Merhaba:) Umarım beğenirsiniz. Yorum yapmayı unutmayın^^ teşekkürler :*Youngjae'nin büyük olana onu sevdiğini itiraf etmesi üzerinden iki gün geçmişti. Bu süre zarfında Youngjae'nin yüzünden aptal tebessümü hiç gitmemiş ve yapması gereken tüm işleri unutmuştu. O günün akşamında eve geldiğinde yemek masasına oturmuş ve ailesine içinde yaşadıklarını aktarmamaya çalışmıştı. Yemeğin ardından annesinin ona bulaşıkları yıkamasını söylediğinde kabul etmiş ve yıkamaya başlamıştı. Ta ki, Jaebum ile olan konuşmaları aklına gelene kadar. Yüzündeki tebessümle o anları düşünürken köpüklü ellerini yıkamış üstüne silerek kurulamıştı. Ardından arkasında daha yarısının bile yıkanmadığı bir bulaşık yığını bırakıp odasına çıkmış ve kendisini yatağa atmıştı.
"Youngjae! Ben sana bulaşıkları yıka demedim mi?! Tanrım... bu çocuk..."
Annesinin söylenmesiyle bir saniyeliğiyle yatağından sıçramış ama sonrasında rahatlayarak geri yatağına yatmıştı. Gülümseyerek tavanı izlemeye başlamıştı. Aklına ne zaman öpüşmeleri gelse yatakta tepinmeyi de ihmal etmemişti. Sonunda kendine gelip -bir süreliğine- kıyafetlerini değiştirmiş ve yatağına girerek huzurlu -kesinlikle huzurlu değildi- bir uykuya dalmıştı.
Sabah uyandığında gördüğü rüyanın etkisiyle nefes nefese kalkmıştı. Neden böyle bir rüya gördüğünü bilmiyordu. Oysaki her şey çok güzel ve sakin gidiyordu. Rüyasında Jaebum ile arabadaydı. Ve arabayı -her ne kadar ehliyeti olmasa da- Jaebum kullanıyordu. Her şey çok güzeldi. Birbirleriyle şakalaşıyor ve gülüşüyorlardı. Ta ki, Jaebum bir anda kontrolünü kaybedip arabayı uçurumdan aşağı sürene kadar. Youngjae sanki bir dakika öncesine kadar arabanın içinde değilmiş gibi uçurumun kenarında düşen arabaya bakıyordu. Ne yapacağını bilemez halde orada dururken bir anda düşmeye başladığını hissetmişti. Sonunda sert bir şekilde yere çakıldığında eş zamanlı olarak çığlık atarak gözlerini açmıştı. Garip ama çok garip bir rüyaydı. Ancak, Youngjae bu rüyanın etkisinden hoşlanmamıştı.
Hemen yanındaki komodinden telefonunu alarak büyük olana mesaj atmış ve saat sabahın yedisi olmasına rağmen ona hemen geri mesaj atan Jaebum'a teşekkür etmişti.
O gün tüm günü okula gitmeyip tekrar büyük olanın evinde birlikte geçirmişlerdi. Ve her ne kadar saçma da olsa rüyasını Jaebum'a anlatmış ve büyük olanın ona sarılarak sakinleştirmesine izin vermişti. Youngjae, onun kolları arasında geçirdiği tüm anların bir rüya olmasından korkuyordu. Yine de onun kolları arasındayken bunu düşünmemeyi tercih etmişti.
Gene o günün akşamında Youngjae aklı bir karış havada eve gelmiş ama bu sefer daha dikkatli olmaya özen göstermişti. Ailesinin onun bu hallerini fark edeceğini ve sorgulayacaklarını biliyordu. Bunun olabildiğince geç olmasını istediği için dikkatli olması gerekti. Tüm her şeyi halledip sonunda odasına çıktığında derin bir nefes almış ve geçen günkü gibi bir rüya görmemeyi dilemişti. Ve dilediği gibi de olmuştu. O gece Youngjae güzel bir rüya görmüştü.
*
Şimdi ise rüyasında olmayı diliyordu. Jaebum istediği gibi arabayı uçurumdan aşağı sürebilirdi çünkü şu an Bayan Ahn'ın dersindeydiler ve bu kadın kesinlikle çekilmiyordu. Arkada geldiklerinden beri birbiri ile fısıldaşan arkadaşları, zaten hiç sevmediği, derse odaklanmasında yardımcı olmuyorlardı.
"Ne kaynatıyorsunuz siz?"
Dayanamayıp arkasına döndüğünde Bambam'i Yugyeom'un koluna girmiş ve omzuna yatmış olarak görmüştü. Bu manzara garip değildi. Eskiden olsa asla garip olmazdı. Ancak şu an Bambam'in yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Tamam, o Yugyeom'u en yakın arkadaşı olarak görüyordu. Gülümsemesi normaldi. Yine de yüzündeki gülümseme biraz daha farklı gibiydi. Öncekilerden ayıran bir özellik vardı. Ancak, Youngjae her zaman yaptığı gibi bunu da sonra çözmeyi planlıyordu.