5. Bölüm

48 9 3
                                    

İlk başta karşı çıksa da sonunda Jimin ikna olmuştu. Seulgi hazırlandıktan sonra beraber evden çıktılar. Dışarısı soğuk değildi. Aksine çok güzel bir hava vardı. Deniz kenarı sayılacak bir yerde oturdukları için ana yola çıkana kadar yürümek zorundaydılar. Evden çıktıktan sonra dik olmayan bir bayır vardı. Dik olmasa da uzundu. Şu anda Seulgi geldiğine pişman olmaya başlamıştı. Etrafta hiçbir şey yoktu. Sadece ağaçlar, çalılar ve sağ taraflarında gittikçe uzakta kalan deniz. Yerler topraktandı. Taşlar vardı. Böyle bir yer olduğunu bilmiyordu. Şu an nerede olduğunu bile bilmiyordu. Sahi neden hiç sormamıştı ki?

"Biz hangi şehirdeyiz? "

"Busan. "

"Peki nereye gidiyoruz? "

"Nereye gittiğimizi bilmeden mi benimle geldin? "

"Evet. Sadece çalıştığın yeri görmek istedim. Ailen senin için endişeleniyor. En azından onları rahat ettirebilirim. "

"Seul. Otobüse bindiğimizde uzun sürecek. Yolda uyuyabiliriz. "

"Hayır! " diye bağırdı Seulgi. Sonra yaptığı aptallığın farkına varıp kendine kızmaya başladı. Jimin ise şaşkındı.

"Neden? "

"Yani hayır derken hayır değil tabi. Ben o sırada başka bir şey düşünüyordum. "

Jimin güldü. "Çok değişiksin. "

Konuşmaları bittiğinde otobüse binecekleri yere de ulaşmışlardı. Hazırda kalkmayı bekleyen otobüse bindiler. Seulgi nereye oturacaklarını düşünürken Jimin bileğinden tutup onu çekti bile. Cam kenarında arkalarda olan iki kişilik bir yere oturdular. Seulgi cam tarafındaydı, Jimin ise diğer tarafta. Bunun böyle olmasını Jimin istemişti. Yani bileğinden tutup onu direk oraya oturtmuştu.

"Cam kenarına oturmak istiyorsan oturabilirsin. Benim cam kenarı takıntım yok. "

Aslında tam tersiydi. Cam kenarında oturmazsa midesi bulanıyordu.

"Hayır. Sen orda otur. Otobüs dolduğunda ayakta giden olursa burda dikilen kişi de erkek olursa ve kötü şeyler görürsem sinirlenebilirim. "

Demek Seulgi'yi korumak içindi. " Düşünceli bir erkek. Sevgilisi olsa da beni önemsiyor. " diye düşündü Seulgi. Bu düşünce yüzünün gülmesine sebep oldu.

İyice yerleştikten ve içerisi dolduktan sonra otobüs kalkmaya hazırdı. Jimin de uyumaya. Kafasını Seulgi'nin omzuna yasladı. Seulgi şaşkınlıkla ona döndü. Gözleri kapalı bir şekilde "Beni ulaşınca uyandır. " dedi. Görmese bile Seulgi tamam anlamında kafasını salladı. Jimin bunu hissettiğinde yüzünde bir gülümseme oluştu. Peki bütün yol boyunca o ne yapacaktı?

"Şey. "

"Hm? "

"Kulaklığın var mı acaba? Bir de telefon tabiki. "

Elini cebine sokup telefonu ve kulaklığı Seulgi'ye uzattı Jimin. Seulgi de teşekkür ettikten sonra kulaklıkları taktı. Telefonunda şifre yoktu. Direk açıldı. Müzik listesine bakmaya başladı. Gerçekten de zevkli bir insandı Seulgi'ye göre. Gözlerini kapatıp bir şarkı seçti ve camdan dışarıyı izlemeye başladı. Rüyasını yaşıyordu. Gerçek anlamda yaşıyordu. Eğer bu rüyada böyle insanlar görüyorsa gerçek hayatta da onları görmüş demektir. Belki orada Jimin'i bulabilir. Ama koskoca ülke. Nasıl bulsun? Bu düşünceden anında vazgeçmeye karar verdi. Sadece bu güzel rüyanın tadını çıkartmak istiyordu.

Aradan geçen saatler sonra son durağa yani Seul'a ulaştılar. Seulgi Jimin'i yavaşça dürterek uyandırdı. Çoktan gün doğmuş, güneş güzel yüzünü onlara gösteriyordu. Gökyüzüne bakmaktan kendini alamıyordu Seulgi. Jimin iyice gerildikten sonra ona döndü.

Rüya (꿈)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin