"Zehra gitme.!"
"Hiç kimse yokken hep ben vardım. Bunu sakın unutma."
Kapıyı açtığımda Berzan babam dahil herkes dışarıda bizi bekliyordu. Azad kolumu tuttuğunda ağlayarak ona baktım. Bizden saklamamalıydın.
"Azad bırak.!"
Azad kolumu bıraktığında merdivenlerden inmeye başladım. Berzan babam Azad'ı durdurdu.
"Ona biraz zaman ver oğul. Yaşadıkları kolay değil."
"Zehra.!!"
Azad arkamdan bağırsa da durmadım. Konağın kapısını açtığımda Azize yanıma geldi.
"Abla gitme. Ne olur."
"Çocuklarım sana emanet Azize. Gözün gibi bak onlara."
Uzaklaşmam gerekiyordu. Umudumu almıştı benden. Ben günlerce aklımı kaybetmiş gibi dolandım durdum etrafta. O ne yaptı peki.? Ona ne kadar ihtiyacımız olduğunu bile bile çıkmadı ortaya. Konağın önündeki arabalardan birine bindim.
Saatlerce gezdim. Durdurak bilmeden gün aydınlanana kadar arabayla dolaştım. Telefonum sürekli çaldığı için onu da kapattım. Kimseyle konuşmak istemiyordum artık. Mezarlığa sürdüm arabayı. Saat sabahın beşiydi. Mezarlıktaki bekçiyi aradı gözlerim.
Sonra arkamdan bir ses geldi.
"Buyrun kime bakmıştınız.?"
"Burada bir bekçi yaşlı amca vardı. Nerede o.?"
"Sen İlyas abiyi diyorsun. Maalesef dün gece kaybettik onu."
Onu da mı kaybetmiştim.? Henüz dinen gözyaşlarım tekrardan yerini buldu. Mezarı nerede.? diye sordum adama. Yerini gösterdikten sonra yanımdan ayrıldı.
"Bak yine buradayım İlyas Amca. Bu sefer senin için geldim. Ölüm hakikat demiştin. Benim sevdiğim adam yaşıyormuş biliyor musun.? Ben onu yaşarken öldü zannetmişim. Sen neden bıraktın gittin peki.? Hani savaşmamız gerekiyordu. Hani pes ermeyecektik. Boşvermeyecektik.? Biliyorum seninde savaşacak gücün kalmadı. Benim gibi. Ama ben halen çocuklarım için savaşmalıyım. Kimseyi anlamak istemiyorum artık. Ben hayatta bir tek Azad'a güvendim. O da kimseye güvenilmeyecegini öğretti çok şükür. Söyle seni kim üzdü bu kadar.? Seçtiklerin mi.? Vazgeçtiklerin mi.?"
Nefes alan her insan yaşamıyormuş meğer.
Artık bende sıkıldım güçlü görünmekten içim düğüm düğümken başka düğümleri çözmekten. Herkese yetişmekten. Ama hep kendime geç kalmaktan yoruldum.Annemlerin evine geldim. Kimse bir şey sormamıştı. Belli ki hepsi biliyordu durumu. Buradaki odama girip oturdum. Bir süre sonra da ağlamaktan bi tap düşüp uykuya dalmıştım.
İki gün boyunca kimseyle konuşmadım. Azad bir çok kez gelmişti. Ama onunla konuşmak istemediğimi kesin bir şekilde ifade etmiştim. Bugün yine mezarlığa gidecektim. İlyas amcayla konuşmak iyi geliyordu sadece. Çocuklarımı da çok özlemiştim.
Mezarlığa sürdüm arabayı. İlyas amcanın mezarına gidip yanına oturdum. Önce bir şişe su döktüm. Sonra duamı ettim. Ardında da konuşmaya başladım.
"Yine ben geldim İlyas Amca. Duyduğuma göre kimin kimsen yokmuş. Ama ben varım. Ben de senin bir kızınım. İki gündür ne yaşadığımı içimde ne fırtınalar koptuğunu bir ben bir Allah biliyor. Suskunum. Konuşasım gelmiyor kimseyle. Bir tek senin yanında nefes aldığımı hissediyorum. Ağlama değer verseydi zaten gözünden düşen iki damla yaşa kıyamazdı diyorum kendime. Olmuyor. Ne onunla ne de onsuz olmuyor. Ben Azad'ı çok özledim İlyas Amca."
Omzuma konan ellerle irkildim.
"Bizden vazgeçemezsin Zehra."
"Azad ben yapamıyorum. Anlasana. Dayanamıyorum."
Ağlarken bana sarıldı. Kafamı göğsüne koyup, daha çok ağladım.
