İki gündür okula gelmiyordu. Kendimi kötü hissediyordum. Ona böyle bir şeyi birden söylememeliydim. Masamın üzerindeki çantama bakarak iç çektim. Yok olmuştu birden. Yine şansımı denemek için telefonla aradım. Ama açmamıştı.
Ayağa kalkarak çantasını aldım. Aşağı inerek montumu aldım.
"Anne ben birazdan geleceğim."
"Bu saatte nereye gidiyorsun?"
"Birine vermem gereken bir şey var."
Daha fazla konuşmayarak ayakkabılarımı giydim ve dışarı çıktım. Çantasını bırakmak için kapısının önüne yaklaştım. Evde olmadığını bilsem de tekrar kapıya vurdum.
"Jungkook... Özür dilerim. Böyle bir şeyi sana birden söylememeliydim."
Kapıya dokunarak dudaklarımı birbirine bastırdım. Nereye gittiğini bilmiyordum. Hava çok soğuktu. Ağır hareketlerle arkamı döndüm. Jungkook tam karşımdaydı. Dudağının kenarı yara olmuştu. Ve ayakta duracak hali yok gibiydi.
"J.. Jungkook bu halin ne??"
"Uzun zaman önce yapmak istediğim şeyi yaptım. Ona ihanet ettim. Artık üzülmeyeceksin , her zamanki gibi gülümseyeceksin değil mi?"
Gözlerime bakmıyordu. Elimdeki çantasını zor da olsa alarak kapıyı açtı. İçeri girip kapıyı kapattığında içimde kötü bir his oluşmuştu.
Çalan telefonumla gözlerimi kapıdan ayırdım. Annem arıyordu.
"Efendim anne."
"Lisa! Nerdesin!? Çabuk eve gel! Acele et!"
"Tamam.."
Telefonu kapatarak eve doğru koştum
kapıyı tam açacakken kendiliğinden açılmıştı. Kafamı kaldırdığımda annem gülerek bana bakıyordu. Onu böyle gülerken görmeyeli çok olmuştu. Konuşmama izin vermeden kollarını boynuma sardı."Yıllardır bunun için uğraşıyordum!"
Ağlayarak beni daha da sararken anlamaya çalışıyordum.
"Ne?"
Kollarımdan tutarak beni içeri çekti. Çok mutluydu. Kapıyı kapatarak hızla içeri geçti.
"Anne ne olduğunu anlatır mısın artık!"
Televizyonu açarak haber kanalına girdi. Jeon Hyuk vardı.
'Jeon Hyuk'un karısının ölümünden sorumlu tutulan ....'nın suçsuz olduğu verilen ifadeye göre doğrulandı. Soruşturmanın tekrar başlamasıyla Jeon Hyuk'un öldürdüğü ortaya çıktı. Daha önce de sebep olduğu cinayetler sebebiyle müebbet hapis cezası uygun görüldü. Tapusunu aldığı okul da valiye devredildi.'
Yutkunarak anneme döndüm.
"Bu nasıl oldu?.."
"Biri ifade vermiş. Yoksa... Bu kişi Jungkook olabilir mi?"
Gözlerim dolarken hızla dışarı çıktım.
"Lisa! Nereye?"
Kapısının önüne geçerek kapıya vurdum. Ailesi olarak gördüğü tek kişi babasıydı. Bu yaşanılanlar onu yıkmış olmalıydı. Yanında olmalıydım.
"Jungkook! Lütfen aç kapıyı!"
Son kez vurarak geri çekildim.
"Özür dilerim.. Bunu sana yaşattığım için."
🥀🥀🥀
Sabah olur olmaz kıyafetlerimi giyindim ve çantamı alarak kapıyı açtım.
"Lisa? Daha erken değil mi?"
Annemi duymazdan gelerek okula doğru koştum. Işıklara geldiğimde tam yola fırlayacakken biri kolumdan tuttu. Bu Jungkook'tu.
"Yeşil ışık yanıyor."
Kolumu bırakarak geri çekildi. Gözlerime bakmıyordu. Kollarımı açarak boynuna sarıldım ama o hiçbir tepki göstermiyordu. Geri çekilerek dudağına baktım.
