10. Bölüm: Asansör.
❄️
Elimden kayıp giden düşüncelerim ve o düşüncelerimi bir şelale misali beynimden akıtıp orayı ele geçiren bir duygu vardı.
Adını henüz koyamadığım, emin olmadığım ve kalbimden aklıma işlendiğini kabullenmek istemediğim bir duygu.
O duygu, Edim'di.
Az önce, ondan önce ve tanıştığımız kadar ki tüm öncelerde duyguları karmaşık bir hâlde varlığını sürdüren o adam.
Çiçekli yollarımın olmayacağını bilerek duygu yüklü kapılarımı aralık bıraktığım adam.
Zordu. Duygularımı ona açmam, onun belki de izin versem bana karşı olacak olan duygularını bana söyleyecek olması.
Edim, her ihtimaliyle zordu.
Edim Barlas, düşüncelerimden çok kalbimde zordu.
"Bir yerlere dalmandan nefret ediyorum." Huysuz çıkan sesiyle camdaki bakışlarımı ona çevirdim. "Bunu sürekli görür gibi konuşma, ayrıca nefret etmene sebep olacak kadar hayatında kalmayacağım, yakında rahatlarsın." Dedim sahte bir mutlulukla. Bende olan bakışları, birbirine bastırdığı dişleri bana sinirli olduğunu haykırırken umursamadan cama tekrar döndüm. "Ona ben karar veririm." Dediğinde alaycı bir kıkırdama sunmuştum.
Gerçekten, her şekilde hayatıma müdahale edeceğini mi sanıyordu?
"Öyle mi?" Diyerek alaycı ifademi ciddiyetle buluşturduğumda bana kısa bir bakış atmıştı. "Abim geldikten sonra senin kararının pek bir önemi kalmayacak. Buna alışsan iyi edersin." Ayağa kalkıp yukarı çıkmak için hareketlendim. Onunla salonda oturmam bile hataydı.
Arkamdan bana nasıl baktığını veya sinirlenmesini umursamadan odaya çıktığımda bir süre oyalanmak için yatakta uzanıp tavanı izledim. Ardından dayanamayıp saçlarımı hafif bir atkuyruğu yapıp aşağı indim, acıkmıştım. Merdivenlerden indiğim an etrafı saran yoğun alkol kokusu midemi bulandırırken hızlıca mutfağa girdim.
Buraya alışıp rahat olduğum o birkaç günün aksine ne bugün bir şeyler hazırlamıştım ne de sipariş vermiştik. Öyle hızlı ve acımasız bir gün olmuştu ki çoğu şeyi unutmuştum zaten. Dolaptan çıkardığım orta boy tencereyi ocağa koyup hazır pudingi ve sütü içine boşalttım. Açtım ama canım yemekten çok tatlı bir şeyler çekiyordu. Bir on dakikanın sonunda pudingimi tatlı bardaklarına doldurdum.
Hepsini büyük bir özenle tıka basa dolu olan dolabın en üst rafına yerleştirdiğimde sıcak sıcak yemek için ayırdığım bir tanesini alıp salona geçtim. Edim yayvan bir şekilde oturduğu koltukta başını geriye atmış gözleri kapalı bir hâlde dururken elindeki içki bardağını dizine yaslamıştı.
Acaba uyuyor muydu? Kendi kendime omuz silkip tekli koltuğa oturduğumda geldiğimden beri hiç açılmayan televizyona boş bakışlar attım. Ev normal bir ev değildi ki televizyon izleyebilelim.
Tatlı kaşığımı henüz buharı tüten pudingime daldırıp kokusunu içime çektim. Fazla marifetli biri değildim ve neyse ki tam bir çikolata aşığıydım. Kaşık kaşık üfleyerek yediğim pudingimin sonuna geldiğimde sehpaya değen bardakla irkilip gözlerimi araladım.
Edim parlak zifirilerini üzerime dikmiş çatık kaşlarıyla bakarken keyfimi bozmaması için kafamı çevirmiştim ki kapı çaldı. Fırsat bu fırsat deyip elimdekileri önce mutfağa bırakıp ardından kapıyı açtığımda genç bir kadın beni gördüğü an yüzünü düşürmüş kapı pervazına yasladığı elini geri çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acımasız
Teen Fiction"Dilini, dudağından uzak tut." Diyerek gözlerini yumup yeniden araladığında yanağımı dişleyeyim derken dudağımı dişlemiştim. İstemsiz yaptığım bu harekete yutkunarak karşılık verdiğinde hipnoz olmuş gibiydim. "Yapma şu hareketi anasını satayım, yapm...