştım...
Kafamda hissettiğim şeyle başımı kaldırdım. Ellerimle ne olduğunu anlamak için tam dokunacakken Jungkook elimi tuttu ve telefonunu çıkardı.
"Kıpırdama."
Yanıma geçti ve başını bana yasladı. Başımda hissettiğim şey çiçekli taçtı. Telefonun kamerasından anlamıştım. Düzeltmeme izin vermeden birden çektiği için berbat çıkmıştım.
Kolundan tutarak bana bakmasını sağladım.
"Onu sil bir kez daha çekinelim."
"Yooo gayet güzel çıktık."
Elimden tutarak çekiştirdi. Heyecandan yerinde duramayan çocuklar gibiydi. Onu böyle görmek beni mutlu etmişti.
Gün boyunca gülümsemiş ve benimle uğraşıp durmuştu. Oldukça yorulmuştum. Eve doğru gidiyorduk. Saat oldukça geç olmuştu.
Ama bir sorun var gibiydi..Annemi unutmuştum!
Ne diyecektim? Nasıl bir bahane bulacaktım. Ne yapacaktım??
"Lisa. Bir sorun mu var?"
Telefona baktığımda hiç bir aramanın olmadığını fark ettim. Normalde eve geç kaldığımda endişelenir , ya mesaj atar ya da aradı.
"Annem.. hiç aramamış."
"Uyumuştur belki."
"Olabilir..."
Yine de bir gariplik seziyordum.
Bir sorun var gibiydi. Onu görmek daha da zorlaşmıştı.Bu konuda içim huzursuzdu.
Bir şeyler olduğu kesindi.Hiç sıkılmadan okumuşsunuzdur umarım.
Mutlu yıllar! 🎄🎆🎇
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PLATONİK :LisKook:
FanfictionPlatonik olmak değil seninle olmak istiyorum. Aslında bakarsan ben seni istiyorum.. ⇀16.12.2017 23.01.2018↼