A | 12. Bölüm: Dudaklarının Tadı.

34.1K 1.1K 1.4K
                                    

12. Bölüm: Dudaklarının Tadı.

❄️

Gözleri karardı, seyiren göz kapağı sakince yumulup öfkeyle açıldı. Yutkunduğu geçmişi, dişleri arasına kıstırdığı gerçekleri onu öfkelendiriyordu. Kaç insan ondan gitmek istemişti de bu kadar öfkeleniyordu?

"Umarım... Umarım bir an önce isteğine kavuşursun." Diyerek bir adım gerilediğinde sesindeki o tutucu ifade sakinliğini koruyordu fakat gözleri öfke içindeydi. Onu sinirlendirmiştim. Dişlediği dudağından, kasılan kollarına kadar bitkin bir suratla ona baktığımda artık gitmem gerektiğinin farkındaydım. Odama.

"Beni..." Dedim sakince. "Bir daha asla tehdit etme." Kararlı duruşuma ve dik omuzlarıma alaylı bir bakış atıp az önce geri attığı adımı bir saniyede dibimde bitiriverdi. Öfkesi o kadar tazeydi ki...

"Edersem ne olur?" Kafasını yana eğerek nefesini yüzüme doğru bıraktı, kalbim çok mu hızlı atıyordu yoksa ben hissetmeyi mi bırakmıştım? "Ne yapabilirsin ki?" Diye yeniden alay ettiğinde az önce öfkeden kararan gözlerim anında ışıldadı.

Kendimden emin bir şekilde yakınlığını göz ardı ederek, "Ben senin gibi söylediğimle kalmam, giderim." Dediğimde fısıltım dudakları arasına yayıldığı an kendimi duvarda bulmuştum. Edim, bir an gerçekten yandığını düşündüğüm harelerini sözlerim bittiği an boynuma sabitlemiş bedenimi kendisiyle birlikte duvara yapıştırmıştı.

Sırtımdaki eli dışında bir şey hissetmezken kontrol edemediği öfkesine rağmen boğazımı sıkmadığını fark ettim.

"Bir daha," diyerek dilini şaklattığında omzuna doğru eğdiği başını bana yaklaştırmıştı. "Gitmekten söz edersen," Yakınlığı nedeniyle nefes dahi almazken boğazıma sarılı eli orayı yakıyordu. Bu adam ne bana ne de tenime iyi gelmiyordu. "Sana yemin ederim Aymira Kozcu, karşında hiç tanımadığım bir Edim'le karşılaşırsın. Anladın mı?"

Tenime nüfuz eden sıcaklığından kurtulmak için gözlerimi kaçırıp başımı yavaşça salladığımda ona karşı koyamayacağımı biliyordum. Benden kat ve kat güçlüydü, ayrıca öfkelenince gözü hiçbir şey görmüyordu.

Boğazımdaki eli omzumu kavradığı an kahvelerimi zifirlerine kenetledim, biraz daha yaklaşsa burnu burnuma değecekti ve ben titrememi durdurmak için kendimi kasmaktan başka bir şey yapmıyordum.

"Seninle bir anlaşma yapalım, Meva." Diye fısıldadığında gözlerimi kapatmamak için direniyordum. Tehditinden sonra bir de anlaşma mı yapacaktı?

"Ne anlaşması?" Zifirlerini kımıldayan dudağıma ardından çatılan kaşlarıma çevirdi, bu kadar dikkatli bakması midemdeki kasılmaları arttırıyordu. "Benim abine söylemeyeceğimin, senin de gitmeyeceğinin anlaşması." Diye sakince konuştuğunda ona şaşkınca bakıyordum.

Gözlerini kısarak bakışlarını tuttuğu omzuma çevirdi ve ardından daha kuvvetli kavradı, gözlerimi yummuştum. "Abine söylemek yok." Dedi fısıldayarak. "Gitmek... hiç yok."

"Ben..." dememe kalmadan boşta kalan elini belime sararak bana mümkünmüş gibi biraz daha yaklaştı. "Sen, ben ne dersem dinlemek zorundasın." Tane tane söylemesine rağmen algılamakta güçlük çekerken, belimdeki eli, omzuma baskı yapan parmakları ve gözlerimi esir almış zifirleri kafamı karıştırıyordu.

"Ben senin kölen değilim." Dedim titreyen sesimle. "Benimle böyle konuşamazsın." Diye devam ettiğimde gözlerindeki parıldama kalbime ağır bir darbe indirdi, irislerinde gördüğüm şey öfkeden daha beterdi.

AcımasızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin