[30. Bölüm]

13 2 0
                                    

Dağların üzerinde olan koca Yoros kalesi ışıldayarak parıldıyor, Beykoz'un solgun sabah güneşi, Kaptan'ın penceresinden içeriye nazlı nazlı süzülüyordu. Kendini bitkin hisseden Kaptan, üçüncü bardak viskisini dikip, çalışma odasının penceresinden denize boş gözlerle bakıyordu. Kavacık'tan gelen haberler iyi değildi.

Kaptan küllüğün üzerinde yanmakta olan sigarasından bir duman çekip İki kişinin yakalanması, nasıl bu kadar zor olabilir? Diye aklından öfkeyle geçirdi.

Belki de uzun zamandır ilk kez alkol aldığı içindi ama sanki kalenin surlarını şahi toplarıyla dövüyorlar ve yıkıyorlar gibi... Kendini birden şaşkın ve güçsüz hissetmeye başlamıştı.

Bu Kaptan'ın çok yabancı olduğu bir histi. Daha önce bu denli güçsüz hissetmemişti. Belirlemiş olduğu kurallar ve prensipleri her daim güvenilir bir pusulaydı ve asla şaşmazdı. Bu kurallar sayesinde, gözü asla arkada kalmadan zor kararlar alırdı.

Eylül'ün de bir anda pimini kesmesinin nedenlerinden birisi de bu kurallar silsilesiydi. Hiç bir zaman kurallarının ve prensiplerinin dışına çıkmamış olan Kaptan, Eylül'ün infazını hiç tereddüt etmeden yerine getirmişti. Aslında Kaptan özel ajanı olan Eylül'ü severdi ve yaptığı işleri beğenirdi fakat Genç casusun Yiğit'i elinden kaçırmasındaki "Tek bir gökkuzgun 'un ötüşüyle kaçırdım" mazereti onu tatmin etmemişti ve sinirlenmesine neden olmuştu.

Derin bir nefes verip zihninden Şu kriz geçtiği anda onunla ilgileneceğim. Diye kendine söz verdi.

Müşterileri hakkında en az bilgi almak yine koyduğu kurallardan bir tanesiydi. Çünkü gereğinden fazla bilgi, gereğinden fazla sorumluluk getireceğini biliyordu. Onun haricinden müşterilerinin de Teşkilat'ı seçmesinin en önemli nedenlerinden biriside buydu.

Teşkilat'ın müşterileri yargılamak gibi bir etik sorumluluk üzerine almayıp onları yargısız ve kim olduğuna bakmadan işini görmesiydi.

Hizmetini sun.

Müşteriye güven ve sorgulama.

Gereğinden fazla soru sorma.

Çoğu şirket başkanı gibi Kaptan da verdiği hizmetlerin yasalar çerçevesiyle yürüttüğü imajını yaratırdı.

Şimdi ise her şeyin allak bullak olması yüzünden Kaptan, bu müşteriyi Teşkilat'a tavsiye eden aracıya içinden lanet okuyordu.

Aracı, "Fazla uğraşmadan kolay para kazanacağınız bir iş olacak," diyerek onu ikna etmişti. "Bu adam müthiş biri, kendi sahasının uzmanı aynı zamanda çok da güçlüydü." Aynı zamanda aracı yine de bu müşteriye dikkat etmesini de tembih etmişti. Çünkü gereğinden fazla sakin duruyordu fakat içindeki öfke fırtınası koptuğunu gözleri ele veriyordu. Kaptan'a fazla miktarda para teklif edilmişti. Kaptan bu teklifi reddetmemişti ve konuyu fazla düşünmeyerek kabul etmişti. Başlarda iş kolaydı fakat şimdi ise iş sarpa sarmıştı.

Müşterisi yüzünden Kaptan elinde sigara, bir paket sigarayı bitirmiş ve son dalını içerek masanın çevresinde dolanıyordu. Müşterisine karşı sorumluluğunun sona ereceği günü hesaplıyordu.

Masasındaki telefon çaldığında, en iyi adamı olan Barbaros'un aradığını gördü.

Sesindeki gerginliği hafifleterek "Evet," diye cevap verdi.

Barbaros tedirgin bir ses tonuyla, "Patron," diye başladı. "Sizi rahatsız etmek istemezdim fakat bildiğiniz gibi polis antimaddenin yerinin bulunduğu harici belleği farkında olabilir. Çünkü burada çok kargaşa oluyor ve polis teşkilatının içindeki adamlarımıza ne nedenli güvenebiliriz bilmiyorum. Oradaki adamlarımız ötebilirler."

