Jaebum, kollarında uyumakta olan küçüğü yol boyunca evine taşımış ve sonunda eve vardığında kapıyı çalıp evdeki görevlilerden birinin kapıyı açmasını beklemişti. Açtıklarında hemen içeri geçmiş ve meraklı gözleri arkasında bırakarak salona geçip küçük olanı koltuğa yatırmıştı. Neden böyle olduğunu bilmiyordu. Küçük olan neden bir anda ağlamaya başlamıştı, en ufak bir fikri yoktu. Ancak bunu o uyandıktan sonra sormaya karar verdi.
"Ona bir örtü getirin."
Görevlilerden birisine söylediğinde, görevli onu hemen onaylamış ve içeri gitmişti. Jaebum, bütün popüler çocukların özelliklerine sahipti. Kendisini ayda yılda bir görmeye gelen zengin bir ailesi, her istediğini yapması için görevlendirilmiş çalışanları ve ailesinin gelmeye bile tenezzül etmediği bir evi vardı.
Ailesinin kendisiyle ilgilenmeyişini pek taktığı söylenemezdi. O, aile sevgisine özenmemişti. Özenmesine de gerek olmadığını düşünüyor ve bu şekilde yaşayıp gidiyordu.
Sonunda örtü gelmiş ve Jaebum onu yavaşça uyuyan Youngjae'nin üstüne örtmüştü. Koltuğun önündeki cam sehpanın üzerine oturmuş ve ellerini önünde birleştirip onu izlemeye koyulmuştu. Küçük olan her haliyle olduğu gibi uyurken de sevimli ve güzeldi ona göre. Hafif aralanmış dudakları ile çok güzel duruyordu. Jaebum elinde olsa zamanı durdurur ve onu sürekli seyredebilirdi.
*
Ne kadar süredir küçük olanı izlediğini bilmiyordu ama sonunda küçük olan kıpırdanmaya başlamış ve gözlerini aralamıştı. Jaebum ona, onu izlerken yüzünden bir an olsun eksik olmayan gülümsemesiyle bakıyordu. Küçük olan yavaşça yerinde doğrulmuş ve gözlerini ovuşturup bakışlarını Jaebumla buluşturmuştu.
"Selam... Nasılsın?"
Youngjae nerede olduğunu anlamış ve içinde oluşan heyecana engel olamamıştı. Kendisine küfür etmeden geçen bir saniye olacak mı diye düşünürken aklına sabah yaptıkları gelmiş ve böyle bir şeyin olmayacağını düşünmüştü. Şimdi ona ne diyeceğim, diye düşünüyor ve aklına bir şey gelmiyordu. Aptal gibi ağlamıştı ve bir kere daha büyük olanın karşısında rezil olmaktan başka bir şey yapmamıştı.
"İyiyim."
Sonunda cevap verebilmiş ve çekinerek büyük olana bakmaya devam etmişti. Derin bir nefes almış ve bakışlarını yavaşça ondan çekip etrafta gezdirmeye başlamıştı. Vay canına, diyordu. Gerçekten güzel bir evdi burası.
"Youngjae..."
Youngjae nefes vermiş ve büyük olanın kendisinden özür dileyeceğini anlamış, buna izin vermeyip onun lafını bölmüştü.
"Lütfen... Özür dileme. Asıl ben özür dilerim."
Youngjae, ayaklarını koltuktan sarkıtıp oturur pozisyona gelmiş ve bacaklarındaki örtüyü omuzlarına almıştı. Koltukta biraz öne gelip ellerini büyük olanın elleri üzerine koymuş ve büyük olanın kendisine gülümseyerek bakmasını sağlamıştı. Youngjae onun gülümsemesini her zaman izleyebileceğini düşünmüş ve onu daha sık gülümsetmesi gerektiğini aklına not etmişti.
"Ben..."
Youngjae kafasının içindeki cümleleri toparlamaya çalışıyor ancak bir türlü yapamıyordu. Sıkıntıyla iç çekmiş başını öne eğmişti. Büyük olanın bir elini elleri arasından çektiğini hissetmiş ama yine de kafasını kaldırmamıştı. Jaebum ise küçük olanın bir sıkıntısı olduğunun farkındaydı. Elini onun çenesine yerleştirip kafasını kaldırmasını sağlamış ve samimi olduğunu düşündüğü gülümsemesiyle ona bakmaya başlamıştı.