14. Bölüm

32 8 1
                                    

Cafeye girdiğinde etrafa bakınmasana rağmen JiHyun'u göremedi. Kasiyere sormak yerine geri çıktı. Zaten görseydi de bir şey konuşmadan eve dönecekti. Sadece gördüklerinden emin olmak istiyordu. Belki de kendisini rüyaya kaptırdığı için olmuştu. Bu yüzden önemsemeden otobüse binip evin yolunu tuttu. Eskiden kısa gelen yol şimdi ona çok uzun gelmişti. Oysa ki eve vardığında o kadar da geç olmadığını anlamıştı. Saat 4.30 olmuştu. Salona doğru ilerledi. Eğer şimdi uyursa orada uyandığında daha güneş doğmamış bile olabilirdi. Bu yüzden uykusu gelene kadar beklemeye ve televizyon izlemeye karar verdi.

3 saatini hiç kıpırdamadan televizyon karşısında geçirdikten sonra hala uykusu gelmediği için yine uyku haplarına ihtiyacı olduğunu anladı. Mutfaktan bir tane alıp bir bardak suyla odasına döndü. Evin içinde pek bir şey yapmadığı için hiçbir yer henüz dağılmamıştı.

Yatağına girip ilacı içti. Gözlerini kapattıktan yarım saat sonra ancak uykuya dalabildi. Gözlerini açtığında yumuşak bir zeminin üstünde yatıyordu ve etrafta kimse yoktu. Bu Seulgi'yi endişelendirmişti.

"JiHyun-ah?! "

Yattığı yerden doğrulup baktığında bir yer yatağı olduğunu gördü. Sonra ayaklanıp boş odaları gezmeye başladı. Kimse yoktu. İki gündür üstünü değiştirmemişti ve kıyafetlerini Bayan YeonJoo Busan'a götürmüştü. Bu yüzden biraz rahatsız hissediyordu.

"Belki de Busan'a dönmeliyim. " diye düşündü içinden. Yer yatağını olduğu gibi bırakıp kapıya yöneldi. Ve önünde bir postit buldu.

Sakın bir yere kaybolma. Yürüyüşe çıktım. Geleceğim.

Derin bir nefes aldı Seulgi. Eğer JiHyun dönecekse onu beklemesi gerekiyordu ama ne kadar süreceğini de bilmiyordu. Telefonunu çıkarttı. JiHyun'la yeni tanıştıkları için numarasını almamıştı ama anlaşılan JiHyun bunu akıl edip kendi numarasını kaydetmişti. Gülümsedikten sonra hemen arama tuşuna bastı. Birkaç kez çaldıktan sonra açıldı.

"Günaydın uyuyan güzel. 12 saattir uyuyorsun. "

"Çok yoruldum herhalde. Ne zaman geliyorsun? "

"Şimdi kapıdan giriyorum. "

"Tamam. "

Telefonu kapattılar ve 2-3 dakika sonra JiHyun yanında belirdi.

"Hadi gidelim. Önce eve uğrar güzel bir duş alırız. Sonra hazırlanıp çıkar biraz Busan'ı gezeriz. Ne dersin? "

Seulgi gülümsedi ve başıyla onayladı. Beraber evden çıkıp taksiye bindiler. Otogarda indikten sonra biletlerini aldılar. Kalkış saati yarım saat sonraydı. Yakınlardaki bir cafede oturarak beklemeye karar verdiler. İçeride otururken JiHyun'un aklına evdekileri aramak geldi. Annesinin numarasını tuşladı.

"Anne. Seulgi ve ben geliyoruz. "

Seulgi, annesinin ne dediğini duyabiliyordu.

"Tamam oğlum. Biz de oraya gelecektik aslında. Şimdi otobüse bineceğiz. "

"Neden? "

"Ev eşyalarından bazıları gelecekmiş bugün. "

"Tamam. Ben de Seulgi'ye Busan'ı gezdiririm diyordum. "

"Olur. Akşam evde görüşürüz. "

"Görüşürüz. "

JiHyun telefonu kapatıp Seulgi'ye döndü.

"Annemler- "

"Duydum. Bizim bineceğiniz otobüs de birazdan kalkar. Gidelim mi? "

JiHyun başıyla onayladı. Cafeden çıktıktan sonra otobüse doğru ilerlediler. Yerlerine geçtiklerinde kalkmasına 15 dakika vardı. Cam kenarında oturan yine Seulgi'ydi. Telefonunu çıkartıp internette gezinmeye başladı. Eğer bu rüya onunsa bütün haberleri de kendi beyni üretiyor demek değil miydi? Evet onun rüyasıydı ama kontrol edemiyordu. Zaman kendi kendine geçiyor, olaylar ondan bağımsız gerçekleşiyordu.

Rüya (꿈)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin