Yiğit cebinden zippo tarzı çakmağını çıkarıp karanlık tünelde tutunacak bir ışık yarattı. Bu ışık hem tünelin karanlığından koruyor hem de bir nebze de olsa umutlarının yeşermesini sağlıyordu.
Bu arada Işıl köşeyi dönüp Yiğit'in peşinden basamaklardan inerken, çıkmaz yola girdiklerini hissetti. Tünelin bu ucu gittikçe daralıyordu.
Işıl bu tünelde, uzun yolculuklarının bir mağara ağzında sona ereceğini hissetti.
Mağaranın girişi figürlerle kaplı olmakla beraber girişinin üst kısmındaki hançeri andıran damlataşlar, korkunç görünüyordu. Bunun ardındaki boşlukta korkutucu şekiller, sanki duvar oyuklarından aşağıya doğru kan pıhtıları damlıyor, küçük birikintiler oluşuyordu.
İkisi de bu görüntü karşısında etkilenmiş gibi görünüyordu. Böyle merkezi bir yerde bu türden tüneller ve mağaraların bulunması onları derinden etkileyip şaşırtmıştı. Yiğit kuşkulu bir şekilde mağaranın girişine biraz daha yakınlaştı.
Bu arada Işıl etrafı kolaçan ediyor ve olan bitenleri korku dolu gözlerle izliyordu. Yaşadığı olaylar silsilesi, genç kadını derinden yormuş ve yıpratmıştı. Kederli bir nefes verip başka çaresi olmadığını düşündü ve ela gözlü adamı dikkatli bir şekilde izledi.
Yiğit mağaranın artık dibinde duruyordu ve her an üzerine düşecek sarkıtlara bakıp kuşku dolu gözlerle mağarayı seyre daldı. O arada Işıl aniden girişten uzaklaşıp sağa dönerek, Yiğit'in daha önce fark etmediği bir yere doğru ilerledi. Mağaranın sağında kırılmış taşlarla çevrili olan küçük bir kapıya baktı.
Eskimiş ahşap kapı pek önemli bir şey gibi durmuyordu; küçük bir alet dolabının kapağı olabilirdi. Açma ümidiyle hemen kapıya koştu ama kapının kolu yoktu. Pirinçten bir anahtar deliği vardı ve yalnızca içeriden açılabileceği belliydi.
"Lanet olsun!" diyen Işıl'ın gözlerindeki heves yerini kaygıya bırakmıştı. Daha önceki ümitli hali uçup gitmişti. "Sanmıştım ki..."
Bir anda uzaklardan gelen insan sesleri, tünelde yankılanmaya başladı. Yiğit tünelin girişine baktığından herhangi bir gölge görmedi fakat içinden bir his en kısa zamanda geleceklerini söylüyordu.
Genç kadının da içinde aynı his olmalıydı ki, Yiğit'in elinden tutup mağaraya doğru koşturdu. Başlarının üstünden sarkan sarkıtlara aldırış etmeden mağaranın girişinden hızlıca içeri dalıp gölgelerin arasına karıştılar.
Yiğit, "Cehennemin ağzı ölüm kokmaya başladı, zaman tükenmeden ışığı bul" sözleri aklından geçti.
Genç kadında tam yerinde bir son, diye düşündü.
Cehennemin ağzına koşmak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOKAK KOKUSU [KİTAP OLDU]
AventuraTEK BİR GÖKKUZGUN'UN ÖTÜŞÜYLE HER ŞEY DEĞİŞTİ Derin bir nefes veriyorum ve sokağın kokusunu yavaşça içime çekip etrafı süzüyorum. Dışarıda tenha bir sessizliğin olduğunu görüyorum. Sokak lambalarının cızırtısı kulağımı tırmalıyor. İçimde oluşan k...