28. Bölüm

28 7 4
                                    

Telefon görüşmesini bitirdikten sonra Taeyong'un yanına döndü. Yüzünde bir gülümseme vardı. Taeyong ise ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Üzgünüm ama seninle gelemeyeceğim. Bugün Kore'ye döneceğim ve hazırlanmam gerekiyor. "

"Peki bundan şirketin haberi var mı? "

"Eminim vardır. "

"Bana bir saniye ver. "

Taeyong ayrıldıktan sonra Seulgi de onun ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Neden Seulgi için bu kadar diretiyordu? Neden ona yakınlaşmak için bu kadar uğraşıyordu? İlk görüşte aşık olmuş olamazdı değil mi? Birisine aşık olmak için o kişiyi tanımak gerekiyor. Nelerden hoşlanır, nelerden hoşlanmaz, nasıl bir insan, ortak yönleriniz neler ve daha birçok şeyin bilinmesi gerekiyor. Bu yüzden bu düşünceyi hemen sildi aklından. Ama aklına başka bir ihtimal de gelmiyordu. Belki de tanıyordu? Seulgi Taeyong'u tanımasa da belki de Taeyong onu biliyordu?

Taeyong geri geldiğine düşüncelerinden uzaklaşıp ona odaklandı.

"Burayla ve sizin şirketinizle konuştum. Siz gitmiyorsunuz. En azından şimdilik. "

Bugün Seulgi için şoklar günüydü. Ağzı kocaman açıldı. Bir açıklama bekliyordu ama ağzından kelimeler çıkmıyordu. Taeyong gülerek elini Seulgi'nin çenesine götürdü. Ve ağzını kapattı.

"Ne-neden? " diye sordu kekeleyerek.

"Çünkü öyle. Bunu sonra patronunuzla konuşursunuz. Biz şimdi yemeğe gidiyoruz. Değil mi? "

Seulgi içinden başka bir kurtuluş için dua etmeye başladı. Ama hiçbir şey olmuyordu. Tekrar 10'a kadar saymayı düşündü ama Taeyong cevabını beklemeden elinden tutup asansörlerin oraya döndü.

"Yer ayırttırığınızı söylemiştiniz? " dedi Seulgi sürüklenirken. Taeyong kısa bir gülüşten sonra "Evet. " diye cevapladı. Asansörün önüne geçip gelmesini beklemeye başladılar. Seulgi durumu anlamaya çalışıyordu. Yer ayırttaysa cafe gibi bir yere gitmeleri gerekmiyor muydu? Ya da bir restoran?

Asansör kapısı açıldıktan sonra içeriye geçtiler. Kapılar kapandı ve Taeyong'un istediği kata doğru harekete geçti. İkisi de kapı açılana kadar konuşmadı. Kapı açıldıktan sonra büyük bir yemekhane karşıladı onları. Ama bomboştu. Sadece aşçılar bulunuyordu.

Taeyong asansörden indikten sonra Seulgi de onu takip etti. Ara sıra onun peşinden gelip gelmediğini görmek için arkasına dönüp bakıyordu Taeyong. Bu yürümeler terasta tam ortada olan bir masaya geçmeleriyle son buldu. Etrafta gül tarzı romantik şeyler yoktu. Sadece kocaman bir terasın ortasında tek bir masa ve masanın üstünde iki servis duruyordu.

Aşçılardan bir tanesi yemekleri getirmeden önce bardaklara şarap doldurmaya başladı. Seulgi'ninkine sıra geldiğinde durdurdu.

"Ben içmeyeceğim. Teşekkürler. "

"Başka bir şey alır mıydınız? Kola? Fanta? Sprite? Meyve suyu? "

"Su. Sadece su. " diye cevapladı soruyu. Bunun üzerine aşçı geri çekilip suyunu almaya gitti. Birkaç dakika sonra elinde suyla birlikte geri döndü. Bardağı doldurup şişeyi de masanın köşesine bıraktı ve çekildi.

"Seninle yemek yemek istememin bir sebebi var. Sana bir şey söylemem gerekiyor. " diyerek direk konuya girdi Taeyong. Seulgi ise bütün dikkatini vermiş onu dinliyordu. Devam etmesi için başını salladı.

Konuşması 'siz'den 'sen'e geçmişti.

"Sana biraz garip gelebilir ama yine de anlatacağım. Seni daha önce hiç görmedim. Ayrıca ikimiz de ayrı ülkelerde yaşıyoruz. Nasıl görebilirim ki değil mi? "

"Evet. Ben de seni görmedim. "

Seulgi de artık 'siz' demiyordu. Bu yakınlaştıklarının bir işareti olabilirdi.

"Anlatmadan önce sana bir soru sormak istiyorum. Cevaplamak zorunda değilsin. "

Seulgi tekrar devam etmesi için başını salladı.

"Sevgilin var mı? "

Cevap vermek için ağzını araladığında yemekleri geldi. Bu yüzden susmak zorunda kaldı. Yemekler masaya yerleştirildikten sonra konuşma kaldığı yerden devam etti.

"Hayır. Neden? "

Taeyong'un yüzünde küçük bir gülümseme oluştu. Ama hemen normal yüz ifadesine geri döndü.

"Peki Jimin diye bir tanıdığın? "

Seulgi'nin gözleri açıldı. Jimin'i nereden tanıyordu? Belki de sadece bir tesadüftü. Belki de tanımıyordu ve öylesine bir soruydu bu. İsim önemli değildi sonuçta. Jimin yerine başka bir şey de söyleyebilirdi. Bu düşüncelerden kurtulup Taeyong'un sorusuna cevap verdi.

"İş arkadaşlarımdan bir tanesinin sevgilisinin adı Jimin ama kişisel olarak tanıştığım söylenemez. "

"Anladım. Belki de ben abartıyorumdur. "

"Bana sadece sorular sordun ve anlatacağını anlatmadın. " dedi Seulgi yemeğinden ilk lokmasını alırken.

"Ben sen buraya gelmeden önce seni rüyamda gördüm. Her gece. Seni ve Jimin'i. Sadece ikiniz vardınız. Ben sana aşığım ama sen Jimin'le sevgilisin. Ona aşıksın. Jimin ise seni başkasıyla aldatıyor. Böyle saçma sapan şeyler. "

Seulgi tepki veremiyordu. Ne söyleyeceğini bilmiyordu. Aklından binlerce düşünce geçiyordu.

Bu Jimin ve JiHyun ve Jennie'nin de beni rüyasında gördüğü anlamına mı geliyor? Eğer öyleyse neden beni gördüklerinde tepki vermediler? Ve ikimizin rüyası farklıysa bu onların rüyası da farklı mı demek oluyor? Ne bu? Bir film mi? Nasıl mümkün olabilir? Belki de sadece Taeyong görmüştür. Bu yüzden onlar tepki vermemiştir.

"Seulgi? Bir şey söylemeyecek misin? "

"Söylediğin gibi sadece rüya. " diye geçiştirdi. Nedense anlatmak istememişti.

"Aslında bugün bana öyle baktığını görünce beni tanıdığını düşündüm. Ya da belki sen de beni rüyanda görmüşsündür. Ama dediğin gibi bu bir rüya ve biz film çekmiyoruz. Değil mi? "

Seulgi başıyla onayladı. Her ne kadar başta SooJi ile konuşmak istemese de şimdi onunla konuşmak için deliriyordu. Ona her şeyi anlatmalıydı. Birisinin aklına ihtiyacı vardı. Seulgi'nin rüyaları durmuştu. Bunun sebebini bilmiyordu. Peki Taeyong'un rüyaları devam edecek miydi? Bir şekilde Jimin veya JiHyun ile konuşmalıydı. Ya da Jennie. Düşününce ilk görüşmelerinde Jennie de bir şey belli etmemişti. Acaba bu rüyaların asıl amaçlı Taeyong ve Seulgi'yi bir araya getirmek miydi? O zaman neden rüyasında Jimin'den hoşlanıyordu? Neden her şey Jimin'le başlamıştı? Hayır, hayır. Bu Jimin'le alakalı olmalıydı.

Masadan kalktı.

"Üzgünüm ama bana bu kadar yemek bugünlük yeter. Biraz dinlenmem gerekiyor. Uyumaya ihtiyacım var. İzninle. "

Asansöre ilerlerken Taeyong da hızlıca kalkıp yetişti.

"Seni bırakayım. " dedi yanına ulaştığında. Asansöre binerken Seulgi mesaj bölümüne girdi ve SooJi'nin ismini buldu.

"Konuşmamız lazım. "

Rüya (꿈)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin