[42. Bölüm]

11 1 0
                                    

Denize nazır Halil Paşa Köşkü şimdiki adıyla Karedeniz Ereğli Müzesi bütün görkemiyle duruyordu. Sert rüzgârlarla dalgalanan şanlı Türk bayrağı, Türk milletinin varlığını, bütünlüğünü ve geçmişini simgeliyor ve rüzgâra göğüs geriyordu.

 Türk bayrağındaki al renk, şehit kanını, hilal ve yıldız bağımsızlığın sembolü olarak adlandırılırdı. Kalabalık bayrağa bakarken onlar kendilerine yürüme mesafesinde olan müzeye doğru koşar adımlarla ilerlemeye başladılar. Gökyüzünden bu saate güneş ışığı Yiğit'in başının üzerine yayvan, ışıldayan bir yelpaze veya parlak ipekten bir gölge gibi süzülüyordu. Önlerinde üç yol ayrımı çıkmıştı. Işıl nefes nefese "Şimdi ne taraftan gideceğiz?" diye seslendi. 

Sol taraftaki yolu göstererek "Bu yoldan büyük ihtimalle," dedi. Meriç fısıltıyla, "Büyük ihtimalle?" dedi. Yiğit konuşacak vakit olmadığını belirtircesine eliyle gitmeleri gerektiğini işaret etti. Yiğit bu müzede Hades'in maskesini kesin olarak bulacaklarını düşünüyordu. Koşar adımlarla müzeye doğru giderken Meriç'in nefes almakta zorlandığını fark etti. Işıl, bu sırada, Yiğit'in bakışlarını yakaladı ki bunu dakikalardır bekliyordu.

 Belli etmeden Meriç'i gösterip Yiğit'in anlayamayacağı bir şeyleri dudaklarını oynatarak söylerken yüzünde temkinli bir ifade vardı. Yiğit daha açık anlatmasını istemeye fırsat bulamadan Meriç onlara baktı, geç kalmıştı. Işıl masum bir ifadeyle "Meriç, İyi misin?" diye sordu.

Meriç başını sallayıp tempolu koşmaya devam etti.

Yiğit, Çok çabuk ruh halini değiştirebiliyor. İyi bir aktris ama acaba bana ne anlatmaya çalışıyordu, diye düşündü. Müzenin yakınına geldiklerinde hafif durakladılar. Denizden gelen rüzgâr sertçe yüzüne çarpıyordu fakat O tuzlu deniz havasını genzine kadar çekti ve o görkemli Türk bayrağına baktı. Aklına Arif Nihat Asya'nın Bayrak şiiri geldi.

BAYRAK

Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,

Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,

Işık ışık, dalga dalga bayrağım!

Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın

Mezarını kazacağım.

Seni selâmlamadan uçan kuşun

Yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...

Gölgende bana da, bana da yer ver.

Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:

Yurda ay yıldızının ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün

Kızıllığında ısındık;

Dağlardan çöllere düştüğümüz gün

Gölgene sığındık.

Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;

SOKAK KOKUSU [KİTAP OLDU]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin