-Güm!...-Allah kahretsin!...
Kemerimi çözüp arabadan fırlarken Hikmet Bey son üç saattir monolog halinde devam ettirdiği konuşmasının bölünmesinden mutsuz görünüyordu. Ben kapı koluna uzandığımda yaklaşık on beş yıl önce çalıştığı kurumda, yöneticisi ile yaşadığı trajikomik olaya ivme kazandırmış, ağzından dökülen cümleler birbirine karışmıştı.
Onu da anlıyordum aslında, koskoca şirkette yalnızdı ve kendisini dinleyecek birisini bulduğunda durmadan konuşması ile meşhurdu. Bu güne kadar her zaman saygı çerçevesinde ilgi göstermiş olsam da şu an cümlesinin sonunu bekleyemezdim.
Önümde aniden duran araca içimden söverken üzgünce arabamın aşağı kaymış tamponuna baktım.
Arabadan inmiş olan Aslı ve Ahmet yanıma gelmiş benimle birlikte hasarı kontrol ediyorlardı.
Gayri ihtiyari önümdeki lüks araca baktığımda plakayı görmemle elimi alnıma vurmam bir oldu. Kimin arabasına çarptığımı anlamıştım tabi ki.
-Ben de şans olsa zaten! Ahmet, şu önümde duran canavarın Tahir Bey'in arabası olmadığını söyle!
-Maalesef Derin, tam olarak öyle.
Ben kendi arabama verdiğim hasarı çoktan unutmuş, patronun arabasına arkadan bindirmenin işten atılma sebebi olup olmadığını düşünürken arabadan bir çam yarması fırladı.
-Dikkat etsene bacım!
"Bacım mı?"
-Kardeşim pat diye durulur mu yolun ortasında, ehliyeti bakkaldan mı aldın!
-Bacım doğru konuş! Burası özel mülk, şirket otoparkı! E5 karayolu değil herhalde duracağız.
-Orası öyle hakikaten!
Çevreme bakındığımda gerçekten de adamın kendisine ayrılan otoparka girmeye çalıştığını gördüm.
Sabah 5'te çıktığım yol, Hikmet Bey'in bitmek bilmeyen konuşması, gün boyunca katılmak zorunda olacağım eğitim tüm algılarımı ters yüz etmişti.
Ben bir yandan az sonra yetişmem gereken eğitimi düşünürken bir yandan da ne yapmam gerektiğini düşünüyordum.
Arabanın arka kapısının açılması ile dışarı çıkan uzun boylu, yapılı adam bana bir kez bakmadan şoförüne döndü.
-Sen hallet Naci!
-Ah şu dünyada patron olmak varmış!
Adamın bana çevrilen bakışlarından bunu dışımdan söylediğimi anladım ve yerde bir delik aramaya başladım. Neden mi? Acilen içine düşmeliydim!
Tahir Bey'in tek kaşı soru sorarcasına havaya kalkarken ben gözlerimi ayağımdaki stilettolara dikmiştim. Geçti volanlı mini eteğim görüş açımı kapatsa da şu an adamın yüzüne bakamayacak kadar utanmıştım. Acaba patrona veryansın etmek işten atılma sebebi miydi?
Tahir Bey'in hala karşımda dikildiğini anladığımda gözlerim mavi dar gömleğimin bileklerde biten manşetlerine kaydı. Aklımdan kazı çevirmenin çeşitli yollarını ararken nöronlarımı çarpmanın şiddeti ile ortalığa döktüğümü düşündüm çünkü kıvırmak için en ufak bir şey gelmiyordu aklıma. Çaresiz gözlerimi adamın yüzüne kaldırıp
-İyi çalışmalar Tahir Bey diye devam ettim ve hemen bakışlarımı kaçırdım. Tahir Bey'in yüz ifadesini göremesem de sesinde bir alay sezdim.
-Size de Derin Hanım.
Arkasını dönerek şirkete giren adama bakakalırken adımı hatırlamasıyla dumura uğradım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDAM (Tamamlandı)
FanfictionUzaktan seviyorum seni kokunu alamadan, boynuna sarılamadan yüzüne dokunamadan sadece seviyorum öyle uzaktan seviyorum seni elini tutmadan yüreğine dokunmadan gözlerinde dalıp dalıp gitmeden şu üç günlük sevdalara inat serserice değil adam gibi...