"Dudağına noldu? İyi misin?"
Ellerimi iterek tekrar geri çekildi. Kırmızı ışığın yanmasıyla karşıya geçti. Bende arkasından ağır adımlarla ilerledim.
Okula girdiğimizde herkes Jungkook'a iğrenç gözlerle bakıyordu. Sınıfa gidene kadar gözler ondaydı.
'Hala bu okula gelmesi sinir bozucu.'
'Onunla aynı okulda olmak istemiyorum.'
'Şahitlik yapan Jungkook'muş diyorlar.'
'Onun babası yüzünden masum biri öldü.'
Yorumları duymamak imkansızdı. Ama Jungkook hiçbir şey yapmadan sadece ilerliyordu. Kendi katımıza çıktığımda Jungkook'u durduran beden odasında kavga ettiği çocuk olmuştu.
"Ne kadar üzücü. Baban hapise girdi ama benim babam hala geri dönmedi."
Jungkook hiçbir şey söylemiyordu. Sınıftakiler dışarı çıkarak onları izliyordu.
"Neden konuşmuyorsun? Bir şeyler söylesene!"
Birden Jungkook'a yumruk atmasıyla önüme düşmüştü. Eğilerek yardım etmek için kolundan tutmuştum ama tekrar kolunu kendine çekmişti.
"Ya! Jungkook bir şey yapmadı! O da mağdur bu durumda!"
"Dalga mı geçiyorsun?"
Üzerime yürümesiyle Jungkook çocuğun önünde durdu.
"Sorunun benimle. Lisayla değil."
Dudağının kenarındaki kanı silerek tekrar doğruldu.
"Vur hadi."
Herkes şaşkın bir şekilde onları izliyordu.
"Jungkook senin bir suçun yok! Suçluymuş gibi davranma!"
Beni duymuyordu. Koridorun başındaki öğretmenin sesiyle herkes birer birer sınıflarına girmişti.
"Sabah sabah bu ne gürültü!?"
Kenara çekilerek hocanın Jungkook'u aldığını izledim. Müdahale edemiyordum.
Ders boyunca ne yapacağımı düşündüm. Elimden bir şey gelmiyordu. Birden kapının açılmasıyla doğruldum.
Jungkook ve kavga ettiği o aptal çocuk gelmişti. Sırasına geçene kadar hiçbir şekilde yüzüme bakmamıştı.
Gün boyunca onunla konuşmaya çalışsam da olmuyordu. Beni görmezden geliyordu. Kafayı yemek üzereydim. Öğle zilinin çalmasıyla ayağa kalkıp Jungkook'a döndüm.
"Ne yiyeceğiz? Sende acıktın mı? Ben o kadar çok acıktım ki anlatamam!"
Yemekhaneye inerken Jungkook'la konuşmaya devam ediyordum. Yanına oturarak konuşmaya devam ettim. Etrafta söylenen şeyleri duymasın istiyordum.
"Biraz sessiz olsan. Başım ağrıyor."
Susarak önüme döndüm.
'İştahım kaçtı.'
'Bir katilin oğluyla aynı okulda olmak iğrenç.'
'Neden hala geliyor ki?'
'Onu görmek bile ürkütücü.'
'Babasına güveniyordu. Yazık.'
Ayağa kalkarak Jungkook'un arkasına geçtim. Ellerimi öne doğru uzatarak gülümsedim.
"Benim ellerim de sihirli biliyor musun? Bu özellik bende de var. Sadece sen ve bende olan bir özellik bu."
Ellerimi alnına yerleştirerek kulaklarını kapattım. Yemek yemeyi bırakmış ve öylece duruyordu. Onu bu şekilde koruyacaktım. Onun beni koruduğu gibi koruyacak ve ona sımsıkı sarılacaktım. Aklındaki tüm kötü düşünceleri silecektim.
"Seni seviyorum Platoniğim."
Final yaklaşıyor ..
🥀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PLATONİK :LisKook:
FanfictionPlatonik olmak değil seninle olmak istiyorum. Aslında bakarsan ben seni istiyorum.. ⇀16.12.2017 23.01.2018↼