"Allah benim belamı versin.! Seni çok üzdüm."
Sustum. Çünkü bir kadın en çok kırıldığında susar.
"Affet beni ne olur. Sana yaşattığım her an için affet Zehra."
"Eğer bir daha bunu bize yaşatırsan seni asla affetmem Azad. Asla."
"Söz veriyorum güzelim. Söz veriyorum bir daha asla sizi bırakmayacağım.Hadi tut elimden evimize gidelim. Çocuklarımıza gidelim. Bir gün daha ayrı kalmayalım."
Elinden tutup, arabaya doğru yürüdük. Affetmek zordu ama bu hayat yalandı. Bir gün daha ayrı geçirecek zamanımız olup, olmadığını bile bilmiyorduk. Azad benim bu hayattaki en büyük sınavımdı.
"Gitmeden önce. Asya'nın kulağına ne söyledin.?"
"Yanında olmasam bile ilk kelimesinin baba olmasını istedim ondan."
4 YIL SONRA
Bugünlerde konakta büyük bir telaş almıştı herkesi. Asaf, Ayaz ve Arvas'ın sünnet düğünü olacaktı. Ne çabuk geçmişti zaman. Azad sözünü tutmuş bir daha asla beni üzmemişti. Çocuklar sünnet kıyafetleriyle bahçede koştururken yukarıdan onlara baktım.
Azad Asya'nın elinden tutmuş yanıma geliyordu. Gülümseyerek onları izledim. Baba kız ne güzel de görünüyorlardı.
"Anne bak babam bana ne almış. Ama sana almamış." derken kafasındaki pembe tokasını gösteriyordu.
"Çok güzelmiş kızım. Aa niye bana almamış ki.?" dedim yalandan üzülerek.
"Çünkü beni daha çok seviyor da ondan."
Asya'nın bu kıskançlığına güldüm. Babası denince akan sular duruyordu.
"Ama üzülme bazen sana veririm. Sen de takarsın." dedi. Masum masum. Meleğim benim.
"Tamam annecim. Hadi sen kardeşlerinin yanına git. Bizde geliyoruz birazdan."
Azad Asya'yı kucağından indirince koşarak merdivenlere gitti.
"Kızım yavaş. Düşeceksin.!"
Azad arkasından bağırıyordu. Ama kim dinler onu.? İnatçı keçimizdi o bizim. Arkasına dönüp bize dil çıkardı.
"Bana bak küçük hanım. Gelmeyeyim yanına."
Azad yalandan kızarken onların bu haline güldüm.
"Sana benzesin demiştim. Ama bu kadarını bende beklemiyordum." diyerek beni öptü.
Bende ona sarıldığım da tamamdık artık. Boynumdaki kolyeye gitti ellerim. Biz asla ayrı kalamazdık.
"ZEHRAZAD."
Fırat kucağında küçük kızları Asiye ile yanımıza geldi.
"Abi vallahi Arvas olmadı. Bunu yapalım dedik. Bu da olmadı. Bütün çocuklarım sana çekecekse çok işim var benim." dedi hayıflanarak. Azize de arkasından gelmişti.
Onun bu haline gülerken Azize karnını sıvazladı. Evet üçüncü de yoldaydı.
"Bana bak Fırat. Bu da enişteme benzerse bir daha çocuk falan yok."
Berzan babam da gülerek yanımıza geldi. Mehmet Amca ve annemi de baş göz etmiştik sonunda. Baranlar kucağında Buke ile konağın kapısında görününce herkes tamamdı. Dicle oğullarının elinden tutmuş arkasından geliyordu.
"Hadi evlat herkes toparlanmaya başladı."
Berzan babamın komutuyla hepimiz aşağı indik. Gelenlerle selamlaştıktan sonra sünnet yapılmıştı. Fırat ve Azad oğlanlar için kurban kestirmişti. Oyunlar oynandı. Hediyeler verildi. Yemekler yenildi.
Sıra aile resmine gelmişti. Küçükten büyüğe herkes bu resimde olacaktı. Berzan babam önümüzdeki sandalyeye oturup, torunlarını yanına aldı. Azize eşinin yanına geçti. Mehmet Amca ve annem de yan yanaydı. Baran Dicle'yi kollarının arasına aldı. Azad elini belime sardığında önce ona sonra kameraya baktım. Ve flaşlar patlamadan önce Azad'ın elini karnımın üzerine getirip,
"Bir inatçı keçimiz daha olacak." dedim. Azad şaşkınca bana bakarken fotoğraf çekilmişti.
VE SON.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHRAZAD [ TAMAMLANDI ]
RomanceEğer aşk bir seçenek olsaydı. Bu kadar keskin bir acıyı kim seçerdi.?