14.Bölüm

44 2 0
                                    

Sevgili tatlı mı tatlı okuyucularım yaklaşık 2 haftadır yeni bölüm yazamadım çünkü geçen bölümü yazdığımın ertesi günü maalesef ki babaannemi kaybettik.İnanın acım çok büyüktü ama hayat devam etmek zorunda ve bende eski rutin hayatıma yeni yeni dönmeye başladım.Anlayışınız için sonsuz teşekkürler.Sizleri seviyorum, iyi varsınız.

Multimedyadaki gif Evren ve Alara'ya ait.

Aklımdaki sorularla içim içimi yerken ağzıma kapanan bir bez paçası ilk olarak kokusu genzimi yaktı, daha sonra görüşüm bulanıklaşmaya başladı ve son olarak göz kapaklarım ağırlaşmaya başladığında usulca gözlerimde kapandı.Kulağımda sadece beni kaçıran kişinin nefes alışveriş sesleri vardı.

 

Gözlerimi açtığımda tek algılayabildiğim koskocaman bir karanlıktı.Her zaman olduğu gibi karanlıktan korkmaya başladım ama asıl korktuğum karanlık değildi bunu çok iyi biliyordum,benim korktuğum asıl şey karanlığın arkasındaki bilinmemezlik ve sonsuzluktu.Kim zifiri bir karanlığın arkasındaki şeyleri bilebilirdi ki.Gözlerimin içi yanmaya başladığında açılan kapıdan içeri süzülen ışığı yeni farketmeye başlamıştım.Gözlerim karanlığa öyle bir alışmıştı ki ışık sanki bir asitmişçesine gözlerimi yakıyordu.Işığın arkasında beliren siluet korkumu daha da arttırmıştı.Yüzünde maske olan biri içinde yemek olduğunu tahmin ettiğim tepsiyi yere bıraktı ve yanınada odayı aydınlatmaya yetecek bir ışık bıraktı.Tam soru sormak için ağzımı açacaktım ki maskeli adam demir kapıyı sert bir şekilde kapattı,hemen ardında da kilit sesleri duyuldu.Nerede olduğum ve kimin elinde olduğum hakkında en ufak bir bilgim dahi yoktu.Etrafta tanıdık bir ses veya koku algılamaya çalıştım ama boşunaydı.Hiçbir ses çalınmıyordu kulaklarıma, gelen tek koku ise pis rutubet kokusuydu.Bu koku midemi bulandırmaya başladığında başımın ağrıdığını yeni farkediyordum.Bu ağrı normal zamanki ağrılardan farklı bir ağrıydı sanki başımı iki taraftan sıkıca sıkıyorlar gibiydi.Ağrıya odaklanmamak için ayağa kalktım ve tepsinin içine baktım belki bir şeyler yersem başım hafiflerdi.Tepside en sevdiğim yemekleri görünce ağzım açık kaldı.Beni kaçıran her kimse ya beni çok iyi tanıyordu ya da bu inanılması güç bir tesadüftü.İkinci ihtimali tabiki de mantıklı bulmadığım için birinci ihtimal üzerinde düşünmeye başladım.Kim beni bu kadar iyi tanıyabilirdi ki?Aklımdaki sorularla boğuşurken kilit sesleri odayı doldurdu.Kim olduğunu anlamak için olabildiğince ışık alan tarafa doğru yöneldim.

"Sen kimsin?Beni neden kaçırdın?" diye öfkeli bir ses tonuyla sordum.Büyük ihtimal cevap vermeyecekti ama denemekten zarar gelmezdi."Aaa küçük hanım neden öyle dediniz?Biz sizi kaçırmadık sadece misafir ediyoruz." dedi.Karşımdaki alaylı ses tonu takınan herif benimle dalga mı geçiyordu?Kaçırmamış-mış,misafir ediyormuş-muş.Şimdi biri ortaya çıkacak ve kamera şakası diyecekti herhalde.Burada daha ne kadar kalacaktım hiçbir fikrim yoktu ama eğer daha fazla kalacak olursam kafayı yeme ihtimalim oldukça yüksekti.Karşımdakinin ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum.Elindeki son model cep telefonuyla üstüme yaklaştı ve resim çektiğini anlamama yarayacak ses çıktı.İyide bu manyak neden benim fotoğrafımı çekiyordu.Ahh yoksa bu benim babamı ultra zengin falan sanıp,fidye mi isteyecekti.Buna içimdende olsa histerik bir kahkaha attım."Yanlız haberin olsun benim babam zengin falan değil hani fidye için beni misafir ediyorsan" derken "misafir" sözüne vurgu yaptım."Beni yanlış anladın herhalde.Benim yeterince çok param var sadece bir arkadaşa yardım için buradayım.Ayrıca fotoğraf baban için değil."dedi.Bu ses tonu bana çok tanıdık geliyordu ama maalesef bir türlü çözemiyordum.Anladığımı gösterir gibi kafamı salladım.Garipti biliyorum ama bu ses tonu benim rahatlamama sebep oluyordu.Daha demin dediği cümle aklıma gelince bana verdiği güven hissine dayanarak "Kime yardım ediyorsun?" diye sordum.Belki cevap vermezdi ama daha önce beni şaşırtıp cevap vermişti."Bunu sana söylememem konusunda büyük bir yerden emir aldım." dedi ama sesi hırçınlıktan uzaktı.Kısa bir sessizlikten sonra mesaj sesi geldi.Bu maskeli çocuğun telefonuydu.Mesajı okuduktan hemen sonra "Benim gitmem gerek ama merak etme dışarıda diğerleri var."dedi."Diğerleri" diye soru sorar gibi kaşlarımı kaldırdım."Bizim grubun diğer elemanları ama merak etme hepsi en az benim kadar iyidir,en azından sana karşı öyle olmak zorundalar."dedi ve hemen çıkıp,gitti.Beni asıl kaçıran adam kaçırmaya gelince cesaretli ama gelip benimle yüzleşecek cesareti yoktuAc.Ne gülünç ama.Keşke maskeli gitmeden önce saati sorsaydım sonuçta buraya geldiğim zaman uyuyordum yani zaman kavramımı kaybetmiştim.Acaba 1 gün geçmiş midir diye düşünürken bir kez daha kendimi uykunun kollarına bıraktım.Uykuyla uyanıklık arasındayken soğuk betonu sırtımda hissettim.Gözlerim o kadar ağırlaşmışlardı ki gözlerimi ne yaptıysam açamıyordum ama içimden bir ses hiç iyi bir yerde olmadığımı fısıldadı.Kulaklarıma bir konuşma doluyordu ama tek taraflı gibiydi.

GERI DÖNÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin