Adam pelerinini çıkarıp lüks aracın sağ üstteki tutamacına astı. Anlından yanağına kadar uzanan çapraz yaranın acısı yüzüne sirayet etmiş gibiydi.
Yiğit, "Meriç, iyi misin?" diye sordu. Adam sakin bir ses tonuyla konuşmaya çalışıyordu fakat acıdan sesi çatallaşmıştı. "Daha iyi olduğum günler olmuştu." Dedikten sonra gülümsemeye çalıştı. Adam elini cebine attı ve bir krem aldı. Hızlı bir şekilde yüzündeki yaraya kremi sürüp onu ovmaya koyuldu. Işıl tetikte bir şekilde adamı izliyordu ve sonunda ona bakıp "Bu yara nasıl oldu?" diye sözcükler ağzından fırlayı verdi. Adam bir yandan kremi yüzüne yediriyor diğer yandan da Işıl'a bakıyordu. Kremi sürüp paketini cebine koyduktan sonra konuşmak için öne doğru hafifçe eğildi. Adamın acıdan parıldayan gözleri şimdi öfkeyle parıldıyordu. Tam öfkeyle söze başlayacakken sinirlerini yatıştırmasını umut ederek birkaç derin nefes aldı. Öfkesini belli etmek istemiyorsa, sakin davranması gerektiğini biliyordu.
Karşı tarafı ikna etmem için içimdeki sükûneti korumam lazım.
"Yakın bir zamanda size geçirdiğim trafik kazasından bahsetmiştim. Yüzümdeki yara gelirken acı getirdi, karşılığında benden sol gözümü götürdü." Dedikten lensli gözüne dokundu.
Işıl Lanet olsun, kocaman bir pot kırdım. Diye içinden geçirdikten sonra adama bakarak, "Üzgünüm, geçmiş olsun," dedi.
Adam öfkesini bastırmayı başarmış ve sakince cevaplamanın rahatlığıyla, "Sorun değil," dedi.
Yiğit adamın paylaşmak istediği kadar bilgi verdiğini hissetmişti ve ona baktığında ismini koyamayacağı duygu besliyordu. Ona duyduğu his sanki Merhamet, öfke, sevgi, utanç, nefretten harmanlanmıştı. "Öhühüm," diye bir ses geldi. Bu ses Işıl'dan başkasının değildi. Genç Doktor gözlerini kısarak Yiğit'e bakıyordu ve "Düşün dünyanızdan çıktıysanız işimize bakalım." Diyerek gülümsedi ve önlerinde duran kâğıdı gösterdi. Bu küçük şaka havadaki gerginliği azaltmıştı ve samimi bir ortam yaratmıştı. Yiğit, kadına dönüp "Peki, peki." Dedikten sonra odağını önünde duran kâğıda verdi.
Meriç önünde şakalaşanlara bakıp hafif gülümsedi fakat bu gülüş çık kısa sürdü. Yerini öfkeye bıraktı. Önünde duran Yiğit'e baktı. Hatıraları gözünün önüne geldiğini hissetti. Gözleri öfkeyle ve merhametle dolduğunu hissetti. Ne yapacağını bilmiyordu ama olanları da kendine yediremiyordu. Derin bir nefes bırakarak hatıraların gözünün önüne gelmesine izin verdi.
Bir ay önce kasım ayıydı fakat saniyeler öncesinde yaşamışım gibi hatırlıyorum. Dolu şeklinde yağan yağmur damlalarının arasında hızla ilerliyorum. Dostlarımla buluşmamızın olduğu yere doğru ilerliyorum. Kurşun gibi gelen yağmur taneciklerinden korunmak için ceketimin yakalarını kaldırmış bir halde, ıslak ve soğuk zeminde yürüyorum. Dışarıda tenha bir sessizlik var ve sokak lambalarının çoğu yanmıyor. İçimdeki büyük korku duygusunu gelecekte kazanacağım mutluluk duygusuyla ezmeye çalışıyorum. Vücuduma işleyen soğuğa rağmen kendime, hiçbir şeyin beni yolumdan alıkoyamayacağını söylüyorum.
Bu akşam burada bu işi halledeceğim. Alperen'ini beklerken onun planını düşünüyorum. Ona uyduğum için pişman olacağımı hissediyorum ama bir kere bu yola girdim. Bunun dönüşü olmayacağını seziyorum. Olumsuz düşüncelerden kurtulmak için gelecekteki mükemmel yaşantımı düşünüyorum. Çok güzel olacak çok... Güzel bir villam ve mükemmel bir arabam olacak. Hatta kendime bir ada bile alabilirim diye düşünürken rüzgârdan yarı sağır bir halde buluşma yerine varıyorum ve Alperen'in ve diğer dostumun daha gelmediğini görüyorum. Bu korkaklar havadan mı korktu acaba? Diye içimden söylenmeye başlıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOKAK KOKUSU [KİTAP OLDU]
AdventureTEK BİR GÖKKUZGUN'UN ÖTÜŞÜYLE HER ŞEY DEĞİŞTİ Derin bir nefes veriyorum ve sokağın kokusunu yavaşça içime çekip etrafı süzüyorum. Dışarıda tenha bir sessizliğin olduğunu görüyorum. Sokak lambalarının cızırtısı kulağımı tırmalıyor. İçimde oluşan k...