Yiğit, genç kadının dediklerini düşündü. Okulun altında eski bir mahzen...
Yiğit, Işıl'a bakıp "Dediğin gibi mahzen olma şansı yüksek çünkü eski bir profesörün söyleyişine katılmıştım ve Bizans zamanından kalma çok fazla mahzen olduğuna dair slaytlar göstermişti. Slaydın devamında Mahzen girişleri defineci arkadaşların en çok aradıkları noktalardan biri olduğundan ve bulması çok zor olan bu girişlerin hangi amaca hizmet için yapıldığı sonunun nereye varacağını kestirmek zor olduğundan bahsetmişti."
Işıl şaşkın bir şekilde "O halde bu mahzenlerin hangi amaca hizmet için yapıldığı ve sonunun nereye varacağımızı bilmiyoruz?"
Genç adam biraz umudu yeşermişçesine sözlerine devam etti "Tabi bu her mahzen için geçerli değildi, özellikle eski yunan ve ermeni evlerinin alt katında sıklıkla çıkan türleri vardı. Bu tür yapılan mahzenler kiler ve depo görevi üstlenir ve bölüm gizli olduğu için ev sahiplerinden başkası girmesine izin yoktu. Söyleşide ayrıca ev sahibine ait tüm değerli eşyalar bu bölümde saklı demişti."O halde bu mahzenlerde antimaddeyi saklama şansları var." Bildiğim kadarıyla mahzenin ne tür bir mahzen olduğunu anlamamız için mahzen girişlerinde bulunan kayalara yapılan figürlere dikkat etmemiz gerekiyor. Elimizde bulunan haritadaki figürler mahzen girişindeki figürlere benziyor mu?"
Yiğit, otomatik kendini kapatıp kitleyen kolyenin içindeki ince koruyucu metalleri nazikçe geriye eğdi ve tekrardan içindeki bakımsız görünen haritayı aldı. Söyleşide aklında kalan bilgilerle haritayı daha dikkatli bir şekilde tekrardan incelemeye başladı.
Bir mahzenin içinde ne olduğunu anlamamız için mahzen giriş kapısındaki figürlerden yardım almamız şarttır. Bu bazen yakın yerlerde bulunan ana kayalara oyma, kabartma şeklinde yapılan işaretlerle anlaşılabilir. Bunlar çoğu zaman mezar girişlerini temsil eder. Sözleri aklından geçti ve haritanın üzerindeki karmaşık çizgileri inceledi. Şekillerin anlamlarını net çıkaramasa da mahzen giriş kapılarındaki figürleri andırıyordu.
Yiğit haritayı titanyum kolyenin içine koyup hızlı ve kendinden emin bir şekilde ayağa kalktı.
Genç kadın Yiğit'e dönüp "Başka çaremiz yok sanırım. "dedi ve ona bulundukları bu çaresizlik durumunda şu kadim sözü hatırlatmıştı.
Karanlık bir tünelde yüzerken nefessiz kaldığın dönüşü olmayan bir nokta gelir. Tek çaren, bilinmeyene doğru ileri yüzmek ve bir çıkış olması için dua etmektir.
Işıl bu noktaya gelip gelmediklerini merak ediyordu. Karşılarındaki karmaşık bahçeye göz gezdirdi. Yiğit'le birlikte buradaki tehlikeleri atlatır salar okulun altındaki mahzenin yolunu bulacaklardı.
Polislerin sesi şimdi daha yakından geliyordu. Yiğit o an yorgunluktan halsiz düştüğünü hissetti. "Çok üzgünüm" demesini gerektirecek bir şey yapmadığını fark edince, polisten neden kaçtığı konusunda aklı karıştı.
Yiğit, bitkin bir halde "Beni sonunda yakalayacaklar Işıl, "dedi. "Beklide artık kaçmayı bıraksam daha iyi olacak."
Işıl şaşkınlık ve korkuyla ona baktı "Yiğit ne zaman duracak olsak birisi sana ateş etmeye başlıyor! Neye bulaştığını öğrenmemiz gerekiyor. Mahzeni bulduğumuzda taşlar yerine oturacaktır.
Yiğit, Dr. Fuat'ı soğukkanlılıkla kanlar içinde yere seren suikastçı kadını gözünde canlandı ve zihnini bulandırmaya başladı. Işıl'ın sesi onu tekrardan kendine getirdi. "Şu haritanın işaret ettiği yer... Veya aradığımız şey her ne ise son derece tehlikeli olmalı. İnsanların bizi öldürmeye çalıştığı gerçeği..." Sesi hafif çatallaşınca toparlanmak için duraksadı.
"Bir düşün. Seni güpegündüz vurdular... Bana ateş ettiler. Belki polis teşkilatının içindeki hainlerdi bunları yapan, fakat sen polisten yardım istedin ve onlarda karşılığında bizi kurşun sıktı."
Yiğit, Işıl'ın haklı olduğunu düşündü.
Yapması gerekenin apaçık ortada olduğunu anlayan Yiğit, derin bir nefes verdi.
Yapmam gereken tek şey tünele doğru yüzmek.
Kararlılıkla dönüp etrafını incelerken, kendini toparlamaya çalıştı. Ne taraftan çıkıyor?
Pek çok yolun kesiştiği yolun biraz üstündeki geniş bahçede duruyorlardı. Haritada gösterilerin işaretler ve figürlerin gösterdiği alanda olduklarını biliyorlardı. Harita sık bir çalılığı gösteriyordu. Bu sık yeşilliğin figürlerle döşeli küçük bir girişi vardı. Polis sirenlerinin sesi artık çok yakından gelmeye başlamıştı.
Eylül hemen girişe koşarak gölgeli tünele baktı. Arkasını dönüp Yiğit'e gülümsedi. "Galiba bulduk."
Hiç vakit kaybetmeden açıklıktan içeri girip, ağaçların arasında hızla ilerledi.
Yiğit, son zamanlarda bu karanlık tünelin dünyadaki en huzur verici yerlerden biri olduğunu düşündü. Ama bugün, Eylül'ün karanlık ve ağaçlık tünelde gözden kayboluşunu izlerken bir kez daha o kadim söz aklına geldi.
Karanlık bir tünelde yüzerken nefessiz kaldığın dönüşü olmayan bir nokta gelir. Tek çaren, bilinmeyene doğru ileri yüzmek ve bir çıkış olması için dua etmektir. Bu sözü aklından geçirip kısa bir dua eden Yiğit, Işıl'ın peşinden koşturdu.
beş yüz metre kadar arkalarında, okulun önündeki Avşar Bozkır, önündeki kalabalığı buzdan bakışlarıyla tarayarak polis ve öğrencilerden oluşan sürünün arasında sert adımlarla adamlarının yanına yürüyordu.
Adamlarından biri, "Yetkililer tüm çıkışları kapatıyor," dedi. "Ayrıca aramaya başlıyorlar."
Avşar, "Bana haber verirsin." diye karşılık verdi.
Yiğit artık seni bulmam an meselesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOKAK KOKUSU [KİTAP OLDU]
AdventureTEK BİR GÖKKUZGUN'UN ÖTÜŞÜYLE HER ŞEY DEĞİŞTİ Derin bir nefes veriyorum ve sokağın kokusunu yavaşça içime çekip etrafı süzüyorum. Dışarıda tenha bir sessizliğin olduğunu görüyorum. Sokak lambalarının cızırtısı kulağımı tırmalıyor. İçimde oluşan k...