Kaptan biraz düşünüp, kesin bir tonla "Ne olursa olsun kurallarımızın dışına çıkamayız. Çünkü bize para verdi. Bize güvendi. Bizim başarımız kurallarımızdır." diyerek telefonu Barbaros'un yüzüne kapattı.

Duvarların gerisinde Eylül, yoldan geçen yüzlerce simayı tararken bekledi. Tetikteydi ve Yiğit'in henüz yanından geçmediğine emindi. Artık sirenlerin sesi azalmıştı.

Acaba Barbaros Yiğit'i yakaladı mı?

İstemeden, Teşkilat'ın kendisi hakkında yapabilecekleri korkunç şeyleri düşünmeye başladı.

Eğer Yiğit öldüyse hiç şansım kalmadı!

Eylül bir kez daha reddedilen üç iyi ajan gözünde canlandırdı. Ne gariptir ki, onları bir daha hiç görmemişti ve herhangi bir şekilde haber alınamamıştı. Değerlendirme için çağrılıp, işten atıldıklarını ve Teşkilat ile bir daha bağlantı kurmamalarının istendiğini düşünürdü fakat şimdi kendisi dahi buna inanmıyordu. Başka bir işe girmişlerdir, diye kendini telkin etmeye çalıştı.

Yine de motorunu başka şehirlere sürüp ortadan kaybolmayı ve yeni bir hayat için yeteneğinden faydalanmayı düşünmüyor değildi.

Ama onlardan ne kadar kaçabilirdim?

Teşkilat çok güçlüydü. Beni eninde sonunda bulurdu.

Teşkilat'ın birini takibe aldı mı, mahremiyetin hayal olduğunu ilk elden öğrenmişti. Her şey an meselesiydi.

Teşkilat'daki uzun süreli görevinin, bir dizi şanssızlık yüzünden sona erdiğini kabul etmekte güçlük çekerken, kariyerim böyle, böyle mi sona erecekti, diye öfkeyle düşündü. O akşam tek bir gökkuzgun 'un ötüşüyle Yiğit'i kaçırdım.

Kurtuluşu için tek şansı, Barbaros'u yenmekti... Ama böyle bir şeyin uzak bir ihtimal olduğunu daha en başından beri biliyordu. Hayatta kalmak istiyorum ve başka bir seçeneğim yok.

Eylül isteksiz bir şekilde motorunun başına dönerken, aniden uzaktan gelen Onları hiç bir yerde bulamıyoruz, Seslerini duydu. Şaşkınlıkla sesin geldiği yere baktı. Tekrardan bir curcuna kopmaya başlamıştı. Bunun tek bir anlamı olabilirdi.

Oda; Yiğit hala direniyordu.

Biraz ilerde duvarlara bir çift ajan kalabalığın arasına karışıp, herkese Yiğit'in fotoğrafını gösteriyorken, Eylül gölgelere karıştı.

Ajanlar yaklaşırken içlerinden birinin telefonu çaldı ve sesin sahibi Yiğit'in hala yakalanamadığını söylüyurdu.

O geceki başarısızlığı, yani kariyerini yok eden fiyasko, okulun hemen yanındaki sokakta meydana gelmişti. Ajanların sözlerinin arasında bir kelime Eylül'ün kaskatı kesilmesine sebep oldu. Antimadde mi! Burada olması kesinlikle tesadüf olamazdı.

Acaba burada tam olarak ne oldu diye düşündü. Ve ne zaman?

Eylül, istisnalar bir yana, rastlantının insanların sandığından daha nadir gerçekleştiğini bilecek kadar uzun zamandır görevdeydi fakat bunun içinde bir bağlantı olduğunu hissediyordu. Eylül ilk başından beri, Yiğit'in bu sokağa geleceğinden şüpheleniyordu; Her şeyin çözülmeye başladığı gün, Eylül, Yiğit ve dostları bu sokaktaydılar.

Eylül'ün zihninden Yiğit'in şimdi gün ışığında, aradığı şeyin kendisinin sakladığını farkına varıp buraya gelmiş. Demek ki artık hafızası yerine gelmeye başladı. Diye düşündü.

Eylül, hemen motosikletine doğru koşmaya başladı. Motosikletine atlayıp hızla aklındaki yere doğru sürmeye başladı. Eylül etrafta artık polis yok, diye düşündü. En azından şimdilik. Ceketinin fermuarını boynuna kadar çekip, silahının görünmediğinden emin olduktan sonra mahzene giden tünelin bulunduğu sokağa doğru ilerledi.


Düzenlendi.

SOKAK KOKUSU [KİTAP OLDU]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin