Balkona çıktığında serin hava iliklerine kadar işlemiş, kollarını kendine sarmıştı Zehra. Derin bir nefes alarak düşünmeye koyuldu. Bu son yaşadıkları onu çok inciltmişti. Küçüklüğünden beri ayağına bile taş değmemiş, bir damla göz yaşı akıtmamıştı. Çok uslu bir kız olup ailesini hiç üzmemişti.
Annesinin ölümü yetmezmiş gibi ardından bir de babasının hastalığını öğrenmişti. Onunda annesi gibi bir gün onu terk edeceği gerçeğiyle balkonun demirlerine tutundu. Şimdi soğuğu daha fazla hissetmişti. Birbiri ardına gelen gözyaşlarını silip balkonun kapısını kapatıp odasına geçti.
Geçen sene yine bu zamanlar annesini kaybetmiş ve tek dayanağı babası olmuştu Zehranın. Şimdi ise onun hastalığı ile yüz yüzeydi. Doktorlar çok fazla bir ömrünün kalmadığını söylediğinde yıkılmıştı genç kız. Eğer onuda kaybederse ne yapacağını bilmiyordu. Nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. Hep etrafına neşe saçan kahkahalarıyla ve sempatik hareketleriyle çok sevilen bir kızdı Zehra. Ama annesinin ölümünden sonra ve babasının durumundan dolayı içine kapanmış bir daha gülmemeye yemin etmiş gibiydi.
Son zamanlarda kimseyle görüşmemiş, en yakın arkadaşı Yeşim'e bile cephe almıştı. Sanırım kendini yalnızlığa alıştırmaya çalışıyordu.
Gözlerini kapatıp kendini yatağa attığında çok yorgun olduğunu hissetti. Haftalardır babası hastanede yatıyor uygun bir kalp bulunması için bekliyordu. Taa ki dün geceye kadar. Ahmet Bey son günlerini hastane de değil kızının yanında geçirmek istiyordu. Eve geldiklerinde odasına çekilmiş ve Zehra'ya gerçekleri nasıl söyleyeceğini düşünüyordu.
Ahmet Bey biraz daha düşündükten sonra aldı kalemi eline ve yazmaya başladı. Yazmak söylemekten daha kolay diye düşündü yaşlı ihtiyar.
Yazdı, yazdı ve yazdı. En son kağıtı katlayarak zarfın içine yerleştirdi. Arkasına Mavişim'e yazarak en yakın dostu Mehmet'i yanına çağırdı. Elindeki zarfı uzatarak;
"Bunu ben öldükten sonra Zehra'ya ver."
Mehmet Bey eski dostuna bakarak içerlendi ve onun ne kadar güçsüzleştiğini fark etti.Yıllardır onun yanında hem dostluğunu sürdürmüş hem de evdekilerin güvenliği ile ilgilenmişti. Derin bir nefes alarak zarfı elinden aldı. İçinde yazanları adı kadar iyi biliyordu. Kafasını salladı ve odadan çıktı.
Zehra gece kötü bir kabus görüp hızla yatağında doğruldu. Komodinine uzanıp ışığını açtığında ise her şeyin bir kabus olduğunu anladı. Ve huzursuz bir nefes verdi. Rüyasında annesi babasının elinden tutup onu götürüyordu. Zehra ne kadar arkalarından koşup yetişmek istese de bir türlü onlara yetişemiyordu.
Yatağından kalkıp babasının odasına doğru ilerlerledi. Saat daha sabahın beşi idi. Ses çıkarmamaya gayret ederek babasının odasına girdi yavaşça üzerine eğilip nefes alıp almadığını kontrol ettikten sonra rahat bir nefes alıp yanındaki koltuğa uzandı. Gün ağarana kadar uyuyamamıştı.
Sabah babasının tatlı sesiyle gözünü açtığında ise kocaman gülümsedi. Onun yanında her zaman olumlu olmaya güzel vakitler geçirmeye çalışıyordu.
"Günaydın mavişim."
"Günaydın babacığım." diye karşılık verdi.
"Burada uyumuşsun. "
"Evet babacığım seninle uyumak istedim sadece." dedi.
Babası onun yine kabus gördüğünü anlamıştı. Durumu son zamanlarda daha da kötüye giden Ahmet Bey her gece kızının onu kontrol ettiğini ve kabus gördüğü gecelerde onun yanında uyduğunu biliyordu.
......
Zehra babasını öperek yanından ayrıldı. Odadan çıkmadan önce bir kez daha arkasını döndü ve bu onu son görüşüymüş gibi içi cız etti.Bugün annesinin ölüm yıldönümü olduğu için mezarlığa gidecekti.Daha mezarlığa adımını atmadan babasının haberi gelmişti. Durumu ağırlaşmış ve hastane kaldırdıklarını öğrenmişti. Annesi için aldığı çiçekler yere düşerken Zehra koşarak arabasına ilerledi.Hastaneye vardığında ise her şey için çok geç kaldığını anlamıştı.
Babası artık yoktu. O da annesi gibi onu bırakıp gitmişti. Hemde bir yıl arayla aynı gün de kaybetmişti. Gözyaşları sicim olmuş yanaklarından süzülürken tek hatırladığı babam diye bağırışıydı.
.....
1 hafta sonra
Babamın ölümünün üzerinden tam bir hafta geçmişti ki Mehmet Amcanın elime tutuşturduğu mektupla kalakaldım.
"Bu nedir Mehmet Amca.?"
"Al kızım al ve oku."
Mektubu açıp hemen okumaya başladım.Babam yazmıştı.
"Güzel kızım bu mektup eline ulaştığına göre ben çoktan bu dünyadan göçüp gitmiş olmalıyım.Sakın ha üzülme.Ağlama. O maviş gözlerinden akan bir damla yaşa kıyamaz bu yaşlı adam. Annenden sonra ben de seni bu hayatta yalnız bıraktığım için çok üzgünüm. Daha fazla yükü kaldıramadı bu kalp. Her gün o maviş gözlerine baktıkça sana yaptığımız kötülüğün vicdan azabını çektim. Şimdi ise annenin son sözleri aklımda 'Zehra'ya tüm gerçekleri anlat.' Şimdi sana hayatın hakkındaki kocaman bir yalanı anlatacağım mavişim. Bütün bunları anlattıktan sonra bana kızacaksın, kırılacaksın belki de asla affetmeyeceksin beni. Senden tek bir istediğim var mavişim. Bizi hiç unutma. Bunları yüzüne söylemek istesem de yapamadım kızım. Sen gözlerimin içine öyle güzel bakarken nasıl derdim ben senin baban değilim diye.Tüm hayatım boyunca bu yükü omuzlarımda taşıdım. Bir gün iş toplantısı için Diyarbakır'a gitmiştim. Çarşıda Mehmet Amcan ile gezerken küçük bir kız çocuğu ayaklarıma dolandı. O koca gözlü maviş maviş bakan kız sendin.Eğilip saçlarını okşadım.Ve ne olduysa o arada oldu kaybolmuştun sanırım seni alıp karakola gitmek için yola koyulmuştum ki bir an gaflete düşüp seni buraya evimize getirdim. Annen ile bizim çocuğumuz olmuyordu ve gerçekten çok büyük bir evlat özlemi çekiyorduk. Yani anlayacağın seni gerçek ailenden kaçırdık mavişim. Mehmet Amcanı gerçek aileni araştırması için Diyarbakır'a gönderdim.Simdi neden bunları bana anlatıyorsun diye düşünüyosun biliyorum. Çünkü bu hayatta artık teksin.Senden tek dilegim gerçek aileni bulmam. Yıllarca bir Yalanla büyüttüm seni ama artık dayanamıyorum.Git onları bul ve tanı. Ve en önemlisi ikizini..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHRAZAD [ TAMAMLANDI ]
RomanceEğer aşk bir seçenek olsaydı. Bu kadar keskin bir acıyı kim seçerdi.?