Haftalar birbirini kovalarken onsuzluğa tekrar alışmaya başlıyordum. İki yıl onsuz nasıl yaşadığımı hatırlamıyordum. O zaman içimde bir yerlerde beni sevdiğini düşünmek bana güç verirken bütün bildiklerimin yalan olduğunu fark etmek beni tüketmişti. İçimi acıtan beni aldatması değil buydu. Beni hiç sevmemiş olması ve yaşadığımız her şeyin yalan olmasıydı. Ankara'dan gidemiyordum, o gücü kendimde henüz bulamamıştım. Kendimi işe vermiş ve başka bir şey düşünmez olmuştum. Geçen iki ayda çevremde olmasına öyle alışmıştım ki düştüğüm boşlukta tutunacak bir dal arıyordum. Hayatımdan tamamen çıkmıştı, öyle ki önüme koyduğu bütün engelleri kaldırmıştı ve çok kısa sürede tüm işleri toparlamıştım.
Bu iyi bir şey miydi? Kendimi buruşturulup atılmış bir mendil gibi hissediyordum. Tahir'i bile Turgut gelip alıyor, dışarda görüşüyorlardı.
Hafta sonu annemle Tahir'i parka götürmek için hazırlanırken kapı çaldı. Kimseyi beklemediğimiz için şaşkınlıkla girişe yöneldim ve gözetleme deliğinden yaşlıca bir kadınla ben yaşlarda genç bir kız gördüm. Kapıyı açtığımda üst katta oturan Melek ablaya gelen misafirlerin yanlışlıkla benim kapımı çaldıklarını düşünüyordum.
-Hoş geldiniz, Melek abla bir üst katta oturuyor.
-Derin Hanım?
-Benim, kusura bakmayın yanlış geldiğinizi düşünmüştüm.
Konuşan genç kız olmuştu.
-Ben Leyla, Tahir'in kardeşiyim. Annem Zahide.
Şok olmuş vaziyette yüzlerine bakarken ne yapacağımı şaşırmıştım.
-İçeri davet etmek istemezsen anlarız kızım.
-Özür dilerim, bir an çok şaşırdım. Buyurun lütfen.
Onları salona geçirirken anlam veremiyordum. Burada olduğumuz iki ay süresince Tahir hiç onlardan bahsetmemiş ve bizi de tanıştırmak istememişti. Şimdi neden gelmişlerdi, her şey bittikten sonra.
Onları anneme tanıştırırken annemin de yüzünden şaşkınlık okunuyordu. Bir şey söylemiş olmak için onları oturturken içecek bir şeyler teklif ettim.
Kahveleri hazırlayıp odaya döndüğümde ikisi de ortada oynayan Tahir'e dolu dolu gözlerle bakıyorlar fakat yaklaşmak için hiçbir girişimde bulunmuyorlardı. Yanlarına oturduğumda Zahide Hanım göz yaşlarını tutamadı ve bana döndü.
-Kızım izin verir misin? Kucağıma alabilir miyim?
-Tabi ki efendim.
Benim de gözlerimden yaşlar akıyordu. İkisi Tahir'i öpüp bağırlarına basarken gözlerimi kaçırdım. O gün aramızda konuşmadığımız tek konu Tahir'di. Doğum anından başlayarak Tahir hakkında her şeyi öğrenmek için öyle heveslilerdi ki ilk gördüğüm anda içimin ısındığı bu insanları kendime bu kadar yakın görmeme şaşırıyordum. Bir süre sonra onların kim olduğunu unutmuş öyle rahatlamıştım ki yanlarında uzun zamandır bu kadar neşeli olmadığımı fark ettim. Oysa Tahir'in ailesi ile karşılaşma fikri ve onların bana attığı utandırıcı bakışlar uzun süre kabuslarımı işgal etmişti. Bu insanların yanında utanmak şöyle dursun, Tahir'e bakışlarından dünyanın en güzel işini yapmış bir insan gibi hissediyordunuz. Hava kararmaya başladığında kalkmaya niyetlendiler.
-Biz kalkalım artık kızım, sabahtan beri başınızı şişirdik.
-Estağfurullah Zahide Teyze. Lütfen yemeğe kalın. Tahir doyamadı daha size.
Annem de benim kadar sevmişti onları.
-Evet Zahide Hanım, lütfen kalın. Biz iki başımızayız zaten evde, ne iyi oldu da geldiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDAM (Tamamlandı)
Fiksi PenggemarUzaktan seviyorum seni kokunu alamadan, boynuna sarılamadan yüzüne dokunamadan sadece seviyorum öyle uzaktan seviyorum seni elini tutmadan yüreğine dokunmadan gözlerinde dalıp dalıp gitmeden şu üç günlük sevdalara inat serserice değil adam gibi...